kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Mayıs 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

"367 şartı yargı açısından yüz karasıdır"

Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili verdiği 367 kararı için "Bu, yargı için talihsizdir, yüz karasıdır" değerlendirmesini yaptı.

Başbakan Erdoğan, NTV televizyonunda gündemle ilgili soruları yanıtladı. Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 367 kararının çok tartışılacağını belirten Erdoğan, söz konusu kararla ilgili, "Bu, yargı için talihsizdir, yüz karasıdır" dedi.

Erdoğan, cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, Anayasa'nın gereklerini yerine getirdiklerini kaydederek, kimsenin kendilerine "Anayasa'nın dışına çıktınız" diyemeyeceğini ifade etti.

Bugüne kadarki uygulamada toplantı yeter sayısının 184 olduğunu ve seçilen son üç cumhurbaşkanının bu yöntemle belirlendiğini dile getiren Erdoğan, Anayasa Mahkemesi'nin, cumhurbaşkanlığı seçiminde toplantı yeter sayısının 367 olması gerektiği şeklindeki kararının çok tartışılacağını kaydetti.

Erdoğan, şunları söyledi:

"Bu bitmedi, çok konuşulacak. Bu çıkan karar çok konuşulacak. Çok açık konuşuyorum. Bu, yargı için talihsizdir, yüz karasıdır. Çünkü açık, net. Her şey ortada. Sayın Özal'ın seçimi ortada, Sayın Demirel'in seçimi ortada, Sayın Sezer'in toplantı yeter sayılarına baktığınız zaman bunları görürsünüz."

"SINIR ÖTESİ OPERASYON 'YAPACAĞIZ', 'YAPMAYACAĞIZ'..."

Erdoğan, ''Bu aşamada Kuzey Irak'a bir operasyon sizce gerekli mi? Bunun hazırlığı var mı?'' sorusuna şu karşılığı verdi:

''Bu tür sınır ötesi operasyonların yapılıp yapılmayacağı konuşulmaz bunlar yapılır. Bununla ilgili olarak olayın iki boyutu vardır. Birincisi askeri, teknik boyuttur. Bir diğeri de siyasi, diplomatik boyuttur. Tabii her iki taraf da bu çalışmalarını yapar. Bu çalışmaları yaptıktan sonra da bir araya gelmek suretiyle müzakereler, istişareler yapılır. Ondan sonra da atılması gerekli olan adım süratle atılır. Biz, ön adım noktasında, zaten bunları sürekli müzakere ediyoruz, konuşuyoruz, görüşüyoruz. Dışişlerimiz, aynı şekilde askeri yetkililerimiz, bu görüşmeleri yapmak suretiyle her an zaten terörle adeta iç içe yaşanıyor. Terörle Mücadele Yüksek Kurulumuz aynı şekilde bu toplantıları yapmaya devam ediyor. Sınır ötesi operasyon yapacağız, yapmayacağız... Bunların her ikisi de açıklanmaz, konuşulmaz. Yapılması gerekiyorsa yapılır. Ne zaman yapılır? Bunu, ilgili, yetkili olan arkadaşlarımız takip ederler. İş tavına geldiği anda da kararı verilir, adımı atılır. Ortada bir gerçek var. Biz terörden sıkıntı çekiyoruz. Biz on binlerce yavrumuzu biz bu işe şehit olarak verdik. Bunun yanında maddi boyutu konuşmaya hiç gerek yok. Sivil noktasında birçok maalesef hedefler ortaya konuldu. Terör örgütü bu hedefleri vurdu. Buralarda nice insanlarımızı kaybettik. Bütün bunların gerek ulusal boyutta, gerekse uluslararası boyutta, bizde meydana getirdiği bir üzüntü oluyor. Teröre karşı sadece o ulusta bir mücadelenin sürdürülmesi ile bu iş önlenmiyor. Uluslararası bir ortak mücadele gerekiyor.''

TERÖRLE MÜCADELE ÖZEL TEMSİLCİLİĞİ


Erdoğan, Türkiye, ABD ve Irak'ın meydana getirdiği Terörle Mücadele Özel Temsilciliği'ne de değindiği açıklamasında, ''bu mekanizmadan sonuç alınması gerektiğini'' vurgulayarak, bu sonucun beklentisi içinde bir süreç başladığını dile getirdi.

Erdoğan, ''sürecin devam ettiğini'' belirterek, şunları kaydetti: ''Bu süreç nerede noktalanır, ne zaman sonuçlanır? Onu, tabii şu anda benim burada açıklamam yanlış olur. Doğru olmaz... Bu da yine bir stratejik gizlilik anlayışı içerisinde süren bir süreçtir. Bunu ilgili arkadaşlarımız takip ederler ve ilgili olan üstlerine de bilgi verirler. Ben de zaten bunun hassasiyeti ile bunu sürdürmek durumundayım.

Tek amacımız, tek hedefimiz: Gerek askerimiz, gerek biz, gerek polisimiz, hep birlikte 'terörle mücadelede' sonuna kadar bunu sürdürmek ve burada o beklenen, arzulanan sonucu almaktır.''

''BU ÜLKE TERÖRLE 1 YILDA TANIŞMIŞ DEĞİL''

Erdoğan, ''Sabrımız taştı, taşıyor, taşmak üzere. Bunlardan hangi aşamadayız?'' sorusu üzerine, şöyle konuştu:

''Dedim ya. Şu anda 'taştı', 'taşıyor' bunların hepsi tabii söylenir. Bunu söylemekten öte aslolan neticeyi almaktır. Hedef neticenin alınmasıdır. Burada zaten 'sabrın taşmaması' diye bir şey yok ki. Her bir şehidin gelmesi bizdeki sabrın boyutunu adeta zaten o test ediyor. Bizi nereye taşıdığı belli olmuyor. Ama şimdi, bir şehidimiz geldi anda da biz hemen 'kalkalım burada farklı bir şeyi yapalım' gibi bunun hemen açıklamasını, duyurusunu yapmak yanlış olur. Dediğim gibi, bunun teknik, askeri, diplomatik, uluslararası boyutu var. Bütün bunun hassasiyetleri düşünülerek burada atılması gereken adım atılacaktır. Tabii birçok şeyler konuşuluyor zaman zaman: 'Üç ayda sonuçlandırırım', 'Altı ayda sonuçlandırırım'... Yani kusura bakmasınlar, bu ülke terörle 1 yılda tanışmış değil. Terörün mazisi bu ülkede ta 1978'e dayanıyor. Bu sürecin içerisinde de bu ülke on binlerce insanını teröre kurban verdi. Bu vakalar var. Ve bu süreç içerisinde bürokrat olanları da gördük, siyasi olarak görev yapmış olanları da gördük. Terörün zamanını, zemini, niçini, nasılı bunlar belli değil. Nerede, nasıl vuracağı belli değil. Böyle bir olay var. Ama burada bizim üzüntümüz şudur: Terör üzerinden siyaset yapmak... Çirkin olan bu. Terör üzerinden siyaset yapılmaz. Gittiğimiz bazı yerlerde çirkinlikler görüyoruz. Şehidimizin cenazesine gidiyorsunuz. Bakıyorsunuz birileri bu hemen siyasi istismar vasıtası yapıyor. Hemen buradan bir rant elde etmeye çalışıyor. Şehit üzerinden rant elde edilmez. Bu bir defa cenazenin edebine de, adabına da terstir. Şehide de hakarettir, saygısızlıktır. Böyle şey olmaz. Ama maalesef bunları da yaşamak, görmek gerçekten beni bir başbakan olarak, bir vatandaş olarak da üzmektedir.''

"BAŞÖRTÜSÜ BİR OY ZEMİNİ OLMAMALI"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Başörtüsü bir oy zemini olmamalı, bir özgürlük meselesi olarak görmeli, ben asla bir oy zemini olarak görmüyorum, ben 3 Kasım seçimlerinde de açın bütün televizyonlardaki söyleşilerime bakın, böyle bir vaatle gelmiyorum dedim'' dedi.

NTV canlı yayınında soruları yanıtlayan Erdoğan, ''Türban modernleşir mi modernleşmez mi? şeklinde bir tartışma var. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?'' sorusuna şu karşılığı verdi:

''Doğrusu ben o şekilde bir ifadeyi zaten doğru bulmuyorum, bu işin aslı başörtüsüdür. Türban ifadesini yanlış buluyorum, bu işin aslı başörtüsüdür, ama olay, öyle bir noktaya getirildi ki türban ifadesiyle siyasallaştırıldı, işin aslı bu. Temelinde ne var? Temeli başörtüsü. Başörtüsü nereden geliyor? İnançtan geliyor, yani bu dinimizin bir gereği olduğu için, yani yapan bunu bundan dolayı yapıyor.

Modernleşme olayı farklı bir olay, yani şimdi siz burada diyelim ki moda noktasında, kalkıp buna çeşitli şekiller getirebilirsiniz, bunu sıkma baş şeklinde yapanlar olmuş, bunların hepsi bu tür çizim çalışmaları neticesinde ortaya çıkmış, bunu kalkar boyunun altından bağlarsınız. Burada kimin estetik anlayışı neyse buna saygı duymak gerekir diye düşünüyorum. Ama yerellik burada öne çıkar, nedir bu yerellik? Bakarsınız bizim doğu bölgelerinde farklı bir şekilde başını örter benim kadınım, kızım. Gelirsiniz, batı bölgelerine batıda farklı örter.''

BAŞINI ÖRTENE DE ÖRTMEYENE DE SAYGI...


Dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan, Müslümanların veyahut da Avrupa'da yaşayan Müslümanların da başlarını farklı farklı örtüklerini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Nereden geliyor, diye baktığınız zaman kendi o inancının... Ölçü var, İslam burada ölçüyü koymuş, bu ölçüyü o değişik şekilde uygulamaya koyar. Bunu her yapan 'ben zaten en modern şekilde yapıyorum' diyor, 'benimki daha estetik' yapıyorum diyor. Bakıyorsunuz bazıları düz kumaş kullanıyor, bazıları şekli kumaşlar kullanıyor. Hatta, tanınmış bir çok marka firmaları bunlara yönelik ürünler üretiyorlar, bu ürünlerden de hanımlarımız, hanımlar istifade ediyorlar. Burada ölçü vardır, yoksa şöyle mi olsun, böyle mi olsun... Ki burada bence örtmek, örtmemek... Niye örtüyorsun, niye örtmüyorsun bunun hesabını sormak, sormamak bunlar bizim görevimiz değil. Bizim tek istediğimiz şey şudur; Bu ülkede başörtüsüne de başını örtmeyene de saygı duymaktır ve halkımızın da böyle bir sıkıntısı yok. Onlar zaten el ele, omuz omuza dolaşıyorlar. Yani din ve vicdan özgürlüğü diyorsak, bireysel tercihi burada başını örtmekten yana kullanıyorsa bizim bir hanım kardeşimiz, kızımız, ona biz saygı duymak durumundayız, ha bireysel tercihini başını örtmemekten yana kullanıyorsa ona da saygı duymaktan yanayız.''

''TÜRKİYE BUNLARI AŞMALI''


Her siyasi partinin mensupları içerisinde başörtülü olanın da başı açık olanın da bulunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:

''Parlamento'da CHP'nin grup toplantılarına başörtülüler geldiği zaman kıyamet kopmuyor ama AK Partiye geldiği zaman kıyamet kopuyor bu nasıl iş? Diğer siyasi partilerin çatısı altında var, yönetimlerinde var. bunlara artık takılıp kalmamalıyız, Türkiye bunları aşmalı, eğer bunları aşamazsak yazık olur. Bu ülkenin evlatlarına ayrımcılık yapmamamız lazım, ne kadar el ele, omuz omuza dolaşırsak...''

''KURU SIKI KONUŞUYORLAR''

70 milyon vatandaşa hizmet verdiklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Başbakan olarak benim görevim bu. Ben kalkıp, bir ayrım yapamam, 'bunun niye başı açık, bunun niye başı örtülü' bunu yapamam. Buna hakkım yok. Bu ülkenin imkanları neyse, bundan hepsini istifade ettirebilmemiz lazım. Ama maalesef bu ülkede bir çok çıkmazlar eğer meydana getirildiyse bunları da tarih af etmeyecektir. Biz hem toplumsal mutabakatı aradık hem kurumsal mutabakatı aradık. bu ülkede bu konuda toplumsal mutabakat var, ama maalesef kurumsal mutabakatta sıkıntımız var. Biz toplumun gerilmemesi adına bir çok şeyleri sabırla sürdürdük. Şimdi bazıları yine seçimler yaklaştığı için kuru sıkı konuşuyorlar, ama geçmişte mensubu bulundukları partilerde bu konularda adımlar atılmadı, atmadılar. Onun için önümüzdeki sürece bu konuda tabi bir çok şeyleri aşarak girmemiz ki bu ülkemizin huzuru refahı için çok çok önemli. İnanıyorum ki Türkiye'nin sıçramasına bunlar vesile olacaktır.''

''Bunu hiç bir siyasi parti bir oy zemini olarak görmemeli, başörtüsü bir oy zemini olmamalı, bir özgürlük meselesi olarak görmeli'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ben asla bir oy zemini olarak görmüyorum. Ben 3 Kasım seçimlerinde de açın bütün televizyonlardaki söyleşilerime bakın, 'böyle bir vaatle gelmiyorum' dedim. Çünkü 'toplumsal mutabakat kurumsal mutabakat, sağlandığında bu zaten çözülecektir' hep bunu söyledim, böyle geldim. Ama benim eşimin de çocuklarımın da tercihleri ortadadır ve bireysel tercihleriyle yaşamlarını sürdürürler. Asla yavrularıma da bu noktada müdahale edemem, böyle bir hakkım yok, kimsenin de buna hakkı yoktur.''