Dünya sinemasının kalbinin attığı Cannes'da, Türk filmlerinin tanıtıldığı standlara büyük ilgi var. Ferzan Özpetek, Fatih Akın, Abdullah Oğuz ve Biket İlhan gibi yapımcı ve yönetmenler de festivale katıldı.
Bu haftaki yazıların tümü Cannes'dan ve Cannes üzerine olacak, kusura bakmayın. Bu tür festivalleri izleyenler bilir: Belli bir süre için dünyadan, onun gerçeklerinden ve başka olaylardan kopar, festivalin havasını solur ve sanki yalnız onunla beslenirsiniz. Sonra yeniden ''Evli evine köylü köyüne...'' döner. Ve gerçek hayat başlar. Ama bu haftalık, yazılarımız bu 10 günlük yapay ve geçici yaşamdan yansımalar olacak. Türkiye bu yıl Cannes'da, sağlam biçimde var, daha önce de belirttik. Ama bunu, ABD, Fransa veya İngiltere gibi sineması da fevkalade gelişmiş dev ülkelerle kıyaslamamak lazım. Türkiye, bu işlere yeni yeni giriyor, oyunu evrensel kurallarına göre oynamayı öğreniyor. Cannes'da dönen çok büyük mekanizmaya sızıp, o devasa pastadan küçük bir pay kapmaya yeni başlıyor. Bu yıl ciddi bir adım atıldı, umarım sürer. Cannes'da artık iki standımız var. Biri, yıllardır var olan geleneksel Türk standı, diğeri de geçen yıldan beri yine Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkısı ve Altın Portakal ile Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı'nın (TÜRSAK) işbirliğiyle açılıp yürütülen Antalya Altın Portakal Film Festivali standı... Bakanlık bu yıl, Türk standı için kesenin ağzını açmış ve geçen yılın iki katı (yaklaşık 140 bin avro) tutarında bir destek vermiş. Ama sonuç çok iyi. Standın işletmesini bu yıl yüklenen Ankaralı sinematek ve festival yöneticisi dostlarımız Ahmet Boyacıoğlu ve Başak Emre, son derece mutlu gözüküyorlar. Standa ziyaretçi akını yaşanıyor. Boyacıoğlu'na göre en çok, Türkiye'de çekilmesi tasarlanan filmler üzerine soru geliyormuş. Daha sonra da festivallerden istenen filmler ve de kimi satış imkânları... 25 uzun metrajlı filmimizden hazırlanan DVD'lerden tam 840 tanesi film seçmek isteyen festival yöneticilerine dağıtılmış. Ayrıca belgeseller ve kısa filmler de çok isteniyormuş. Bakanlığın Türkiye'nin değişik doğal ve tarihsel mekânları üzerine bir albüm çıkarması (veya birkaç yıl önce çıkıp tükenmiş olan albümü yeniden bastırması) mutlaka gerekli. Türkiye, dünyanın gözdesi olmuş ve herkesin ilgisinin üzerinde toplandığı bir ülke. Bunu sinema alanında da değerlendirmek şart. Boyacıoğlu, bakanlığın yanı sıra burada adlarını yazamayacağım kadar çok sponsordan söz ediyor ve hepsine teşekkür ediyor. Örneğin Kalan Müzik, tanınmış Türk filmlerinden bir CD yapmış, peynir-ekmek gibi gidiyor. Kokteyller için Mey şarapları, Efes Pilsen, Feriye Lokantası, Hacı Bekir, Güllüoğlu baklavaları gibi kurumlardan da ciddi katkı var. Zaten özel sponsorluk olmadan bu gibi işleri yapmak, mümkün gözükmüyor. Film Pazarı'nın küçük çapta bir Kapalıçarşı'ya benzeyen, devasa mekânının çok iyi bir yerindeki Antalya Altın Portakal Film Festivali standında ise TÜRSAK Genel Başkanı Engin Yiğitgil, yorulmaz bir kale gibi duruyor. Yanında da hepsi birbirinden yetenekli ve de güzel kadınlar mini-ordusu olduğu halde... Özellikle festivali ve içinde yer alan Avrasya bölümünü merak edenler, bu standı sık sık ziyaret ediyor. Türkler Cannes'ı basmış, onları yalnız bırakmıyor. Ferzan Özpetek, Fatih Akın, Abdullah Oğuz, Biket İlhan, Semih Kaplanoğlu, Sabahattin Çetin gibi yapımcı-yönetmenler sık sık gözüküyor. Orhan Pamuk, diğer jüri üyeleri gibi festival yönetimince öylesine korunuyor ki, onu görme imkânı yok. Ama Fransa'da çıkan son kitabı
İstanbul, vitrinleri süslüyor ve kapış kapış gidiyor. TÜRSAK'ın çok başarılı bir öğle yemeğinden sonra, resmi standımızdaki kokteyl de harika geçti: Katılım, ikram, servis ve dostluk atmosferi açısından...
Yumurta filminin oyuncularından Nejat İşler, ekipteki genç arkadaşlarıyla Cannes'ı keşfediyor.
Kader filminin genç baş oyuncusu Ufuk Bayraktar, şehre girerken uyuya kaldığı için göremediği Cannes'ı Nejat'ın liderliğinde keşfetti. Yine de sıkılmış, bir an önce yurda dönmek istiyor. En son Fatih Akın'ın ekibinden Nurgül Yeşilçay, Tuncel Kurtiz ve genç oyuncular da bu kervana katıldı. Şu satırları yazdığımda henüz yapılmayan filmin gece partisinin de çok parlak geçmesi bekleniyor. Yabancıların, bizim filmlerimizin peşinde olduğu kadar, yabancı filmlerin peşinde olan Türk sinemacıları ise filmleri kapışıyor, hatta bazen bir film için birbirine girenler oluyor. Çünkü Cannes'daki tüm cilanın, eğlencenin ve çılgınlığın ardında, aslında hep aynı şey var: Amerikan deyimiyle 'business', yani ticaret. Çünkü dünyamızı döndüren, ne sinema ne de başka bir şey: Temelde, sadece para!
Bugünkü Tüm Yazıları
Cannes'daki Türkler ve Türkiye
Yayın tarihi: 25 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/25/cm/dorsay.html
Tüm hakları saklıdır.