Şu sıralar kamuoyu PKK terörü ve Irak'a yoğunlaşmış durumda ama 22 Temmuz seçimlerinden sonra yeni hükümetin ilk başağrılarından biri Ege sorunu olabilir. Yılbaşından bu yana Ege'de savaş uçaklarımıza Yunan müdahalesinin sayısı 214'e ulaştı. Her olayda birden fazla taciz olduğu için, sayıyı 500'ün üstüne çıkarmak mümkün. Şükredelim; hiç değilse bu yıl iki taraf da "İt dalaşı"ndan uzak duruyor.
Biliyorsunuz; tacizler kara suları-hava sahası sınırlarıyla ilgili görüş ayrılıklarından kaynaklanıyor. Yunanistan karasularını 6 mil, hava sahasını ise 10 mil kabul ediyor. Yaygın teamüle pek uymayan bir durum; zira uluslararası hukukta denizdeki ve havadaki sınırların çakışması gerektiği kabul ediliyor: Karasuları ne kadarsa hava sahası da o kadar olacak. Türkiye bu ilkeden yola çıkıp Yunanistan'ın hava sahasını da 6 mil kabul ediyor, işte o ihtilaflı 4 millik bölgede sık sık olay patlak veriyor.
İki ülke genelkurmay karargahlarının ve savaş pilotlarının artık kanıksadıkları bu sürtüşme kontrol altında tutulabilir. Ne zamana kadar? Yunanistan kara sularını 12 mile çıkarmaya kalkmadıkça. ABD'den sürpriz girişim İki yıl önce alevlenen "Casus belli" (Savaş nedeni) polemiğinden hatırlayacaksınız; Yunanistan'ın karasularını 12 mile çıkarmasını Türkiye "Askeri dahil" tüm araçlarla önlemeye kararlı. Zaten Yunanistan da hem bu kararlılık, hem de Türkiye'ye hak veren uluslararası konjonktür nedeniyle, BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne dayandırdığı hakkını kağıt üstünde saklı tutmakla yetindi. Uluslararası konjonktürle, özellikle ABD'nin Türkiye'ye desteğini kastediyoruz.
Geçen hafta Yunan "Eleftheros Tipos" gazetesi, "ABD, Türkiye'yi tek başına bırakıyor" başlıklı bir haber yayımladı. Haberde, Yunan Dışişleri Bakanlığı'nda bugünlerde "Tatlı bir telaş"ın hüküm sürdüğü anlatılıyor. Nedeni: Başkan Bush'un Senato'ya BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni onaylama çağrısı yapması.
Gerçekten de Bush, Senato'dan ABD'nin bugüne kadar taraf olmayı reddettiği sözleşmeyi onaylamasını istedi. Ama gerekçesinin Ege ile hiç ilgisi yok. Beyaz Saray'ın derdi Deniz Hukuku Sözleşmesi sayesinde ABDKanada arasında, Kuzey Kutbu bölgesine yakın Beauford Denizi'ndeki ihtilafta elini güçlendirmek. Kanada o denizin tümünün kendi egemenliğinde olduğunu savunuyor, ABD ise bir kısmında hak iddia ediyor. Kavganın altında bu denizin dibindeki zengin petrol ve doğal gaz yatakları bulunuyor.
Türkiye'nin eli zayıflar mı? Ancak
Yunanlı dostlarımız, yakında Senato'da ele alınacak Bush'un bu girişiminin ABD'nin Ege'deki ihtilafta 25 yıldır sürdürdüğü "Tarafsızlık" konumunu değiştirmesi sonucu doğuracağına inanıyor. İddialarına göre, ABD en azından Türkiye'nin Ege tezlerine mesafeli durmak zorunda kalacak. Bu da Yunanistan'ın 12 mil hayallerinin önündeki bir engeli ortadan kaldıracak.
Gerçekten de ABD bugüne kadar Deniz Hukuku Sözleşmesi'ni imzalamayanlar grubunun en önemli üyesiydi. O da gidince geriye Türkiye, Suriye, İran, Libya, Fas, Venezüella, Ekvator, Kazakistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Çad kalacak.
Peki ABD'nin taraf değiştirmesi, Yunanistan'ın elini güçlendirir mi? Biraz zor. Çünkü Uluslararası Adalet Divanı'nın birçok kararı Türkiye'nin tezlerine hak veriyor. Bu gelişme komşunun elini güçlendirmez ama iştahını kabartır. Onun etkisiyle de Ege'de, gerek havada, gerek denizde "Tepki ölçme" girişimlerini artırabilir.
Zaten o yüzden Ege yeni iktidarın başını ağrıtabilir diyoruz.
Yayın tarihi: 18 Haziran 2007, Pazartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/06/18//safak.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.