"Kurulu şehirde imar tadilatı"
Başlıktaki cümle Adalet ve Kalkınma Partisinin programında yer alıyor. İktidar partisi, "kurulu şehir bölgesinde imar tadilatı yapıp yoğunluğu arttırmayacağız" diyor. Şunu hemen belirtmeliyim ki, seçim arifesinde partilerin görücüye çıktığı bugünlerde programları inceleyince, en ayrıntılı vaatlerin iktidar partisi programında yer aldığı görülüyor. Ama bu parti böyle ayrıntılı vaatlerde bulunmanın ne kadar riskli olabileceğini fazla hesaba katmamış gibi. İstanbul'daki gündemleri takip eden bir meslek adamı olarak bu cümleyi okuduğumda, uygulamalarla parti programı arasındaki derin uçurum üzerinde düşünme ihtiyacı duydum. Eğer iktidar partisine mensup belediyeler gerçekten de parti programında yazanları uygulasaydı, bölge idare mahkemelerinin arşiv dosyaları şimdilerde bu kadar kalınlaşmayacaktı. Çünkü belediyelere açılan imar davalarının ezici bir çoğunluğu, partili belediye başkanlarının kendi parti programlarına sadakat göstermemelerinin sonucu olarak açıldı. Bunun örneklerini liste halinde sıralamaya kalkışsam yazı dizisi olur. En bilinenleri şunlar: İETT arazisinde yapılması düşünülen "Dubai kuleleri", Karayolları'na ait arazide "Zorlu Center", tarihi Galata Limanı'nda alışveriş merkezli ve otelli "Galataport", Harbiye'de "kongre vadisi", Avcılar'da toplu konut alanları. Bunlar ve daha birçokları, iktidar partisinin programındaki o cümleye kelimesi kelimesine aykırı "imar tadilatları". Bizdeki siyasi gelenek parti programlarına fazla itibar etmez. Daha ziyade liderin belirli bazı konulardaki performansı belirleyici olur. Sadece seçim zamanlarında bazı meraklılar parti programlarına bakmayı akıl ederler. Hiç değilse bu dönemlerde partilerin kendi programlarına uygun işler yapması da bu yüzden biraz beklenir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bizdeki siyasi geleneği çok iyi biliyor olmalı. "Nasılsa kimse bakmıyor" diye düşünmüş olacak ki, tam da seçim döneminde yeni bir parti programı ihlali daha yapıverdi. Nerede mi? "Kurulu şehir bölgesi"nin göbeğindeki Beşiktaş Vişnezade'de. "Yoğunluk artışı" mı? Hem de nasıl! Bu yüzden de Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası yargıya başvurdu. Beşiktaş- Teşvikiye-Maçka üçgeninde yer alan bu arsanın mülkiyeti yıllardır can çekişen Sosyal Sigortalar Kurumu'na ait. Belediye imar planında bu alanı "katlı otopark" olarak belirlemiş. SSK da plana itiraz etmiş, otoparka ek olarak "biraz da ticaret" istemiş. Arsanın imar durumu "katlı otopark" iken özel bir şahsa satılınca, "biraz da ticaret"in kimseyi memnun etmeyeceği yeni bir durum oluşmuş. Parti programını unutanlar imar yasasını da hatırlayamamış olacaklar ki, emsal 2.9 ve bina yüksekliği serbest olacak şekilde, planda arsanın üzerine sihirli "R" harfini koyuvermişler. Belki "R" harfinin ne demek olduğunu bilmiyorsunuzdur diye açıklayayım: "Otel, ticaret ve rezidans". Emsal 2.9 da az gelmiş olacak ki, yolun üst noktasındaki kotun altında kalan ve iskan edilebilen bütün katlar da "emsal harici". Bunlar da öyle "bodrum katı" falan değil, düpedüz deniz manzaralı katlar. Çünkü doğanın bir lütfu olarak bu arsa epey eğimli. Bu onbinlerce metrekarelik kapalı alanı olan "R" binasının etrafı dar sokaklar, geleneksel konut alanları ve sit alanlarıyla çevrili. Etrafını yaşanmaz hale getirecek şekilde "SSK" harflerini kaldırıp sihirli "R" harfini koyan "imar tadilatı", bana Aydın Boysan'ın şu sözlerini hatırlattı: "İstanbul'u yeterince mahvedemedik, çünkü paramız çıkışmadı. Paramız çoğaldıkça berbat etmeye devam ediyoruz."
Yayın tarihi: 28 Haziran 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/28/em/haber,997E457C25174E168BF02D0257415384.html
Tüm hakları saklıdır.