Türkiye'nin son yarım yüzyıllık siyasi tarihi üç korku üzerine kurulu...
Komünizm...
Şeriat...
Ve bölücülük.
Dönem dönem biri öne çıkartılıp toplum korkutuluyor.
"Devletin değil, milletin temsilcisi" olduğunu söyleyen siyasiler de bürokratik devletin bu
"öcüleri" ni işlerine geldiği zaman çekinmeden kullandı.
"Komünizm öcüsü" nü en çok merkez sağ, muhafazakar siyasetçiler kullandı.
Eski cumhurbaşkanı
Celal Bayar'ın
"Bu kış komünizm gelecek" sözü hala hafızalarımızda.
O korkunun yetmediği yerde devreye
"şeriat" ve
"bölücülük" sokuldu.
Bütün darbeler bu korkular üzerine kuruldu.
Ara rejimlerin gerekçesi bu korkular oldu.
İdam sehpaları kuruldu.
Binlerce insan işkencelerden geçirildi.
Cezaevleri dolup taştı.
Sonra ne oldu?
O korkular ortadan kalkmadı ama Türkiye, dünya ülkeleri arasında hep geride kaldı.
Türkiye, ne dünyayla buluşabildi ne de demokrasiyi kurumlaştırabildi.
Alın 12 Eylül darbesini...
O darbenin ertesi günü siyasi tarihimizin en büyük öcüsü
"komünizm" in bir tehlike olmadığı görüldü ama anlaşılması için Sovyetlerin çökmesi ve
Turgut Özal'ın iktidar olması gerekiyordu.
Ancak o zaman
"Komünizm öcüsü" nden kurtulabildik.
Geriye bürokratik devletin ikide bir ısıtıp yeniden gündeme soktuğu iki korku kaldı.
"Şeriat ve bölücülük"... Son 30 yılımız ağırlıkla bu iki korku arasında geçti.
Hala da bu iki öcüyle korkutuluyoruz.
Öyle akıllıca yürütülüyor ki bu korkutma, insanlar
"Gerçek mi, uydurma mı?" ayırmakta zorlanıyor.
Her defasında toplumun bir kesimi, ötekiyle karşı karşıya getiriliyor ve
"öcüye" toplumsal destek bulunuyor.
Bir kesim insan sahiden korkuyor da...
Şu son yıllarda yaşadığımız sürece bakın.
Toplumun sol ve
"çağdaş" denilen kesimleri adeta
"şeriat ve bölücülük" korkusuyla susturulmuş durumda.
Bu kesimler, ortaya çıkartılan
"devlet ruhsatlı çeteler" e bile tepki vermiyor.
Biraz geriye gidelim
, "Susurluk Skandalı" patladığında
"Bir Dakika Karanlık" eylemiyle sokaklara dökülen solcular, nedense son dönemde ortaya çıkan Şemdinli Skandalı ve C-4 bombasıyla yakalanan
"vatansever" çetecilere karşı sessiz kaldı...
Nedeni de
"şeriat" ve
"bölücülük" korkusu.
Bu korkuyu yayan Türkiye'yi yöneten
"bürokratik güç." Derdi de devlet iktidarını bırakmamak, hatta paylaşmamak.
Bütün bu korkuların, korkutmaların asıl nedeni bu.
Şimdi
Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'na da bu eksende bakılıyor.
Toplum da,
"Din devleti" kurulacak,
"Şeriat gelecek" diye korkutuluyor.
Oysa 22 Temmuz seçimleriyle, siyaset sınıfının başaramadığını tüm korkutmalara rağmen sandığa giden halk başardı ve kimi o makamda görmek istediğini açıkça gösterdi.
Bugün cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu yapılıyor.
Abdullah Gül'ün bu turda değilse de 28 Ağustos'ta yapılacak üçüncü turda, eğer olağanüstü bir durum olmazsa seçileceğine kesin gözüyle bakılıyor.
İşte o gün Türkiye bir tabuyu daha kırmış olacak.
Ve öcülerden biri,
"şeriat öcüsü" devre dışı kalacak.
Sıra son
"öcü" bölücülükte...
Türkiye'nin bu öcüden de kurtulmayı başaracak gücü var. Bunu da kısa zamanda aşacağımıza inanıyorum.
Yayın tarihi: 24 Ağustos 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/24//haber,DEEA8CA140BE403CBEB83119949195E7.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.