Dünyanın ilk sarayı Malatya'da
İlk kazıların 1930 yılında Fransızlar tarafından başlatıldığı Malatya Aslantepe Höyüğü'nün güneyindeki kazılarda ortaya çıkarılan sarayın geri kalan kısmına ulaşmak için kuzeyde kazılara başlanacağı bildirildi.
İtalyan La Spienza Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Aslantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Marcella Frangipane, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kazı çalışmaları için İtalya'dan Türkiye'ye kara yolu ile 5 günde geldiklerini, höyüğün kuzey tarafındaki kazı yapacakları alandaki otları temizlediklerini, ancak henüz kazıya başlamadıklarını söyledi.
Bir İtalyan televizyonunun da Aslantepe ile ilgili belgesel hazırladığına işaret eden Frangipane, şöyle devam etti:
''Aslantepe Malatya Ovası'ndaki en önemli ören yeridir. Burada ilk kazıları 1930 yılında Fransızlar yapmış. İtalyanlar Aslantepe'de ilk kazıya 1961 yılında başladı. Ben Aslantepe'deki kazılara ilk 1976'da katıldım. İlk geldiğimde çok gençtim. İlk geldiğimde asistandım.
Höyükteki kazılara yıllarımı verdim. Aslantepe'de tarih milattan önce 6 bin yıllarına kadar uzanıyor, belki daha eski, onu da tam bilmiyoruz.''1990 yılında kazı başkanı olduğunu belirten Frangipane, şöyle konuştu:
''Geç Hitit dönemi ile özdeşleşen Aslantepe'de tunç çağı, kalkolitik dönem, Roma kalıntıları var. Hitit döneminde şehir merkezi olan Aslantepe'de daha sonra Asur kral Sargon'un işgali sonrası medeniyet bitmiş. Sonra Roma medeniyeti yaşanmış. Aslantepe sürekli yerleşim görmüş, bir medeniyet son bulurken, başka bir medeniyet kurulmuş.''
Aslantepe'de Geç Hitit dönemine ait olduğu bilinen bir aslan ve kral heykelinin Fransızlar tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarıldığını anlatan Frangipane, bu eserlerin Ankara'daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilendiğini, kendilerinin en çok kalkolitik döneme ait sarayda kazılar yaptıklarını, bu kazılarda ortaya çıkan kılıç, mühür ve diğer eserlerin de Malatya Müzesi'nde olduklarını belirtti.
SARAYIN GERİ KALAN KISMI
Kalkolitik döneme ait sarayın kuzeyde devam ettiğini düşündüklerini belirten Frangipane, ''Aslantepe'de henüz Hitit dönemi ile ilgili kazılar yapmadık. Bu kazıları Fransızlar yapmıştı. Bu yıl iki ayrı yerde çalışacağız. Birinci yerde eski tunç döneminden kalma bir sur duvarının yanında kazı yapacağız. Burada eski tunç dönemine ait 3 tabaka var. Bu tabakalarda çalışacağız. İkincisi de kuzeyde Hitit dönemi ile ilgili kazılar yapacağız. Kazıya başlayacağız. Bunun yanı sıra kuzeydeki tabakaların altında daha eski döneme ait olduğu için güneyde yaptığımız kazılarda bulunan sarayın devam ettiğini düşünüyoruz. Sarayın geri kalan kalıntılarına ulaşmak için üstteki tunç dönemine ait kazıları tamamlamamız gerekiyor. Yukarıdaki tabakalar milattan önce bin 800 yıllarına ait. Saray ise milattan önce 3 bin 300 yıllarına ait'' dedi.
İLK BÜROKRASİ
Geç kalkolitik dönemde Aslantepe'nin şehir merkezi olmaktan öte bir devlet niteliği taşıdığına dikkati çeken Frangipane, şöyle devam etti:
''Dünyanın ilk sarayı olarak niteleyebileceğimiz sarayda yaptığımız kazılarda; tapınak, depo, koridor var. Memurlar var. Mühürler bulduk. Bu mühürler bize ilk bürokrasinin başladığı işaretini verdi. Mühürü doküman gibi kullanmışlar. O dönemde yazı yok, mühürleri arşiv gibi kullanmışlar. Mesela bir memur kaç defa buğday aldı. Belki ay sonunda belki sene sonunda hesaplamışlar. Her seferinde mühür atmışlar, bir, iki, üç, dört defa. Başka memur başka mühür demek. Mühür onlarda kayıt anlamına geliyor. Mühürler vazolar üstünde, torba üstünde, kapı üstünde var. Bu çok önemli, demek ki bürokrasi başlıyor.''
Kalkotilik dönemden kalma sarayın çok eski olduğunu belirten Frangipane, sarayın duvarlarının 2.5 metre yüksekliğinde olduğunu, ancak normalde duvarların daha yüksek olması gerektiğini, medeniyet bittikten sonra saray da yıkıldığı için duvarların 2.5 metresinin kaldığını, sarayın koridorunun ortasında dünyanın ilk kanalizasyonu diye tabir edilecek olan bir kanalizasyonun geçtiğini dile getirdi.
Kalkolitik dönemden kalma bu sarayda medeniyetin bir yangından sonra bittiğini ifade eden Frangipane, bu medeniyette teknolojinin çok gelişmiş olduğunu, metalin kullanıldığını, dünyadaki ilk kılıç diye tabir edilen kılıçları burada yaptıkları kazılarda ortaya çıkardıklarını, sarayda ayrıca gümüş dekorasyona da sıklıkla rastladıklarını belirtti.
Aslantepe'nin geçmişte doğu ve kuzey doğu Anadolu ile, Mezopotamya arasında Fırat Nehri yolu ile bağlantı kurulmasına yardım eden bir merkez olduğunu kaydeden Frangipane, ''Tam tepe üstünde dört metre kalınlığında bir sur duvarına rastladık, kale gibi. Sur duvarını koydukları yerin içinde taştan yapılmış bir kral mezarı bulduk. Mezar milattan önce 3 bin yıllarına ait. İçinde bir adam vardı. Mezarın içinde adamın aksesuarları da vardı. Çok zengin olduğu belli oluyordu.
Silahları, bıçakları, bakır objeler, gümüş bileziği ve saçında tokası vardı. Bunun yanı sıra kafasında kraliyet tacı vardı. Taştan mezarın üstünde 4 genç bulduk; üç bayan, bir erkek. Bunlardan ikisinin dekorasyonu kral olduğunu tahmin ettiğimiz adamınkiyle aynıydı. Diğer ikisinin de üzerinde hiçbir şey yoktu. Antropolog, bu dört kişinin 13-14 yaşında olabileceklerini söyledi. Bunlardan dekorasyonu kralla aynı olan iki kişinin kralın oğlu ve kızı, diğer ikisinin de onlara servis yapan kişiler olduğunu düşünüyoruz. Ya da krala kurban edilmiş de olabilirler'' dedi.
AA
Yayın tarihi: 24 Ağustos 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/24//haber,D32E702C0AB94053BDFB77428DB2FA01.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.