Komedyenler trajedi haline gelirse
Ah, ahh değerli okurlar. Bizim memleketin hiç çivisi oldu mu, olmadı mı, onu bile hatırlamıyorum artık. Yani, bir zamanlar bir çivi varsa da, o çivi çıkalı, hatırlayamayacağımız kadar uzun bir zaman olmuş. Neyse, böyle çivili felsefi yaklaşımlarla hiç başınızı ağrıtmadan, 'olay'ımıza geleyim. Efendim, komedyenlerimiz hiç komik değiller. Yani, hatta, durum berbat!.. Evet, Levent Kırca çıktı, Cem Yılmaz'a, "Cebi 3 kuruş para görünce şımardı. Sosyeteyi güldürmekle komedyen olunmaz," gibi bir laf etti. Ardından Peker Açıkalın tuhaf imalarda bulunmaya, Cem Yılmaz'ın kalın tabanlı ayakkabılarını diline dolamaya başladı. Düzey şu: Delikanlı adam topuklu ayakkabı giymez! Yok Ferrari almış, yok sekiz yıldır aynı esprileri yapıp duruyormuş da buradan bir servet elde etmiş... Bu ne? İlkokul müsameresi mi? İşte replik şu: "Yaptığı işlerden kazandığı parayla Ferrari alıp, insanları rencide etmemesi gerekir. Ferrari'sini satsın, bilge olsun! Cem aslında bir karikatürist. Yaptığı karikatürlerin içini doldurup bunları seslendiriyor. Medyanın peşinde koştuğu sosyetik bir isim olduğu için de yaptıkları ses getiriyor."
TEK TARAFLI SATAŞMA
Halbuki ortalıkta bir Cem Yılmaz bile yok; reklam mesaisini akrabalarıyla dolduruyor, kendisi piyasaya çıkmıyor, kimseye cevap vermiyor, cevap niyetine yolda yürürken ağzından alınan alakasız lafları yayınlayan magazin programları, ortada bir 'polemik' varmış gibi gösteriyor ama durum aslında bir tek taraflı sataşmadan ibaret kalıyor. Açık söyleyeyim, Cem Yılmaz'dan fazlaca hoşlanan bir kimse değilim. Lakin, hadi Levent Bey'i geçtik ama Peker Açıkalın'ın yaptığı şu acayip saldırılar bana bile batmaya başladı. Beraberce jüri üyesi oldukları ve alanında yapılabilecek en berbat program olan Güldür Bakalım'daki yarışmacı gençlerin de konuya alet olması, jüriden puan alabilmek için Cem Yılmaz'a - son günlerin moda tabiriyle- 'geçirme'ye başlamaları, işi iyice ayağa düşürdü. Peker Açıkalın mesela, nedir? 'Tip'ini ve girmiş olduğu acayip kılıkları, bir güldürme sermayesi olarak kullanan, Maskeli Beşler gibi, hakikaten çok kötü filmlerde vasat bir kariyeri olan, son pijamalı-abartılı dansı kitlesel bir dikkat çekince ne olduğunu şaşıran, bu sebeple kapris yapıp geç geldiği ve, "Ben Peker Açıkalın'ım kardeşim, bekleyeceksiniz tabii," dedikten sonra aynı filmde rol alan Erdal Tosun'dan bir araba dayak yediği ama hâlâ aklı başına gelmediği iddia edilen bir kimsedir. O kadar. Keşke Levent Kırca'yı da, o eski model, tane tane ve düşük espri düzeyli skeçleriyle hatırlasaydık; komik değildi ama en azından naif bir görüntü sergiliyordu. Hani bizi aptal yerine koyarak verdiği mesajlar falan, hakikaten bugünkü görüntüsünün yanında zemzem suyuyla yıkanmış gibi duruyor... Evet, bu son ağız dalaşındaki halleriyle, Levent Kırca da, en azından benim için, tatlı bir anı olmaktan çıktı, tatsız bir bıyık üstü oynayan kaş haline geldi. Ne diyeyim, hayat işte... Erol Günaydın'ı bile çıldırttılar. Tiyatroya yıllarını gömmüş Erol Günaydın, Peker Açıkalın'a, "Peker de kim ki? Oyuncuyum diye giymiş çizgili bir don ayağına zebralar gibi geziyor ortalıkta," dedi, hislerimize tercüman oldu. Levent Kırca için de, "Kumaşı kendinden menkul terzi oyuncu bunlar. Ne işin var senin bu tip işlerle. O gençler bizim geleceğimiz, güvencemiz. Ben Cem Yılmaz'ı çok severim. Böyle şeyler yakışıyor mu koskoca adama?" diye patladı ki, pek haklıydı.
KIRCA'YA YAKIŞTI MI?
Ama Levent Kırca durmuyor ki! Ali Poyrazoğlu'na 'ahlaksız pornocu' diye saldırmakta bir beis görmüyor mesela. Sinemanın battığı yıllarda geçinmek için komik seks filmlerine yönelen ve aslında hala tartışılan bir 'devir' yaratan adamları 'pornocu' ilan etmek yakışık alır mı? Ya sizin berbat 'bel altı' esprilerle bir ömür geçirdiğinizi ve bunun hiçbir kıymet-i harbiyesi olmadığını söyleseler, canınız sıkılmaz mı? Ve nihayet Levent Kırca, bütün bu yaptıklarının bir reklam, 'gündeme gelme' çabası olduğunu açıkladı. İşin en acayip tarafı da bu oldu. Ayıptır sorması, siz manken misiniz? Taze popçu musunuz? Selülitleriniz mi var? Nedir durumunuz?.. Uzun lafın kısası, memleketimizdeki komikler, trajik bir hal almaya başladı değerli okurlar. Trajik olan hadiselere ise acı acı gülüyoruz. Milletçe şizofreninin sınırlarında dolaşıyoruz. Bu iş nereye gider, bilemiyorum. Belki benim de, altıma bir çizgili pijama, üstüme atlet giyip, Levent Kırca gibi sarhoş taklidi yapmaya başlamam gerekiyor. Bu tip bende olduktan sonra, gülen bulunur nasıl olsa... Ve belki de canlı yayınlara çıkıp ona buna saldırmaya başlamam hızlı irtifa açısından fayda sağlar. Belki artık 'doğru' budur, insanlık bu tarafa doğru gidiyordur. Kim bilir?..
Yayın tarihi: 25 Ağustos 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/25/ct/haber,BDAE40D6460245429B400F24DF9AC453.html
Tüm hakları saklıdır.