Doğa Bekleriz’in yaptığı ‘sözde striptiz’den başka bir şey değil!
Soyunan Türkiye
Toplumumuzun öncüleri olan mankenlerimiz arasından bazı isimler art arda striptizler yaparak, hepimizi cesaretlendirdi. Milletçe artık soyunma fikrine uzak değiliz. Hepimiz Doğa Bekleriz'iz, hepimiz Asuman Krause'yiz!..
Efendim, malumunuz, Türkiye soyunuyor! Kulaklarını Japon yapıştırıcısıyla ensesine yapıştıracak kadar yaratıcı mankenimiz Doğa Bekleriz'in ardından, manken-şarkıcımız Asuman Krause de ekranda 'striptiz show' yaparaktan, jüriden tam not aldı. Gerçi yapılan işin edepsizlik olduğunu söyleyenlerin de sayısı hiç az değil. Açıkçası, ben bu ekrandan striptiz işine yöneltilen mutaassıp eleştirileri hiç anlayamıyorum. Diğer taraftan, jüri neden Asuman Hanım'a övgüler yağdırdı, onu da bilemedim. İzah edeyim... Bir kere, striptiz denen iş, tamamına erdirilirse güzeldir. Halbuki, striptiz olayında adı geçen mankenlerimizin her ikisi de, silikonla balon gibi şişirttikleri göğüslerini halkımıza göstermemiş, üzerlerinden elbise çıkarmakla yetinmişlerdir. Böylelikle, geniş kitleler striptizi yanlış tanımıştır. Striptizci yeni nesil, elini korkak alıştırmamalıdır. Benim gibi yapmalıdır. "Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. Onu da izah edeyim...
HALKI KANDIRMAYALIM
Efendim, benim ev, ayıptır söylemesi Cihangir'de. Entelektüel bir alt kimlik oluşturmaya çalışıyorum kendime. Bu sebeple, geçen gün uyandıktan sonra, İstiklal Caddesi'nde bir sabah kahvesi içip gazetelerimi okumak üzere yola koyuldum. Gelin görün ki, saçma bir karmaşanın tam ortasına düştüm. Günlerden 1 Mayıs olduğunu unutmuşum. Ayaklarımın tam dibine gaz çıkaran bir top yuvarlandı. Evet, gaz bombasıymış. Yarabbim! Boğulmaya başladım. Nefes alamıyorum. Bir yandan şuursuz halde ve tüm entelektüel görüntümü bir kenara bırakarak, ayıptır söylemesi genç bir dana gibi koştururken, bir yandan da üstümde başımda ne varsa çıkarmaya başladım. Gaz ve toz bulutu üzerime sinmişti ve nefes alamıyordum. Gözlerim acayip yanıyordu. Ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. Üzerimde, ayıptır söylemesi, bir tek boxer donum ve çoraplarım kalana kadar soyunmuşum öyle şuursuz şuursuz! Hani biraz daha nefes alamasam, boxer da gidecek!.. Efendim, hiçbir zaman eylem adamı olmadım ben. Hep düşüncelerimle var oldum. Topluma hep iyiyi, doğruyu anlatmaya çalıştım. Nereden düştüm o karmaşanın arasına, anlamış değilim. Neyse, artık olan olmuştu ve semt esnafı ile komşuların hayret ifadeleri arasında, ara sokaklardan eve kadar koşturmaya devam ettim. Utancımdan, hâlâ evden çıkabilmiş değilim. Semt nazarında ne entelektüel alt kimlik kaldı, ne de üst. Berbat durumdayım. Bir de, ekranlarda aslında striptiz olmayan 'sözde striptiz' girişimlerine maruz kalıyorum, iyice kafam bozuluyor. Biraz şuursuz da olsa, ahalinin önünde dibine kadar striptiz yapmış bir kimse olarak, Asuman ile Doğa hanımların, ve dahi jürilerin, halkı kandırmasına içim el vermiyor. Bu işi yapacaksanız, lütfen benim gibi bıngıl bıngıl soyunun, bizi silikon balonlarınızdan mahrum etmeyin, diyorum...
SİLİKONLARINIZ ÖZGÜR KALSIN
Bu arada, artık çevremde bilirkişi gibi muamele görüyorum. Malumunuz, gazetede yazmak son derece prestijli bir iş. Herkes soruyor, "Bu televizyon hadisesi nereye gidiyor Sami Bey?" diye. Nereye gidecek? Hep beraber bir alamete binmişiz, kıyamete doğru ilerliyoruz. Baksanıza, Alman televizyonundaki Biri Bizi Gözetliyor'da, yarışmacılardan bir Alman model hanım, evdeki Türk genci Sinan'a âşık olmuş, beraberce kameralara nazır halvet olmuşlar, sonra da duşa geçip boy abdesti almışlar. Görüntüler mevcut. Tabii Almanya medeni memleket, bizden ilerideler. Bizim ise bu muasır medeniyet seviyesine ulaşmamız için kırk fırın ekmek yememiz lazım. Bir striptizi bile tam yapamayan memleketi niye Avrupa Birliği'ne alsınlar ki? Asuman Hanım bir de Krause olacak! Resmen soyadı 'Karakucak'mış gibi davranıyor... Öyle dans partnerinin kucağında yarım burgu figürleri yapmakla olmuyor bu işler Asuman Hanım! Çıkarın, vücudunuz ve silikonlarınız özgür kalsın... Neyse efendim. Dediğim gibi, alametleri alenen görünen bir kıyamete doğru gittiğimiz kesin. Bence Adnan Hoca biliyor da söylemiyor. Ama kitaplarında açıkça tarif etmiş. Mehdi'yi yani. Geniş alınlı, geniş gövdeli, sırtında bir ben de varmış. Yüzerken görmüşler Adnan Bey'in de sırtında ben varmış. Aslına bakarsanız, tarif bir taraftan bana da çok uyuyor. Alnı benim kadar geniş birini bulamazsınız. Hatta alnım hiç bitmiyor, kafamda saç bulunmadığı için, enseme kadar bir alnım olduğu bile söylenebilir. Eh, gövde genişliği konusunda da hiç fena sayılmam. Bu zaten bizde ırsi bir niteliktir. Dedelerimiz boşuna 'Tosun' namıyla anılmamış. Ben de şimdi bu soyadını gururla taşıyorum. Eh, geçen gün çıplak çıplak koşarken komşular görmüş, sırtımda da nal gibi bir ben var. Ama 'Mehdi benim' demiyorum tabii. Adnan Hoca anlatıyor ya, bunu başkalarının fark etmesi icap ediyormuş... Durum mutlaka anlaşılacak, açıklığa kavuşacaktır... Evde don-gömlek oturup düşündüğümde, bu sonuca ulaştım yani...
Yayın tarihi: 12 Mayıs 2007, Cumartesi
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/12/ct/haber,335F08938C2B4042A6CB3E09E64A27D6.html
Tüm hakları saklıdır.