Şırnak'ta teslim olan üç PKK itirafçısının
"Amerikalılar Kandil'deki PKK kampına zırhlı araçla silah getirdi" lafı, eğer doğruysa, Türk-Amerikan ilişkilerinde büyük kıyamet kopması lazım.
Hafta sonu Şırnak'ta yüzü maskeli PKK'lılar basın toplantısını,
"Amerikalılar aptal mı ki üniformalarla ellerini kollarını sallayıp kampa gelecek!" ya da
"Kandil'e zırhlı araç nasıl çıkar?" diye şüpheyle karşılayanlar oldu.
Oysa devletin Anadolu Ajansı olayı önemsemiş, bölgedeki güvenlik güçleri kayda değer bulmuş ki itiraflar pembe muşamba örtülü bir masada yapılan basın toplantısıyla Türkiye'ye duyuruldu. Demek ki Türkiye'nin ABD'ye hesap sorması, hatta Amerikan elçiliği nezdinde diplomatik girişim başlatması, hatta nota vermesi falan lazım.
Oysa Dışişleri'nde böyle bir çaba yok. Medya da olayı fazla ciddiye almamış gözüküyor.
Bu durumda üç itirafçı ne olduğunu tam olarak kestiremediğimiz bir mücadelede piyon mu? Ortada bir mizansen mi var? Bu kavga ne için ve taraflar kim?
Tüm bunları düşünürken, olayın hararetli seçim ortamında TürkAmerikan ilişkilerinde en ufak bir yankı yapmamış olmasının verdiği şaşkınlıkla, konuyu uzmanına, Türkiye'nin eski Washington büyükelçisi
Faruk Loğoğlu'na sormaya karar verdim. Loğoğlu, Irak savaşı öncesi ve sonrasında Washington'daki kritik görevini hassas dengeler üzerinde yürüttü, ancak bunu yaparken fikir ve görüşlerini dürüstçe ifade etmekten çekinmedi. Diplomatik üslubun arkasına sığınmak yerine gördüğü doğruları saydı. Şimdilerde ASAM Başkanı olarak daha da net konuşabiliyor:
"Bugünkü ortamda böyle bir olay ABD ile ikili ilişkilerimizi yıpratır. Ancak ilişkilerimizin yapısı itibarıyla böyle bir açıklamada herhangi bir ciddiyet varsa karşılıklı olarak iki ülke arasında konuşulması lazım." Büyükelçi, ilginç bir tespitte bulunuyor. Kamuoyunda artan ABD karşıtlığına, ilişkilerde yaşanan kırılma ve öfkeye rağmen siyasiler Amerika'ya karşı
"dikkatli" bir üslup kullanıyor. Hatta siyasi partiler seçim bildirgelerinde ABD ile ilişkileri ciddi anlamda sahipleniyor, geliştirmek için gayretten söz ediyor.
"En ilginç olan MHP" diyor Loğoğlu:
"MHP stratejik ittifak kurmaktan söz ediyor." Gerçekten ilginç.
Peki bu ortamda Türkiye gerçekten sınır ötesi operasyonu masaya koyarsa? Bu Washington'la dostluğa ebediyen elveda demek anlamına mı gelir?
"Süresi kısa, kapsamı dar olmak kaydıyla bir operasyona en az karşı çıkacak ülke ABD'dir. Burada kilit sözler, süre ve kapsam" diyor.
Hatırlatıyoruz: hükümet önceliği diplomasiye vermiş gözüküyor; asker ise her fırsatta
"operasyon" diyor. Asker operasyon isteyebilir. Yararı da olur. Ama yarar yanında sakıncalarının da ne olacağının muhasebesini hükümet yapar. O konuda öncülük etmesi gerekiyor.
Loğoğlu, Irak'la diplomatik çabaların henüz tükenmediği görüşünde.
"Kuzey Iraklı liderlerle ulusal güvenliğini tehdit eden kaynakların kurutulması için görüşmeli. Bu Türkiye'nin Kürtler üzerinde nüfuzunu da artıracaktır. Hemen yanı başımızda komşu bir ülkenin federal de olsa bazı yetkilileriyle konuşmamızın faydalı olacağını düşünüyorum" diyor.
Lafı 1 Mart'la, 1 Mart tezkeresi geçseydi nelerin farklı olacağıyla bitiriyoruz. Loğoğlu, dönemin yakın tanığı olarak
"Bir,... İki,.... , ...." diye tezkere geçseydi Türkiye'nin Irak ve Kuzey Irak'ta nasıl avantajlı bir konumda olacağını yeniden sıralıyor.
İnsan ister istemez o gün tezkere geçmesin diye yırtınıp bugün halimizden şikayet edenleri bir kez daha hatırlıyor.
Yayın tarihi: 4 Temmuz 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/07/04//aydintasbas.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.