Hep söylediğim gibi, herkesin kendi Cannes'ı vardır. 12 gün boyunca Riviera'nın bu küçük ve bir zamanlar sakin kıyı kasabasını, bir çılgınlar panayırına çeviren 10 bine yakın ziyaretçinin her biri, farklı şeylerin peşinde koşuyor. Hemen hepsini birleştiren temel şey sinema olsa bile... Ama sinemanın da farklı alanları var. Örneğin biz sinema yazarları için belki en heyecan verici olanı, ünlü yönetmenleri görmek, resimlerini çekmek, olabildiğinde konuşup söyleşmek. Gerçi starlar, elbette herkes gibi bizim de ilgimizi çekiyor. Yazdığım gibi, dünyanın en güzel çifti Brad Pitt'le Angelina Jolie'nin beraberliğine veya ekip halinde kenti basan
Ocean's 13 filminin dayanılmaz kadrosuna direnmek mümkün mü? 71 yaşındaki Alain Delon, yıllardır süregelen boykotunu unutup Cannes'a gelirse, bu olay olmaz mı? Juliette Binoche'la neredeyse diz dize oturduğumuz bir grup söyleşisine katılmak, gerçekten heyecan verici bir şey değil mi? Bu yıl öylesine çok ünlü var ki, hangisine bakacağınızı şaşırıyorsunuz. Basın toplantılarına bile girmek sorun ve de girebildiğinizde, hayalinizi süsleyen en ünlü yıldızları sadece birkaç kişi ötenizde konuşurken izlemek, gerçekten zevkli bir deneyim oluyor. Ama bizim için, yine de ve ille de yönetmenler... Hele kimi zaman yalnızca Cannes'ın yapabildiği o görkemli buluşmalar yaşanırsa. Üstelik bu kez en görkemlisi yaşandı.
Herkese Kendi Sineması'nın skeçlerini çeken 35 ünlü isimden 30 kadarı, bir basın toplantısında ilk kez bir araya geldi. Hem de son kez: Bu kadar ustayı bir araya getirmek kolay mı? Hayatımın en büyük heyecanlarından birini yaşadım. Yeni aldığım 'cici oyuncağım' dijital makinemi sürekli çalıştırarak, olabildiğince portreler çektim, arşivimi olağanüstü biçimde zenginleştirdim. Bu arada baktım da aralarında iyi tanıdığım ve dostça konuştuğum en azından beş altı isim var: Abbas Kiarostami'den Theo Angelopoulos'a, Atom Egoyan'dan Jane Campion'a... İşte biz sinema yazarları için de böylesine dostluklar ve ilişkiler önemli. Bu arada Avustralyalı yönetmen Jane Campion'ın tüm bu ekipteki tek kadın yönetmen olduğunu hatırlatayım. Ne var ki her şeyde olduğu gibi gazetecilikte de kalite düşüyor. Yalnız bizde değil, her yerde. Bu toplantıda da öylesine aptalca sorular soruldu ki... Gerçi böylesine bir topluluk karşısında heyecanlanmamak ve akıllıca sorular sormak kolay değildi. Ben buna girişmedim bile... Ama yine de her şeyin bir haddi var. Kimi sorular öyle anlamsızdı ki, Roman Polanski dayanamadı, "Sorular çok saçma. Bu işi bir an önce bitirip yemeğe gidelim," deyiverdi. Kıyamet de koptu. Kızanların arasında bizden bir-iki gazeteci de vardı. Bense kendi adıma, o haddini bilmez yabancı gazetecilere kızdım: İnsanın dil bilgisi ve sinema bilgisi yeterince iyi değilse, öyle bir toplantıda kalkıp soru sormak doğru olabilir mi?
Bugünkü Tüm Yazıları
Yabancı ünlüler ve unutulmaz bir buluşma
Yayın tarihi: 25 Mayıs 2007, Cuma
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/25/cm/haber,1E16AD40E51741D195092DEBE07F7AD0.html
Tüm hakları saklıdır.