Önce THY'de 12 bin işçi, sonra 42 tekstil işyerlerinde 16 bin işçi için grev rüzgarları esiyor. 2001 krizi sonrası ilk kez böyle bir grev dalgasıyla karşılaşıyoruz.1 milyon 600 bin memuru ilgilendiren toplu sözleşme görüşmeleri de bugün başlıyor. Memurlar için yüzde 35 zam isteniyor.
Ekonomide işlerin üst üste iyi gittiği yılların ardından bu grev dalgasının kabarması neden? İşçiler ne istiyor?
- Ücretler artmıyor- İstekleri belli. Ücret artışı. Ekonomi büyüdüğüne, kişi başına gelir 2.100 dolardan beş yılda 5.500 dolara yükseldiğine göre, işçiler de aynı artışı talep ediyorlar. Dolar bazında beş yılda yüzde 100'den fazla işçilik ücreti artışına küresel rekabet içinde hazmetmek oldukça zordur veya çok az kuruluşun harcıdır. Bu nedenle reel ücretler 2001 krizi sonrasında pek artmadı. Özel imalat sanayinde reel ücret endeksi 2000'de 104 iken 2001'de 88, 2002'de 83, 2003'te 79, 2004'te 82, 2005'te 84 ve 2006'da 86 oldu. Yani reel ücretler önce düştü, sonraki artışı ise ilk baştaki düzeyinin epey gerisinde.
- Çin ve kur engeli- Reel ücretlerin artmamasında işletmelerin verimlilik artışına yönelmeleri, kâr majlarını ve dış piyasalarda rekabet güçlerini korumak istemeleri etkili oldu.
- 2001 krizi sonrasında hem iç piyasa daraldı hem de dış piyasalarda ucuz işgücüne sahip Çin ve Hindistan'ın rekabeti, Türk ihraç ürünlerinin fiyatını düşürüyor. Katma değer yaratmasını önlüyor.
- Buna bir de ihracatta fiyatın ölçüsü olan kurun lira karşısında düşüşü eklenince özellikle ihracata dayalı üretim yapan işletmeler zorlanıyor. Hatta lira bazında ücretler hiç artırılmasa bile doların veya euronun değer kaybından dolayı, ücretler döviz bazında artmış oluyor.
- Büyümeden pay isteği- Yani kur düşüşü, ihracatçı kesimi, hem satış fiyatını düşürerek hem de başta işçilik olmak üzere yerli maliyetleri dolar bazında artırarak
iki taraflı olumsuz etkiliyor. Bu da ücret ve maaşların artışını baskı altında tutuyor. Ortalama olarak özel sektörün verdiği ücret ve maaşların artmaması hatta kısmen gerilemesi bundan.
Ekonominin bu gerçeğine karşılık çalışanlar da son yıllarda dolar bazında ikiye katlanan milli gelirden paylarını istiyor. Bu da ortaya son yıllarda unuttuğumuz grev gerçeğini çıkartıyor. İşçi ile işverenin ortak bir noktada buluşmasını zorlaştırıyor.
- Kur engeli- Aslında çalışanların daha yüksek ücret almalarını kurların yükselmesi kolaylaştıracak. Ancak kurların yükselmesi de sermaye hareketlerinin tersine döndüğü ve işlerin zora girdiği zamanlarda olabiliyor. Doğaldır ki, bu ortamlar da ücret artışlarına pek uygun değil. Bu açıdan mevcut ekonomik yapı, kur rejimi ve küresel piyasalardaki iyileşme devam ederse, çalışanların ücretlerini artırmak pek mümkün olamayacak. Rekabet gücünü kaybetmemek Türkiye'de ücretleri bastırmayı gerektiriyor. Rekabet gücünü artırmanın belki başka yolları da bulanabilecek ama bu kısa sürede gerçekleştirilemeyecek.
- Ücrette Çinli olmak mı?- Gelinen aşamada Türkiye'nin ücretleri artırması bir çıkmazla karşı karşıya. Ücretleri artırırsa rekabet gücünü kaybedecek, kur rejimini değiştirmeden dövizin fiyatının artması ise ancak krizli ortamlarda mümkün. Kur artışı için kriz çıkartmak da "pire için yorgan yakmaya" benziyor.
Yıllar boyunca reel olarak artırılmaması halinde Türkiye ücretlerde en azından batılı olmaya doğru değil, doğulu olmaya doğru ilerleyecek. AB yolunda ilerleyen bir ülkenin ücretlerde Çinli olma yolunda ilerlemesi de büyük çelişkiyi oluşturuyor.
- Sonuç- "Tabiat, uyumsuzlukların ahengidir" Horace
Yayın tarihi: 15 Ağustos 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/08/15//haber,949A18F62BB7472E9C28EBCBCD16485D.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.