kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 12 Ağustos 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Organik aydın!

Ben bilmiyordum.
Daha doğrusu sadece Kenya'da olur sanıyordum.
"Medya" da da manipülasyon oluyormuş.
Bu YAŞta da andıç katibi kadrosundan emekliye ayrılmayanlar en sağlam tanık.
Onlardan anladığım kadarıyla "sivil ve demokratik manipülasyon" da mümkün bi şey.
Tecrübeleri, hiç yüz kızartamadan, döktürüyor.
Mesela "Başbakan'ın danışmanı" nın bir telefonu. Açıyor, konuşuyor, yazdırıyor.
Andıç karargah subaylarına kızan "kimicik demokrat" ın dünyasında da böyle bir ayıp yok.
Yani, sanıyoruz ki, "askeri haber sokuşturmaları, yazdırmaları, sızdırmaları" na karşı demokrat olurken, mesele bir yanıyla elbet askeri olduğu içindir, bir yanıyla da her türlü gücün, kudretin, kuvvetin, mütehakkimin size haber ve yazı yazdırması ayıp olduğu içindir.
Öyle değilmiş.
Bu bir ilke değilmiş.
Kimi "özgür gazetecilik" in pekala asker andıcında militer, iktidar gölgesinde seferber, patron nefesinde titrer, ilan reklam kesesinde biter, bazen birinde bazen hepisinde yürü ya yüzsüz kulum olması gibi; "zamane demokratlığı" nın bir türü de, Başbakan yahut cumhurbaşkanı daimi adayı kendilerine özel iletkenle bi şi ilettiğinde neredeyse "baş üstüne" demekten utanç duymazmış.
Biz utanırız.
Sıkılırız.
Kızarız.
"Muhalif gazetecilik" damarlarından gelip damar sertliğine uğrayarak, takma isimle başbakan danışmanlarına yazı yazdırılmasından da utanmalıyız.
Bundan utanılmamasından da utanmalıyız.
Ben utanırım, sıkılırım.
Çaresiz kalsam da.
Çünkü mesele sadece başbakan danışmanlarının takma isimle gazeteci gibi yazı yazması değil; çok sayıda gazetecinin, üstelik kendi şöhretli isimleriyle, başbakan, bakan, lider danışmanlıkları, amigolukları, yarenlikleri, halkla ilişkiler elemanlıkları yapmasıdır.
Demokrat, özgür gazeteciliğin turnusol kağıdı sadece askersivil arasında seçim yapmak, kendini "demokrat cephe" ye kaydetmek değildir.
"Darbeye hayır" diyen hakiki ve içten bir sesiniz varsa, her türlü baskıya, yamanmaya, tahakküme, tehdide, güç dayatması ve ilişkisine, manipülasyona da kalpten hayır diyebilen bir vicdanınız olmalıdır.
Yoksa, hadi kelebek demeyelim, dam üstünde saksağan kalır.
"Demokrat ve özgür gazetecilik"; vicdanınızı, bağımsızlığınızı, aklınızı, fikrinizi herhangi bir gücün, iktidar didişmeleri ve pazarlıklarının "organize elemanı ve elementi" kılmamaktır.
Kendini, özü, esas meseleyi unutan kimi "soldan çekişli demokrat", sıkarlarsa, hatırlar:
"Organik aydın" ciddi tartışma mevzuu idi. "Organik" ten kasıt, hormonsuz gıda gibi bir şey değil, tam tersi, parti tarafından hormonlanıp organ, organize kılınmaktı.
Yani, parti uzantısı, onun hiyerarşisine, disiplinine bağlı, bağımlı; onu hiç sorgulamadan propaganda aracı haline gelmiş "angaje partili aydın".
Kastedilen zaten devrin sosyalist partileri filandı.
O kıdemli arkadaşların içinden kimisi, "devletin, patronun, ordunun, TÜSİAD'ın, Özal'ın, Çiller'in, Yılmaz'ın, Ecevit'in, Baykal'ın aydını" olmakta bir beis görmedi; "organize aydın" haline geldi.
Bağımsızlığı önemsemiş kimilerinin başı ise son zamanlarda döndü; pusulası şaştı:
Ötekileri yıllarca ayıplamış bazılarının da şimdi "Tayyip Bey'in aydını, Abdullah Bey'in entelektüeli, danışmanların katibi" haline gelmesi, hakiki hakikatli hakikaten demokratlık adına hüznümüzdür!
Olsun; buna da üzülürüz.
Siz şu "aydın" kavramının yerine bir de "gazeteci" yi koyun. Hele hele o.
Yani, aydınlık maydınlık, kanaat manaat önderliği mönderliği bir yana; bir de gazeteciyse şahıs ve gazeteciliğin esası malumumuzsa...
Çok ayıptır, çok ayıp...
Kahroluruz!