UT
yaz boşluk bırak mesajını yaz 4122'ye gönder.
SMS:
?UT
Takas odası
"Demokratik ve çoğulcu siyaset, serbest piyasa, imtiyazsız adalet, hür ve bağımsız basın tabelasının arkasında müreffeh bir takas odası kuruludur...
...Mallarını, hizmetlerini, vaatlerini, taleplerini, zaaflarını, ihtiraslarını, tezgahlarını kafalarında, ellerinde, dillerinde, ceplerinde, çantalarında taşıyan üyeler, bunları bazen doğrudan, bazen aracıları vasıtasıyla birbirlerine iletirler...
Vaatler yahut kıyaklar karşılığında... o kadar ki bazen 'olmayacak duaya aminler' çerçevesinde bile manşet atılır, manşet satılır.
Bu takas odasına siyasetçi yahut gazeteci kimliğiyle girenler, tüccar-siyasetçi, tüccar-gazeteci sıfatını edinir gibi görünseler de, her iki sıfattan başka bir şeydirler: Hiçbir şeydirler.
Tefessühün son mertebesinde, ki tefessüh skalası malumunuz olduğu üzre yerin dibine doğru gider, en ufak bir utançtan mada, unufak bir haysiyetle ruhlarını takas ederler.
... Kendilerine 'kitle gazeteleri' diyen bazıları, bir düdük marifetiyle 'kitle'nin bu denli uzağına ve dışına hiç düşmemişlerdir.
'Takas odasına sıkışmış kitle matbuatı', trampa manşetlerle Dimyat'a pirince giderken, kendisiyle birlikte bir ülkeyi hem mecazi hem gerçek anlamda, evdeki bulgurdan da etmiştir.
Müptelası oldukları takas odasında, satacak ruh da kalmayınca, 'kitlesel satış ve kıyım' yapılmıştır. "
Yukarıdaki bölüm, 21 Şubat 2001'de yazdığım "Takas odası" yazısından.
DSP, MHP, ANAP koalisyonu ile büyük medya tarafından işletilen "takas odası"nı yazmıştım.
Takas odası sansürleriyle burnunun ucu gösterilmeyen ülkenin krize batışını da.
Bu ve benzeri yazılar sonucunda, aynı günlerde, kendimizi de takas odasında bulup kovulduk!
Şimdi, o dönemde takas odasında iktidara kurban verilenlerden, mesela öteki sayfa arkadaşı Zeynep Atikkan için bir kelime yazmamış Emin Çölaşan da benzer bir takas odasına sokuldu; orada doğrandı. Ama, mesela Zeynep olsaydı, onun için yazardı. Ben de yazardım.
Takas odasına isyan biraz da böyle yürekten bir şeydir. Takas odasına isyan, başına gelmeden de, başlara gelenlere, gelebileceklere karşı "muhalif" olabilmektir.
Elbette yazdığı her kelimenin sorumluluğunu almak, kimseye hakaret etmemek, ama takas odası sansürleriyle mücadele etmek, fikrini, vicdanını kendi elinle de asla takas odalarına sokmamış olmaktır.
Onca müdahale, baskı, telkin olduğunda, hiç olmamış gibi davranmamaktır. Kendini, vicdanını, özgürlüğünü, bir gün son bıçak darbesi gelene kadar, çoktan taksit taksit doğratmamaktır.
Şimdi şöyle bakın duruma:
Emin Çölaşan da bir takas odasında kovulmuş.
Ama kalanlar var.
Dün bir TV, radyo muhabiri "Emin Çölaşan gibi bir gazetecinin işten çıkarılması konusunda bir kelime konuşamayan gazeteciler"den yakınıyordu.
Hazindir.
Stüdyo stüdyo dolaşıp, millet, milliyet, vatanseverlik, ulusalcılık, özgürlük, hak, hukuk, muhaliflik, laiklik, demokrasi, 301, AB yandaşlığı karşıtlığı, liberalizm, serbest piyasa, düşünce ve ifade özgürlüğü, gazeteciliğin kutsallığı ilan üstüne söylev veren koca koca isimlerin bu marazi, bu arazi, bu arıza hali acıklıdır.
Kalanlar, misal şunlar:
"Ulusalcılar" var: İşte onlar gibi düşünüp yazan Çölaşan. Bir tavır alacaklar mı!
"Cesur gazeteciler" var: Cesaret nabza göre şerbet mi!
"Büyük yazarlar" var: Büyüklük onlarda mı kalacak!
"Muhalifler" var: Samimiyet var mı, iktidar veya patron baskısına muhalif olmayacaklar mı!
"Liberaller" var: Aynı düşüncede olmasalar da, liberallik öldü mü!
"Demokratlar" var: Nerede kaldı düşünce, ifade özgürlüğü! Daha yanı başında insanların susturulmasına tavır alamıyorsan, nerede kaldın sen!
"Duayenler" var: Hasan Abiler, Oktay Abiler, Doğan Abiler, Güngör Abiler, Sami Abiler ve Basın Konseyi; bugünlerde konuşamayacaklarsa, bize diyecek neleri kalacak!
"IPI, WAN" var: Nerede dünyada basın özgürlüğünü korumakla yükümlü Uluslararası Basın Enstitüsü üyesi özgürlükçü meslektaşlar, IPI ve WAN yönetimine girmiş doğanlar, şahinler, kuzgunlar, serçeler!
"Basın Özgürlüğü Ödülü" sahipleri var: Bana 1996'da verilen ve hayat boyu yükümlülüğüm haline gelen Türkiye Basın Özgürlüğü Ödülü'nü 1992'de almış Emin Çölaşan kovulduğunda, farklı yıllarda aynı ödülü almış olanlar, Güngör Mengi, Melih Aşık, Bekir Coşkun, Altan Öymen, Okay Gönensin misal, suskunlukla mı geçiştirecek!
Ama hayatta hep başkaları da var; başkaları da olacak.
Seslerini nefeslerini, bir gün mesela
Emin Çölaşan'ın asla acılarını, mağduriyetlerini, üzüntülerini hissetmediği birilerine; bir başka gün ise, kimileri oh olsun derken dahi,
Çölaşan'ın takas odasında doğranmasına da tepkiyle koşturacak.
Takas odalarınızın içine üfüre üfüre! Takas odalarının içine tüküre tüküre!
Yayın tarihi: 16 Ağustos 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/16//haber,DD30BA98BF8F49C49E0F90B845AA4645.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.