kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 24 Haziran 2007, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

'Cehennem azabı çekiyorsun'

-Hep bardağın dolu tarafına mı bakarsınız? - Hayat felsefem bu ve hep çözüm insanı oldum. Tek düşündüğüm şey, bunu yaşamam gerektiğiydi. Niye yaşamam gerekiyordu bilmiyorum.

- Şu anda hâlâ bilmiyor musunuz? - Zaman geçtikçe anlıyorsunuz. Mesela geriye dönüp baktığımda, oğullarımla az vakit geçirdiğimi anladım.

- Bunu anlamak için çok ağır bir ders değil mi yaşadığınız? - Bir dakika... Daha çok uzun bir listenin ilk maddesi bu. (gülüyor) İkinci maddesini Türkiye'ye gelince anladım. Felçli, tekerlekli sandalyede oturan bir insanın Türkiye'de yaşamasının cehennem azabı olduğunu gördüm!

'BAHÇEYE ÇIKMAK CENNET GİBİ'

- Yürüyemeyen bir insan olarak Türkiye'de yaşamak nasıl bir duygu? - Almanya'da kısa bir dönem, birkaç hafta boynumdan aşağısını oynatamadan sadece tavanı seyrederek yattım, nefes alamıyordum. Nefes alma kaslarının tamamen felç olduğu, boyundan aşağı hiçbir şeyin tutmadığı hastalar da var. Yani ben en dibini yaşamadım, ama en dibine çok yaklaştım. Şu anda bir felçli hastanın bütün haleti ruhiyesini, neler yaşadığını, hepsini görerek bugüne geldim. Hastaneye yattıktan 15 gün sonra beni bahçeye çıkardılar. O hastanenin bahçesine çıkabilmek, buradan cennete gitmek kadar güzel bir duyguydu! Türkiye nüfusunun yüzde 13'ü engelli. Şöyle bir baktığınızda, bin kişide bir tane sakat görüyor musunuz? Çünkü bu insanların hepsi eve kapanmış durumda. Şimdi o insanları evlerinden çıkarıp hayata bağlamak lazım.

- Siz buna mı adadınız kendinizi? - Adadım demeyeyim ama yapmam gereken şeylerden biri bu.

- Bu sizin başınıza gelmese bunları hiç düşünmüyor olacaktınız, değil mi? - Bazı insanlar araştırarak, görerek öğreniyor, bazıları yaşadığında... Öylece yatarken Tanrı'dan ilk önce nefesimi ve ellerimi istedim. En azından telefonu kulağıma tutabileyim, bilgisayar kullanayım istedim. Tanrı bunu bana bir- bir buçuk ay sonra verdi. Kafamı kendim kaşımaya başladım, yemeğimi yiyebilmeye başladım. 10 senedir bira içmemiştim, canım istedi ama bira bardağını kaldıracak gücüm yoktu, çay bardağına koyuyorlardı. O bile nimetti. İki buçuk ay sonra hastaneden çıktım, bir residence'da kalmaya başladım. Tek başıma evden çıkıp, asansöre binip, çarşıyı dolaşıp, alışverişimi yapıp, bir lokantada yemeğimi yiyip, arkadaşlarımla bir barda oturup, bir kafede kahvemi içebiliyordum, sinemaya gidebiliyordum elektrikli arabamla.