Kendimi ekrandaki gözü yaşlı anne babanın yerine koydum. İçim paralandı. Minicik bebeleri, "güvenli" diye pazarlanan bir sitenin içinden kaçırılmıştı. Aile 4 yıldır çocuklarını bulabilmek için perişan olmuştu. Düşünsenize; çocuğunuz bir anda elinizden alınıyor. Akıbeti meçhul. Öldü mü, kaldı mı? Yaşıyorsa nerede, ne yapıyor? Bir ana yüreğinde bundan büyük yara açılır mı? Salı günü atv'deki Sabahın Körü programını izlerken bunlar aklımdan geçiyordu. Sonra baba konuştu: "Madden ve manen tükendim. İhbarları değerlendirmek için her gün binbinbeşyüz kilometre yol kat ediyorum. Bazen bir yemek parası kadar menfaat sağlamak için beni ayaklarına getiriyorlar..." Şu hale bakar mısınız? Yürekleri yanan bir ana-babadan bile menfaat sağmaya kalkışanlarla aynı havayı soluyoruz!.. Programın sonlarına doğru bir kadın canlı yayına bağlandı. Kayıp çocuğun karşı dairelerinde yaşadığını, ailesinin Almanya'dan geldiklerini söylediğini, çocuğu kimseyle konuşturmadıklarını anlattı ve "Kesinlikle bu çocuk. İkizi değilse mutlaka odur" deyip, adresi verdi. Program sonunda gelişmeleri telefonla takip ettim. O çocuk değilmiş. Yıkıldım. Bir de anne-babanın nasıl yıkıldıklarını düşündüm. Doğrusu, Sabahın Körü'nde bu kadarı fazla geldi...
Yayın tarihi: 3 Mayıs 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/03/gny/haber,390F768130554AD6914DD43CD0D04A93.html
Tüm hakları saklıdır.