Gerçekten de iki Türkiye var. Biri, içine kapanık yaşayan Türkiye... Diğeri ise geleceğe umutla bakan, dinamik, farklılıklarıyla bir arada yaşayan ve hizmet bekleyen Türkiye...
Önceki gün İstanbul Küçükçekmece Göl Şenlikleri'nde bu gerçeği bir kez daha gördük.
Çok değil, üç yıl önce gecekondularla kuşatılan, altyapısı olmayan, yolları çamurdan geçilmeyen bir Küçükçekmece vardı.
Dünyanın en güzel gölünün çevresinde ise kötü zemin ve güvenlik nedeniyle dolaşılamaz, kokudan durulmazdı.
Şimdi sanki mucize bir el dokunmuş ve ortaya farklı güzelliklere sahip, yaşayan bir şehir çıkmış.
O mucizeye imza atan Belediye Başkanı
Aziz Yeniay anlatıyor: "Tam 183 proje başlattık. Bunun 146'sı tamamlandı. Diğerleri devam ediyor."
Hükümetin ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin katkı verdiği yatırımlara gelince...
3 yılda 79 çevre yatırımı, 35 kilometre yeni yol, 36 spor alanı, ikisi olimpik yüzme havuzu, 5 yeni kültür merkezi, 11 büyük sağlık yatırımı, 11 eğitim merkezi, 2640 sosyal konut ve rekor düzeyde altyapı yatırım yapıldı.
"Öteki Türkiye"deki bu altyapı değişiminin sosyal hayata yansımasını ise o gece düzenlenen
"2. Göl Festivali" konserinde gördük.
İnanılmaz bir kalabalık vardı.
2500 kişilik Amfi Tiyatro tıklım tıklımdı. Ama asıl kalabalık 3.5 kilometrelik göl kıyısındaydı.
Önce sahneye Deniz Feneri'nin sunucusu
Uğur Aslan çıktı.
"Karagümrük Yanıyor"la başlayan şiirşarkı karışımı anlatımı "Çanakkale Çarşısı" ve "Sakarya Destanı"yla noktalandı. Amfi Tiyatro'yu dolduran ve çoğunluğu gençlerden oluşan o kalabalık her şarkıya, her şiire eşlik etti.
Uğur Aslan sahneden inmeden İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı
Kadir Topbaş da geceye katıldı.
Topbaş'a
"Nasılsınız?" diye sorduğumuzda cevabı kısaydı:
"İstanbul gibiyim." Yoruma açık bir cevaptı ama o yoruma fırsat vermeden açıklamaya devam etti:
"İstanbul değişiyor. Şu güzelliğe bir bakın. Aynı şeyi Şile'de, Karaburun'da, Çatalca'da da görmeniz mümkün. Şu anda 14 katrilyonluk yatırım var. İstanbul'un makus talihi artık değişiyor. Amacımız İstanbullulara sağlıklı çevre, sağlıklı nesiller ve yaşanabilir bir kent sunmak."
Tam bu noktada sunucu, Başbakan
Tayyip Erdoğan ve bölge milletvekillerinin geceye gönderdikleri mesajları okuyordu. Sıra cezaevindeyken bölgeden bağımsız seçilen Sebahat Tuncel'e gelince inanılmaz bir alkış koptu.
Sonra sahneye genç ve güzel şarkıcı
Burcu Güneş çıktı...
Burcu Güneş, muhteşem sesiyle, nefis şarkılarını söylemeye başlayınca o kalabalık bir kez daha coştu.
Alkışlar ve ilgi inanılmazdı.
O amfi tiyatroyu ve sahili dolduran binlerce genç hep bir ağızdan o şarkılara eşlik ediyor ve coşkuyla alkışlıyordu.
Bizim kuşağın şarkılarını pek de bilmediği bu genç ve modern sanatçıyla
Sebahat Tuncel' i çılgınca alkışlayanlar nasıl ortak bir noktada buluşmuşlardı? Doğrusu bu gecede beni en çok etkileyen ve umut veren bu oldu.
İlginç bir geceydi.
İstanbul'un varoşlarındaki insanlar belediyenin hizmetini alkışlıyordu.
Uğur Aslan'ın
Abdülhak Hamit Tarhan'dan,
Necip Fazıl' dan okuduğu şiirleri alkışlıyordu.
Cezaevindeyken milletvekili seçilen
Sebahat Tuncel' i alkışlıyordu.
Modern Türkiye'nin genç yüzü
Burcu Güneş' in pop şarkılarını hep bir ağızdan söylüyor ve çılgınca alkışlıyordu.
İki Türkiye'den biri bu işte.
Sizce bu zeminden
"şeriat" ve
"bölücülük" çıkar mı?
Yayın tarihi: 26 Ağustos 2007, Pazar
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/26//haber,F90933A66E1C4D489A293F7CE67835B2.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.