Avrupa Birliği'ne giriş sürecine girdiğimiz 1999'dan beri AB müktesebatına uygun yasalar çıkarıp bir bir uygulamaya başladık. Hatta siyasi otoriden bağımsız karar alabilsin diye sözde özerk kurumlar oluşturduk. Bu kurumların nasıl siyasi otoriteden bağımsız karar aldığını da gördük!..
Sözde özerk kurumların büyük çoğunluğu siyasi iktidarın arka bahçesi haline geldi. AB'ye uyum diye özel yasalarla kurulan bu özerk kurumlarda bırakın siyasi otoriteden bağımsız karar almayı, kapıcısı bile siyasi otoritenin emriyle alınıyor.
İşte bizdeki özerklik anlayışı bu. Dostlar alışverişte görsün diye AB'ye uyum yasaları çıkarıyoruz, sonra da bir kenara atıyoruz.
Girişilen bir başka antika uygulamayı sizlerle paylaşacağım . AB müktesebatına uyum diye uygulamaya sokulan
D2 belgesinin de AB ile hiçbir ilgisi yok. İlgisi var diyenler bir adım öne çıksın da göreyim. Bizim bazı meşhur bürokratlarımız, kendi işine gelen bazı uygulamaları AB müktesebatı diye lanse edip, uygulamaya sokuyor. İşte size AB ile ilgili ucube bir uygulamanın detayları.
Diyelim ki Antalya ve veya Bodrum'da ailenizle birlikte bir otelden yer ayırttınız. Gideceğiniz gün otelden bir araba gönderip havalimanından sizi almalarını istediniz. Ne beklersiniz. Otel size bir araç gönderecek. Şoför de bir kartona adınızı yazacak ve gelişte sizi bekleyecek. Sonra da arabaya binecek ve otelinize gideceksiniz. AB ülkelerinde durum böyle. Bizde şimdi bu iş nasıl yapılmak zorunda. Otel size kendi arabasını veya herhangi bir aracı gönderemez. Havalimanından gelip sizi almak için en az 75 koltuk kapasitesine sahip araç filonuz olacak ve bunun için de
Ulaştırma Bakanlığı Kara Ulaştırma Genel Müdürlüğü'nden D2 lisansı almış olmanız gerekiyor. Şimdi size soruyorum hangi otelin veya seyahat acentesinin 75 koltuk kapasitesine sahip araç filosu var. Hangi AB ülkesinde böyle bir iş için 75 koltuk kapasitesine sahip araç filosı koşulu var? Böyle bir uygulama hem vatandaşa, hem de turizmcilere işkence çektirmekten başka ne işe yarar. Bu olsa olsa önceden belirlenmiş birkaç yandaşa iş bağlamaktan başka bir işe yaramaz.
Bu uygulamayı nereden öğrendim biliyor musunuz?
Bodrum'un tanıtımı için Turizm Bakanlığı ve Bodrum Yarımadası Tanıtma Vakfı'nın, dünyanın çeşitli ülkelerinden davet edip Bodrum'da bir hafta boyunca ağırladığı 90 gazeteciye verilen bir yemekte tesadüfen öğrendim . Vakıf Başkanı ve Ortakent Yahşi Belediye Başkanı
Mehmet Kocadon bürokratik oligarşiyi şu cümle ile anlatıyordu.
Davetli Fransız gazeteci geleceği gün, otele uçak şirketinin adını ve iniş saatini vermiş. Kendisinin otele ait bir araçla alınmasını istemiş. Otel yetkilileri çaresiz kendisini otel aracı ile alamayacaklarını, ancak kendisini karşılayacak bir araç temin edeceklerini söylemiş. Şimdi bu olayı, adı geçen gazetecinin ağzından sizlere aktarmak istiyorum.
Fransız gazeteci :
"Otelin kendi aracı ile karşılayamayacağı mazeretine bir anlam veremedim. Beni karşılamaya gelen bir kişi ile araca gittiğimde, hem o araç gideceğim otele ait değildi, hem de içinde başka yerlere gidecek kişiler vardı. Binmekte tereddüt ettim. Oteli arayıp, neden kendilerine ait bir araç göndermediklerini tekrar sordum. Onlar da 'Resmi uygulama böyle. Bizim otelin aracını göndermemiz yasak' dedi."
Fransız gazeteci hâlâ bu uygulamaya bir anlam verememiş ve şaşkın şaşkın önüne gelene bunu anlatıyor. Çiçeği burnunda Ulaştırma Bakanımıza bunu sadece aktarmak istedim. Sözde AB'ye uyum diye başlatılan bu uygulamadan (
D2 belgesi ) görüyoruz ki AB ülke vatandaşları durumu çok yadırgıyor. Bu hangi işbilmez bürokratın kafasından çıktı merak ediyorum.
Yayın tarihi: 20 Haziran 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/20//ayaydin.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.