MHP lideri
Devlet Bahçeli, televizyon kanalına çıkmayalı beş yıl olmuş. Son olarak 2002 Kasım seçimlerinin hemen öncesinde bir televizyon programına katılmış.
Beş yıl sonra, önceki akşam
Nahit Duru ve
Mithat Sirmen'in Başkent Televizyonu'ndaki programına katılmaya karar vermiş.
Verilen reklam aralarında kendisi ve ekibinin çıkardığı performanstan duyduğu mutluluğu takip ediyorum.
MHP Ankara milletvekili adayı Büyükelçi
Deniz Bölükbaşı, reklam arasında Bahçeli'nin yanına gidiyor
"Mitingler iptal, bundan sonra televizyonlar var" diyor.
MHP liderinin yüz ifadesine bakıyorum; onay verir gözükmüyor.
Bu aşamada şu soruyu yöneltiyorum:
"Televizyonlara çıkmamanızın nedeni politik bir yöntem mi?" Bahçeli'nin yanıtı kısa oluyor:
"Yok efendim; televizyonları reddetmiyorum. Ancak vakit buluyoruz..." Programa birlikte katıldığımız
Enis Berberoğlu ve
İsmail Küçükkaya itiraz ediyor; defalarca televizyona davet ettiklerini ancak yanıt alamadıklarını belirtiyor. Arkadaşlarımın tespiti karşısında ne diyeceğini sorduğumda şu cümleyi söyleyip susuyor:
"Bir suskunluk sarmalı..." Neumann teorisi Sosyolojik bir teoriden söz ettiğini belirtiyorum; gözlerimin içine bakıp gülüyor.
Sözünü ettiği ünlü sosyolog
Neumann'ın
"Sessizliğin Sarmalı" teorisi.
Neumann'ın şöyle diyor:
"İnsanlar çoğunluğu oluşturmadıklarında, kendilerine inanılmayacağını ya da kendi fikirlerinin önemsenmeyeceğini düşünüp, düşüncelerini ifade etmek için, isteksiz davrandıklarını açıklar." Bu açıdan bakıldığında Bahçeli, basın yoluyla düşüncelerini ifade etmekten uzak duruyor; başka bir yönteme yöneliyor.
Teorinin medya yönünden açılımına bakarsak:
"Birey yalnız veya güçsüz olduğu için değil, etrafındaki ideolojik ortama ters bir şey söyleyemeyeceği için susar, medya da bu suskunluğu yayar..." Ekran siyaseti Aslında
"Sessizlik Sarmalı" teorisini ilk uygulayan MHP olmuştu.
Bahçeli'nin kamuoyu önünde fazla oranda boy göstermemesi gizeme ilgiyi artırmış ve 1999'da MHP'nin yüzde 17.9 oy ve 129 milletvekili ile iktidar ortağı olmasını sağlamıştı.
Bugün de aynı şey olabilir mi?
Bahçeli, bir başka arada, meydanların eski hareketliliğinde olmadığını söylüyor.
İlginç de bir kuram geliştiriyor;
"Bugün yapılan 18.00-02.00 siyaseti..." Adayların ulusal veya bölgesel yayın yapan televizyonlarda siyaset yaptığını, vatandaşın da evinde bunu takip ettiğini belirtiyor.
"Kimse kahvehaneye gidip siyasetçi dinlemiyor" diye yakınıyor.
Uzlaşma formülü Cumhurbaşkanlığı seçiminin nasıl olacağı tartışmasında ise bir önceki seçimde uygulanan formülü önerip, ilginç detaylar aktarıyor.
Anlattığına göre üç koalisyon ortağı
"bir Meclis'ten bir dışardan isim önerip üzerinde uzlaşalım" formülünü geliştirmiş.
İsimler üzerinde uzlaşı sağlanamayınca ikinci tura geçilmiş. Merhum Başbakan
Ecevit,
"Madem uzlaşamadık, dışardan bir yargı mensubu olsun" deyip Anayasa Mahkemesi Başkanı
Sezer'i önermiş.
Muhalefet dahil herkes de kabul etmiş. CHP lideri
Deniz Baykal'ın dün
"Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin uzantısı olmasın, dışardan olsun" önerisini dinlerken Bahçeli'nin
"Bugün de geçerli olabilir" sözü aklımıza geliyor.
Yayın tarihi: 11 Temmuz 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/11//haber,9687CFE6914C49F586771D5905B277C3.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.