Götürün, gösterin, getirin

Hikâyeyi Süha Topaloğlu anlattı. Ona da babası İhsan Topaloğlu anlatmış.
Rahmetli İhsan bey, Fatsa'nın eski belediye başkanıydı.
Topaloğlu ailesi "Fatsa'nın siyasi tarihi." Bu aile "10 belediye başkanı çıkardı."
"2 milletvekili."
"5 il genel meclisi üyesi."
"5 ilçe başkanı."
"Partiyi" soracak olursanız? Demokrat Parti, Adalet Partisi, Doğruyol Partisi.
Şimdi gelelim "hikâyeye."

3 "uyanık" bir plan yapmışlar. Hiç Türkçe bilmeyen işsiz, güçsüz, aç, sefil bir zenci bulmuşlar. Ona "3 kelime" öğretmişler:
"Götürün, gösterin, getirin."
Sonra da İstanbul'un en meşhur kuyumcusuna haber salmışlar:
- Şeyh hazretleri alışverişe gelecek.

Randevu günü kuyumcu kırmızı halıyı sermiş. 3 uyanık da şeyh kıyafeti giydirdikleri zenciyi limuzine bindirmişler. Kuyumcuya gidilmiş. Kuyumcu en kıymetli mücevherleri bir tepsi içinde getirmiş. Zenci bakmış, bakmış ve 3 kelime söylemiş:
- Götürün, gösterin, getirin.

Bizim uyanıklar "durumu" kuyumcuya izah etmişler:
- Şeyh hazretlerinin eşleri otelde... Şeyh bize buyuruyor ki, mücevherleri otele götürün, hanımlara gösterin, sonra da geri getirin.

Zavallı zenci kuyumcu dükkanında oturup çayını, kahvesini içerken... 3 uyanık da torbaya konan mücevherleri alıp, limuzine binmişler. Gidiş o gidiş. Kuyumcu bir ara soracak olmuş:
- Şeyh hazretleri, sizin adamlar gecikti.
- Götürün, gösterin, getirin.
- Şeyh hazretleri, bizim mücevherler.
- Götürün, gösterin, getirin.
Kuyumcu sonunda "çarpıldığını anlamış." Zenci ise hâlâ her şeyden habersiz:
- Götürün, gösterin, getirin.

Süha Topaloğlu, Fatsa'da DYP ilçe başkanıydı. İstifa etti "aday adayı" oldu.
Ve Fatsa'da dönmeden önce "Ankara'da gördüğü manzarayı" bize anlattı:
- Babamın hikâyesi gibi... Götürün, gösterin, getirin... Herkes Ankara'ya geliyor, kendisini gösteriyor, sonra dönüyor.