Ne tuhaf... Bazı insanlar (bu durumda köşe yazarları) sanki bazı şeyleri yeni keşfediyorlar. Üzerinde o kadar yazılıp çizilmiş de olsa... Şimdilerde haber bültenleri tartışılıyor. Gitgide magazinleşen, ucuzlayan, hatta pespayeleşen haber saatleri. Aslında bir kanalın onuru, iftiharı olması ve de reklam kaygısından tümüyle uzak belki tek program kalması gereken ama yine reyting kaygıları içinde biçimlenen haber bültenleri... İyi de, örneğin ben daha TRT döneminden başlayarak bu konuda birçok kere yazmışımdır. En son 2004'de yazdığım bir yazıda, tam da o günlerde özellikle yozlaşmaya başlayan habercilik anlayışını topa tutmuştum. 'TV haberciliği: Perhiz ve lahana turşusu' başlıklı bu yazı, sonradan
İşte Büyü Zamanı kitabıma da girdi. O uzunca yazıda, bugün söylenen çok şeyi ele alıp yazmıştım. Sevgili Hıncal da bu konuda az mı yazmıştır? Aslında sorunun temel yanıtı, Medyatava.com'da okuduğum ve Ali Atıf Bir'in
Bugün gazetesinde yayınlanan bir yazısında gizli. Bir, bu yazıda Türkiye'de bu kadar çok kanalı besleyecek reklam pastası olup olmadığını soruyor ve kanal sayısının yozlaşmayı da getirmesinin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Bendeniz de aynen öyle düşünüyorum. Balık baştan kokuyor, ama biz bunu görmemekte ısrar ediyoruz.
Bugünkü Tüm Yazıları
Haber programlarının önlenemez yozlaşması
Yayın tarihi: 7 Eylül 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/09/07/cm/haber,5F33E1EA54164549A5D91808514D4C7E.html
Tüm hakları saklıdır.