Tanju Çolak: Teşvik primi aldım çatır çatır da yedim!
Bir zamanlar Türk futbolunu golleriyle sarsan Tanju Çolak, teşvik priminden Milli Takımlardaki düzene ve Samsun-Fenerbahçe maçında yaşananlara kadar herşeyi anlattı.
Beylerbeyi'nin kapısından 10 Kasım'da girdi, 5 ay sonra çıktı Tanju Çolak. Orada gördüklerine ve yaşadıklarına inanamadığını anlatıyor. "Ben bir erkeğin devletine karşı yapması gereken görevini yerine getirdim. Bir de Milli Takımlarda askerlik yapamazdım" diyor. Samsunspor-Fenerbahçe maçıyla ilgili teşvik primi suçlamalarına adının karıştırılması nedeniyle, çok sevdiği Aziz Yıldırım'a kırgın olduğunu söylüyor. Teşvik priminin önlenemeyeceğini anlatıyor ve "Geçmişte biz de teşvik primi aldık, çatır çatır da yedik" itirafında bulunuyor.
Fatih Terim, Milli Takım'ın teknik ekibini açıklarken "Rüya takım yaptım" dedi. Hangisiydi? Şifo mu, Oğuz mu, Müfit mi? Eğer bu rüya takımın içinde Rıdvan Dilmen'le Tanju Çolak yoksa, siz buna rüya takım diyemezsiniz.
Milli Takım öyle herkesin alın teriyle hak ettiği bir yer değil. Torpillerin, amca, ağabey, dayı ilişkilerinin var olduğu bir müessese. Ben oraya sevgili Cemal Aydın'ın istek, arzu ve desteğiyle gittim.
Terim bana A2'nin antrenörlüğünü vermek isteyince karşı çıktım, "Ben sadece senin yardımcılığını yaparım, onun dışında ben teknik direktörüm" dedim. Beni alnımdan öptü ve A2'nin sorumluluğunu verdi.
Görüşmeyi 10 Kasım'da yaptık, bir süre sonra benim Ağustos ayında çekimleri yapılan "Futbol yıldızlarını arıyoruz" konulu bir programım Almanya'da yayınlandı. Bu olaydan sonra da Terim'le yıldızımız barışmadı.
Beylerbeyi'ne sabah gidiyorum, akşam çıkıyorum. Oğuz'dan görev istiyorum, "Manisa'ya, Diyarbakır'a maç izlemeye gideyim" diye dilekçe veriyorum ama cevap yok. Akşama kadar otur, çay iç, yemek ye.
Antalya'daki teknik direktör semineri için herkesin uçak biletini federasyon aldı, ben cebimden ödedim. Antalya'da onları karşılamaya lüks bir minibüs geldi. Hepsi bindi, bana "Haydi sen de gel" diyen olmadı. İşte orada yıkıldım.
Bu arada herkese veriyorlar okkayla, bize veriyorlar cukkayla. Bana verilen para çok komik. Söylersem sen de gülersin. Onlar 30 alıyorsa, ben üçte birini alıyorum. Soruyorum size, benim Oğuz'dan, Müfit'ten, Metin'den ne farkım var?
Gündüz Tekin Onay bana 7 milyar maaş göstermesini biliyor ama Ümit Milli Takım'a gelecek oğlunun arkadaşı için "Bunu Fatih Hocayla konuşmalı. O 25 milyardan aşağı gelmez" diyebiliyor.
Almanya'daki olay kırılmak için sebep değil ki. Gündüz Tekin Onay da işten atıldığı zaman Fatih Terim'le ilgili binbeşyüz tane şey konuştu. Ama şimdi etle tırnak gibiler. Şimdi oradaki her işi Gündüz Tekin Onay önderliğinde Fatih Terim'le beraber yapıyorlar.
İki sene önce Uygur kardeşlerin şov programına pullu-mullu ilginç bir kıyafetle çıkmıştım. Bu programdan bir dakika bir görüntü yayınlanmış. Affan Keçeci ve ekibi rahatsız olmuş. Kardeşim bu iki sene önce çıktığım bir program ya. Ayrıca sana ne?
Son olarak Kemal Kapulloğlu'nun ricasıyla Kanal 24'te programa çıktım, "Sözleşmesindeki maddeyi ihlal etti" diye ihtar vermeye kalktılar. Bunu duyunca "Her şeyime bir bahane buluyorsunuz. Zaten verdiğiniz üç kuruş" dedim ve istifa mektubumu Cemal Aydın'a verdim.
Gidin görün Beylerbeyi'ni. Metin, Oğuz, Eser, Müfit ve Fatih Hocanın kadrosu, diğerlerini dışlamış vaziyette. Yani bu tavır sadece bana karşı değildi. Açıkçası ben böyle bir Fatih Terim beklemiyordum. Beni hayal kırıklığına uğrattı.
Fatih Hoca onların önünü nasıl açacak? Türkiye hangisini kabul edecek? Oğuz'un yaptığı teknik adamlık ortada. F.Bahçe'deki hali, G.Birliği, Diyarbakır, Kayseri, sorun oradakilere başarısı var mı, neler yapmış?
Gündüz Tekin Onay'la 200 metre yürüdük, insanların bana gösterdiği ilgiye şaşırdı ve "Sen Fatih Terimin yanında olma. Böyle şeyleri sevmez. Sen ne kadar seviliyormuşsun ya" dedi. "Hocam günaydın" cevabını verdim.
Şansal Büyüka'yı, Şansal Büyüka yapan Tanju'dur, Rıdvan Dilmen'dir, Ali Şen'dir, Mustafa Denizli'dir. Futbolculuk zamanında Kanal 6'daydı ve biz onun her programına giderdik. Ona Kanal D'ye de biz aldırdık ama vefa onun için bozacıymış.
Teknik adamların yüzde 85'i ilişkilerle iş buluyor. Çünkü Türkiye'de yöneticiler kendilerinin yöneteceği tipte teknik adam arıyor. Bu yüzden biz kolay iş bulamıyoruz. Çünkü beni yönetemezler. Ben bu işten de çok şikâyetçi değilim. Ben buyum.
İşte o Tanju Çolak, Beylerbeyi günlerini, teşvik prim olaylarını ve Samsun-Fenerbahçe maçıyla ilgili yaşadıkların tüm çıplaklığıyla Futbol Extra'ya anlattı.
TANJU'SUZ, RIDVAN'SIZ RÜYA TAKIM OLMAZ
Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim'i, teknik ekip kadrosunu ilk oluşturduğu dönemde "İnsan nezaketen bir kere arardı" diye eleştirmişsiniz, doğru mu?
Evet doğru. Rıdvan'ı aradı, beni aramadı. "Bizim neyimiz eksikti?" dedim. Hatırlayın, geçen sene Olimpiyatevi'nde Fatih Terim kurmaylarını açıkladı. Bir de Şifo Mehmet, Oğuz, Metin ve Müfit için "Milli Takım'a geleceğin teknik direktörlerini hazırlıyorum" dedi. Hangisiydi? Şifo mu olacaktı, Oğuz mu olacaktı, Müfit mi olacaktı? Her şeyi geçtim, "Rüya takımı yaptım" dedi. Lütfen geriye dönün ve hatırlayın. Eğer bu rüya takımın içinde Rıdvan Dilmen'le Tanju Çolak yoksa, ki yoklar, siz buna rüya takım diyemezsiniz. Niye diyemezsiniz? Bugün sokakta 20 yaşından 60 yaşına kadar insanlar 80'li, 90'lı yıllara damgasını vuran iki topçuyu tanır; bu isimler Tanju ve Rıdvan'dır. Milli Takım'da varlar mı? Yoklar. Türk milletine idoller lazım. Türk Milli Takımı öyle çok kolay bir yer değil. Herkesin çok istediği, arzu ettiği, o formayı taşıyabilecek insanların bulunması gereken onursal bir yer orası. Fatih Hocam "Geleceğin rüya takımını kurdum, şimdi onu hazırlıyorum" diyor. Bunların içinde Rıdvan Dilmen de vardı ama gece yarısı operasyonla değiştirildi.
Kim değiştirdi?
Onu bilmem. Onu sen bileceksin.
Peki, o ekibin içinde senin adın hiç mi geçmemiş?
Hiç aramamış, etmemiş. Bu nasıl rüya takım ya? Ben bu memlekete ne yapmışım ya? 242 gol atmakla, Avrupa'da gol kralı olmakla, Türkiye liglerinde 5 defa gol kralı olmakla, bir maçta 6 gol atmakla, F.Bahçe ve G.Saray'da forma giymekle hata mı ettim? Herkesin sevdiği, saydığı Rıdvan ve Tanju içinde bulunmadığı için ben bu takıma rüya değil, "kâbus takımı" diyorum. Sokakta gören "Sen niye yoksun?" diye soruyor. E ben de soruyorum, "Ben niye yokum?" Ben ne yapmışım? Suçluysam da cezamı çektim. Bugün suçlu olanlar yarın Türkiye'yi yönetiyor. Bunu da unutmamak lazım.
Acaba bazı liderler koltuklarını kaybetmekten korktukları için mi böyle oluyor?
Benden korkulmasına hiç gerek yok. Çünkü benim Fatih Terim'den öğreneceğim çok şey olduğuna inanıyorum.
BENİ MİLLİ TAKIM'A CEMAL AYDIN GÖNDERDİ
Fatih Terim'i bu kadar eleştiriyorsun ama sonradan gidip yanında çalıştın. Bu nasıl oldu?
Ben onun isteğiyle gidip çalışmam. Bunu bir tarafa koyalım. Oradakilerin hepsini de Fatih Terim getirmedi. Milli Takım öyle herkesin alın teriyle hak ettiği bir yer değil. Torpillerin, amca, ağabey, dayı ilişkilerinin var olduğu bir müessese. Ha, bu sadece Milli Takım'a özgü bir durum da değil. Kulüp takımlarımızda da durum böyle. İlişkiler çok önemli. Başarı falan hiç önemsenmiyor. Oraya ben Sevgili Cemal Aydın'ın istek, arzu ve desteğiyle gittim. 10 Kasım'da beni Haluk Ulusoy aradı, "Fatih Terim seni bekliyor" dedi. "Teşekkür ederim Sayın Başkanım" dedim ve akabinde Fatih Terim'in yanına gittim. Sayın Gündüz Tekin Onay da oradaydı. Fatih Hoca bana "Seni A 2 Milli Takım'a antrenör olarak düşünüyorum" dedi. "Pardon" dedim ben de, "Hocam ben Tanju Çolak'ım ve antrenör değil, teknik direktörüm. Bu bir. Burada kimseye yardımcı antrenörlük yapamam, ama size yaparım. Çünkü sizden öğreneceğim çok şey var. Size çok saygı duyuyorum. Siz benim idolümsünüz" dedim. "Siz hayranlık duyduğum bir insansınız" diyorum ama "Ne hikmetse bize sahip çıkmıyorsunuz, bize destek vermiyorsunuz" demeye getirdim ben olayı. Böyle bir görevi kabul edemeyeceğimi açıkça söyledim. "Top da taşırım, ayakkabı da taşırım ama senin yanında taşırım. Çünkü ben bir teknik adamım ve senden bir şeyler öğrenmek artı hizmet etmek için geliyorum. Bir şeyler öğrenmek ve öğretmek için geliyorum" dedim.
Peki, senin bu sözlerinin üzerine Fatih Terim'in tepkisi ne oldu?
Fatih Hoca çok şaşırdı ve beni alnımdan öptü. Sonrasında da "Bundan sonra A2 Milli Takım'ın ya Ünal'la ya da tek başıma sorumlususun" dedi. Tarih de 10 Kasım. 10 Kasım'dan 27 Aralık'a kadar ben hiçbir görev yapamadım. Sadece gittim, geldim. Bu arada bu işe başlamadan evvel Ağustos ayında Spor Türk diye, Avrupa'da yarının futbol yıldızlarını seçmek için arkadaşım Abdülkadir Bey'le beraber bir program yapmıştık. Ağustos ayında çekilen bu program 15-20 Kasım'da Show Türk'te yayınlanmış. Bunu gören Almanya'daki Milli Takım sorumlusu arkadaşlar, İstanbul'a telefon ederek "Böyle böyle bir şey var" diyorlar. Bana sordular, ben de bunun üzerine bu çekimlerin Ağustos ayında yapıldığı, şu an için A2 Milli Takımı Teknik Sorumluluğu dışında hiçbir şeyle ilgili olamayacağımı Hocaya ve Federasyona faks çekerek bildirdim.
Peki, sonrasında ne gibi gelişmeler yaşandı?
Konunun kapandığını düşünürken 10 gün sonra Gündüz Tekin Onay beni çağırdı. Ben o sırada imza atmışım ama kadrolu değilim. İşte, "Tanjucuğum Almanya'daki programdan yönetim çok rahatsız olmuş. Özellikle de Affan Keçeci Bey. Bu yüzden biz seni A 2 Milli Takım'dan almak istiyoruz" dedi. "Ya nasıl olur, şimdi siz bana olayı sormayacak mısınız?" cevabını verdim. "Kardeşim ben bu işi şu an yapmadım ki, ta Ağustos ayında yapmışım. Daha önce yapılmış bir çekimin hesabını hiç kimse benden soramaz. Futbol Federasyonu ya da Affan Keçeci buna karışamaz" dedim. Buna Fatih Hocam da Gündüz Tekin Onay da karışamaz. Beni bu konuda dinlemeleri gerektiğini söyledim. Yani Affan Keçeci buna nasıl karışabilir? Bir kere insan önce sorar, "Bu işin aslı nedir?" diye. Gündüz Tekin Onay, "Fatih Hoca bu konuyu söylemediğin için sana kırılmış" deyince, "Bu olayı hiç önemsemedim ki hocaya söyleyeyim" cevabını verdim. Moralim çok bozuktu ve çıktım, Cemal Aydın'ı aradım. Cemal ağabey duruma çok üzüldü. "Yahu seni niye dinlemiyorlar, anlamıyorum" dedi. Neyse, ondan sonra Sayın Terim'le bir türlü yıldızımız barışmadı.
GÖREV İSTEDİM, VERMEDİLER
Bu olayın ardından A2 Milli Takımı'ndaki görevin ne oldu?
Nihayet sözleşmem 27 Aralık'ta onaylandı ve A2 Milli Takımı Teknik Direktörü oldum. O günden sonra saat 10.00'da Beylerbeyi'ne gidiyorum, akşam 17.00'de, 18.00'de çıkıyorum. Ama hepimiz üretim değil tüketim yapıyoruz. Perşembe, Cuma Oğuz'a gidiyorum, görev istiyorum, "Manisa maçına gideyim, yok Diyarbakır maçına gideyim" diye dilekçe yazıyorum ama görev verilmiyor. Akşama kadar çay iç, yemeğini ye, otur. Onca zaman bir kere bile görev verilmedi.
Peki, seni dışladıklarını gösteren net bir tavırla karşılaştın mı?
Beni asıl yıkan ne oldu biliyor musun? 5-6 Ocak'ta Antalya'da teknik direktör semineri vardı. Antalya'ya gitmek için Business Class'tan biletlerimi aldım, parasını da cebimden ödedim. Ama her ne hikmetse Oğuz'un, Müfit'in, Metin Tekin'in ve diğerlerinin bileti federasyondan karşılanmış. Enteresan! Nasıl bir Milli Takımız anlayamadım. Onlarınki federasyondan, bizimki cebimizden. Hiç önemli değil. Uçakta yerimize yerleştik. Fatih Terim, Haluk Ulusoy da oradaydı, öpüştük, oturduk. Sohbet filan ediliyor ama benimle tek kelime konuşmak yok. Ama en çok üzüldüğüm bölüm bu da değil. Uçak Antalya'ya indi. Ne yapılır? Birlikte gidilir değil mi? Bak ne oldu. Federasyona tahsis edilen çok şık bir minibüs geldi ve onlar binip gittiler. Kimse bana "Haydi gel" demedi. Ben bunun böyle olacağını zaten düşünmüştüm ve arkadaşıma araç getirtmiştim. Metin ve Oğuz benim 25 yıllık arkadaşlarım. Fatih Terim düşünmeyebilir ama Metin "Haydi gel beraber gidelim" diyebilirdi, diyemedi. Bu nasıl bir ilişki, bu nasıl aile, bu nasıl ekip ruhu ya? Ben orada yıkıldım.
İpler orada mı koptu yani?
Hayır, yine yılmadım. Dönüşten sonra Fatih Hoca'nın kapısını çaldım ve konuşmak istediğimi söyledim. Çünkü Antalya'dan sonra da bana görev mörev yok. Gittim Hocaya, "Ben sizden bir şeyler öğrenmeye geldim. Beni ekibin içine almayacaksanız, buradan alacağım üç-beş liranın peşinde değilim. Bana açıkça söyleyin" dedim. Bakın bu da ayrı bir mesele. Herkese veriyorlar okkayla, bize veriyorlar cukkayla. O da ayrı bir tantana. Bana verilen para çok komik. Söylersem sen de gülersin. Söylemeyeceğim. Niye söylemeyeceğim biliyor musun? O zaman "Tanju bu işi para için yaptı" diyecekler. Onlar 30 alıyorsa, ben üçte birini alıyorum. Merak ediyorum niye böyle diye. Bu bile sorun oldu. Sayın İmparator var, Sayın Gündüz Tekin Onay. Bana tutup 7 milyar maaş göstermesini biliyor ama Ümit Milli Takım'a gelecek oğlunun arkadaşı için "Bunu Fatih Hocayla konuşmalı. O 25 milyardan aşağı gelmez" diyor. Bana 7 milyarı öneren Gündüz Tekin Onay, iş oğlunun arkadaşına gelince "25'ten aşağıya gelmez, Fatih Hocayla konuşmak lazım" diyebiliyor. Soruyorum size, benim Oğuz'dan, Müfit'ten, Metin'den ne farkım var?
METİN BANA SELAM VEREMEDİ
Peki, Beylerbeyi'nde Terim'in mi yoksa diğerlerinin davranışı seni yıktı?
Bana asıl dokunan Metin Tekin'in davranışıydı. Bana selam veremedi. Oğuz'la zaten bir ilişkim yoktu.
Normalde Fatih Terim'in ekibine girene kadar Metin ve diğerlerinin seninle arası iyi değil miydi?
Metin benim çok çok iyi arkadaşımdı. Sonra selam verdirilmedi ona. "Yazıklar olsun Metin'e" diyorum ve çok üzülüyorum. Bu sözlerim biliyorum çok bomba tesiri yapacak ama içimdekileri dökmek istiyorum.
Peki, devam edelim. Fatih Terim'in kapısını çaldın, ne konuştunuz?
"Niye böyle oluyor? Neden görev vermiyorsunuz? İstemiyorsanız gidebilirim. Buraya bağlı değilim" dedim. "İşte sen bana Almanya'daki olayı söylemeliydin" dedi. "Hocam ben bu olayı hiç önemsemedim, bir. İkincisi biz bununla mı yaşayacağız? Dünyanın sonu değil" dedim. O zaman şunu da sorabilirdim Fatih Hocaya. Gündüz Tekin Onay işten atıldığı zaman Fatih Terim'le ilgili binbeşyüz tane şey konuştu. Şimdi etle tırnak gibiler ve ayrılmıyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Soruyorum onlara. Bir yıl konuşmadılar, küs kaldılar. Şimdi oraya alacakları teknik adamlardan çaycısına kadar her şeyi Gündüz Tekin Onay önderliğinde Fatih Terim'le beraber yapıyorlar. Eee, niye barıştın hocam? Fatih Hocam soruyorum, bana olan bu kinin sebebi ne? Biz Cemal Aydın'la buraya geldik diye mi? Yoksa Almanya'da bir turnuva yapmam, kırılmana, bunu intikam aracı diye kullanmana ve bana görev vermemene sebep değil ki bu. Bu yaşanmış ve bitmiştir. Haluk Ulusoy yönetimi bir sorumluluk vermiştir bana, onlara teşekkür ediyorum. Ama sen bu sorumluluğu vermiyorsun. Sen bana görev vermiyorsun. Ne istiyorsun?
Buyurun söyleyin, Terim ne istiyor?
Valla bir gidin görün orayı, ben yorum yapmayacağım. Sonra hep ben kötü oluyorum. Gidin ve görün. Bir yaşayın ya. Oraya birini sokun ya. Bir görün nasıl olduklarını. Yanındakileri, çevresindekileri bir görün arkadaşlar.
"Fatih Hocadan öğreneceklerim vardı" diyordun. iki ay aynı çatı altında çalıştıktan sonra yine "Fatih Hocadan öğrenebileceklerim var" diyebiliyor musun?
Hayır. Demiyorum. Gerçi çok iyi tanıdığımı zannetmiyorum. Çünkü içine giremedim. İçlerine almadılar beni.
TERİM'İN BEKLENTİLERİ FARKLIYDI!
Biraz yaklaştın ama. Gördüğün neydi?
Enteresan, şaşırdım. Hayal kırıklığına uğradım, anlam veremedim. Ben onun isteklerini yapamazdım. Onun beklentileri farklıydı bana göre.
Nasıl bir beklentisi vardı ki?
Daha fazla bu konuda konuşmak istemiyorum. Bildiğiniz şeyleri ben söylemeyeyim, kendiniz yazın, gidin oraya yaşayın. Ama şunu biliyorum ki, ben bir erkek olarak Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılması gereken görevlerini yerine getirdim.
Peki, Federasyon yönetimi arkanda durdu mu?
Çok durdu. Hatta ben istifamın kabul olup olmadığını bilmiyorum. Benim arkamda Sayın Haluk Ulusoy durmuştur ama Affan Keçeci Beyefendi durmamıştır belki. Benim için önemli değil zaten. Hiç önemsemiyorum. Sadece mevkiine saygım var, kendisini tanımıyorum. Ama Haluk Ulusoy gerçekten özeldir. Hemşerimdir ve çok sevdiğim bir insandır.
Bu meseleyi Sayın Ulusoy'la paylaştın mı?
Hayır, hiç paylaşmadım. Paylaşmama gerek yok ki. Ama şunu biliyorum ki beni buraya getiren Cemal Aydın'dır. Benim Milli Takımlardan istifa etmeme sebep olan en son olayı anlatayım. İki sene önce Behzat Uygur'la Süheyl'in TGRT'de bir şov programı vardı. Bu programa katılmıştım. Şova ayak uydurmak pullu-mullu ilginç kıyafetler giymiştim. Bu eski programdan bir yerde bir dakika bir görüntü çıkmış, bunu görünce bizimkiler demiş ki, "Tanju bunu nasıl yapar?" Neyi nasıl yapar ya? Her şeyi geçtim, çileden çıktığım anı anlatayım da şaşır. İşte Milli Takım hocası bunları yapmazmış. İzin almamışım. Affan Keçeci ve ekibi böyle diyorlar. Kardeşim bu iki sene önce çıktığım bir program ya. Yeni değil ki. Geçmiş gitmiş hadiseyle niye alakalandırıyorlar? Yahu çıktığım program şov programı. Kaldı ki birkaç sene önceki bir şey bu. Ayrıca sana ne? Ben o programa çıkarım, amuda da kalkar, takla da atarım. Ama en çok kırıldığım ne biliyor musun?
KAPULLUOĞLU'NUN RİCASIYLA TV'YE ÇIKTIM, OLAY OLDU
Başka olaylar da mı var?
Son olarak Yönetim Kurulu üyesi Kemal Ünsal aradı, "Tanju, Kanal 24'te Serkanların programına çıkmışsın" dedi. İşin garip bir tarafı var. Bizim imzaladığımız sözleşmeye göre medyaya izinsiz çıkılmıyor Ben de sorumluluğumu biliyorum. Kim beni arıyorsa, "Haluk Bey'den ya da Lütfi Arıboğan'dan izin alınması için yönlendiriyorum. Kanal 24 için beni kim aradı biliyor musun? Kemal Kapulluoğlu. Dedi ki bana, "Tanju, Kanal 24'te Serkan'ın programı var, onlarla ilgili her türlü şeyi yapmanı istiyorum, benden izinlisin." Şimdi seni Federasyonun İkinci Başkanı Kemal Kapulluoğlu aramış, çıkmaz mısın? Konu olmuş. Beni arıyor yöneticimiz Kemal Ünsal, "Tanjucuğum, sen izin almadan programa çıktın mı"? diye soruyor. "Hayır" dedim. "Burada konuşuluyor. Behzat Uygur'un, Kanal 24'ün programına çıkmışsın. Sana sözleşmenin şu bendine göre ihlal yapıyorsun diye yazı yazmayı düşünüyorlar" dedi. Ona durumu anlattım. Bana, "Yapma ya, bunlar bir hata yapıyor" dedi ve telefonu kapattı. Sonra Kemal Kapulluoğlu'nu aramışlar "Doğru mu?" diye. O da "Evet ben izin verdim" demiş. Ben de bunu duyunca, "Her şeyime bir bahane buluyorsunuz. Yok Almanya olayı, sonra Behzat krizi, Kanal 24 krizi. Zaten verdiğiniz üç kuruş. Bir de görev vermiyorsunuz. Zaten orada memur gibiyim. 42 yaşımda memur mu olacağım?" dedim. Telefon açtım Cemal Aydın'a ve "Buraya senin güzelliğinle geldim. Ama ben bu görevi yapmak istemiyorum. Zaten Beylerbeyi'ndekiler beni kabullenmiş değil. Müsaade edin. Burada 5 ay çalıştım, Allah razı olsun sizden. Ama benim huzurum, mutluluğum kaçtı. Körelmeye başladım" dedim. "Yarın geliyorum Tanjucuğum, konuşalım. Sen istifa mektubunu yaz, sonuna kadar haklısın" dedi. İstifamı yazıp Cemal Aydın'a verdim. Cemal Aydın da istifamı alıp gitti ve onlara dedi ki; "Alın üzerinizdeki kamburu ya. Şu milli futbolcuyu, Avrupa Gol Kralını dünyada tanımayan yok. Bunu taşıyamadınız" dedi
Beylerbeyindeki hava ve çalışma şartların nasıldı?
Orada Fatih Terim'in ekibi diğerlerini dışlamış vaziyette. Bu tavır sadece bana karşı değildi. Gidin görün orayı. Benimle alası yok. Metin, Oğuz, Eser, Müfit ve Fatih Hocanın kadrosu, diğerlerini dışlamış vaziyette.
Bu ülkede herkes Fatih Terim'i el üstünde tutup hakkında pozitif konuşuyor. Ama senin geçmişteki yazılarına ve açıklamalarına bakıyorum, o dönemde de Terim'i eleştirmişsin.
Tabii ki eleştireceğim. Kimse beni doğrularımdan vazgeçiremez. Halen de eleştiririm. Açıkçası ben böyle bir Fatih Terim beklemiyordum. Beni hayal kırıklığına uğrattı.
TERİM ONLARIN ÖNÜNÜ AÇSA NE OLUR?
Fatih Terim'i yanındaki Oğuz'un, Müfit'in, Metin'in önünü açmak için bir gayret içinde gördün mü?
Nasıl önünü açacak ya? Fatih Hoca ne yapacak onlara? Türkiye hangisini kabul edecek? Özür diliyorum, hangi başarıya göre kabul edecek? Bugün Ersun Yanal bile gitti. Türkiye'de yaptığı bu kadar iş varken bile benimsenmedi. Yanlış anlamasın, hep Metin diyorum ama onda da eksiklikler var. Şaşırttı beni. O selam bile vermeyişi, kaçışı. Ama Oğuz'u kim kabul edecek? Başarısı olmayan birinin Milli Takım'ın başında ne işi var? Olur mu öyle şey, böyle kolay mı ya?
Oğuz için "Geleceğin Fatih Terim'i" deniyor
Kim diyor?
Fatih Terim söylüyor.
Onu onlara soracaksın. Oğuz'un yaptığı teknik adamlık ortada. F.Bahçe'deki hali, G.Birliği, Diyarbakır, Kayseri, sorun oradakilere başarısı var mı, neler yapmış? Onlara sorun. Milli Takımlar sorumlusu olmak o kadar kolay değil.
Peki, senin ne başarın var Tanju?
Siirt'i şampiyon yaptım. Karşıyaka'da çalıştım. Beni de sorun çalıştığım yerlere, onları da. Ben gittiğim takımda başarılı olacağıma inanıyorum. İyi bir ekibim var. Ama misyonumuzdan mı karizmamızdan mı adamlığımızdan mı veya çok sevilirliğimizden mi korkuyorlar nedir, bilmiyorum. Sana özet vermek istiyorum. 10 Kasım'dan öncesi Gündüz Tekin'in yanına gittim. "Beylerbeyi'ndeki İş Bankası'na bir gidip gelelim" dedi. Mesafe 200 metre var yok. Bu kadarcık mesafede 100 tane korna sesi, sevgi, selam, nasılsınlarla karşılaştım. Gündüz Tekin Onay'ın söylediği şu; "Sen Fatih Terimin yanında olma. Böyle şeyleri sevmez. Sen ne kadar seviliyormuşsun ya" dedi. "Hocam günaydın" cevabını verdim.
Yani, karizmandan ve sana gösterilen sevgiden çekindikleri için mi böyle bir durumla karşılaştın?
Yok, öyle olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta Fatih Terim'in de büyük başarıları var. Ha, sevgi konusu tartışılır. Kimin ne kadar sevildiği tartışılır, o bilinmez. Onun başarılarına da saygı duymak lazım. Onun da eksiklikleri vardır ama Fatih Hoca başkadır. Kırılırım, üzülürüm, darılırım ama başarılarını da göz ardı etmem. Ama gerçeklerden de sapmam.
MEGALOMANIM, ÇÜNKÜ ADAMIM
Fatih Terim'in yanındakilerden daha iyi teknik direktörlük bilgisine sahip olduğuna inanıyor musun?
Kesinlikle evet. Daha aktif, olacağıma daha çok bir şeyler vereceğime yürekten inanıyorum. Biraz fazlayım onlardan. Megalomanım evet, çünkü adamım.
Peki Şifo Mehmet'e haksızlık yapıldığına inanıyor musun?
Tabii ki. Tek Şifo mu suçluydu? Kendini yeteri kadar savunamadı Şifo. Rıdvan'a da yapılan haksızlıklar var. Ama benim Rıdvan kardeşim de konuşamıyor ne yazık ki.
Sen niye konuşuyorsun?
Ben dikim biraz. Eyvallahım yok.
Gelecek kaygın olmadığından mı?
Alakası yok. Benim prensiplerim, karakterim, bir yapım var. Ya sen Lig TV'yi biliyor musun?
BÜYÜKA VE TANRIYAR'I KANAL D'YE BEN ALDIRDIM
Yeri gelmişken, bir yerde okudum, "Şansal Büyüka ve Can Tanrıyar'ı Kanal D'ye ben aldırdım" diyorsun, bu doğru mu?
Aynen öyle. Murat Saygı şahittir, git sor, yaşıyor.
Yani Büyüka'yı Büyüka, Tanrıyar'ı da Tanrıyar yapan sen misin?
Evet. Bir de Rıdvan Dilmen'dir, Ali Şen'dir, Mustafa Denizli'dir.
Onlar sana vefasızlık mı yaptı?
Fazlasıyla. Vefa onlar için bozacı. Ben ilk defa söylemiyorum. Yazıklar olsun Şansal ağabeye yaÜzülüyorum. Şansal ağabey bana şunu söylemişti 93-94 yıllarında, "Sen benim canımsın, her şeyimsin. Şu sağımdaki koltuk ve masa her zaman senin." Şansal ağabeyi eskiden ne kadar çok sever, saygı duyardım. Ama çok kırdı beni. Bugün servetinin büyük bölümünü Tanju ve Rıdvan'a borçludur. Çünkü Tanju Çolak ve Rıdvan Dilmen'in futbolculuk zamanında Kanal 6'daydı ve biz onun her programına giderdik. Hiç bir zaman kırmazdık. Şu anda bir yerlerdeyseler, onları o yere biz getirdik. Rıdvan'a yapacağını yaptı. Ama bize hiçbir şey yapmadı. Neden yapmadı, o da tartışılır. Onu ona soracaksın. Ne yanlış yapmışım kardeşim adamlıktan başka? Sorarım ona
Can Tanrıyar da mı aynı şekilde?
Al birini vur ötekine.
Can'ın şu an senin için bir şey yapabilecek durumu yok.
Eskiden vardı. Sonra yapabilecek bir şey diye bir konu da yok. Tanju Çolak'tan başka kim var Türkiye'yi temsil eden, sevilen ve saygı duyulan, çıktığı zaman dobra dobra konuşan, kıvırmayan kaç kişi var.
Belki de bu dobralığın seni bu duruma soktu.
Biraz dik olmuşuz, biraz boyun eğmemişiz. Niye boyun eğeceğim ki?
BEN ADAMLIĞIN OLDUĞU YERDEYİM
Senin gibi duruşu olan bir adam var mı çevrende örnek göstereceğin? Yoksa "Herkes yalaka olmuş" mu diyorsun?
Ben bunu söyleyemem, söylemek istemiyorum. Sen çok güzel özetliyorsun. Buna yalakalık denmez, hayatın şartları demek ki onları oraya sürüklüyor. Ama beni sürüklemiyor. Ben yapım itibariyle, Karadenizli oluşum itibariyle askerlik yapmanın peşinde değilim. Ben paylaşmanın, sevginin, saygının, hürmetin, dostluğun, adamlığın olduğu yerdeyim ve hep orada görev almak istiyorum. Beni hep oralarda görebilirsin.
Yani sen Milli Takım hocasının yanında asker olamazdın, teknik direktör olurdun. Senden asker olman mı istendi?
Tahirciğim bunları bana söyleme, bunları git orada yaşa.
Ben bunları bir gazeteci olarak yaşayamam ki, Neyse, biz konuya dönelim, Can Tanrıyar senin hayattaki en iyi dostlarından biri değil mi hâlâ?
Çok şey paylaştım, acısını paylaştım. Hastaneye sırtımda götürdüm, iğnelerini vurdurdum. Evinden dışarı çıkmazdım,
Manevi desteğin çok oldu. Maddi desteğin de oldu mu Can Tanrıyar'a?
Maddi desteğim olduğu söylenemez ama manevi desteğim en üst noktadır. Ama dedim ya vefa bozacı olmuş.
Futbol dünyasının bu yüzünü de gördün futbolculuğundan sonra. Şimdiden sonraki hedefin ne?
Teknik direktörlük yapmayı çok istiyordum. Kendime de bu konuda çok güveniyordum. Hem futbol bilgim hem ekibim hem iyi bir lider oluşumla. Misyonumuz ve karizmamızdan dolayı iyi şeyler yapabileceğime inanıyorum. Hâlâ da bu konuda beklenti içindeyim. Olursa olur, olmazsa da canımızın sağlığı. Ama şimdi kendime ait www.1spor.com diye bir futbol sitem var. Bir de Progol adında sevgili Metin Korkmaz arkadaşımla futbol menajerliği ve organizasyon üzerine şirketimiz var. Yani hayatımda yine futbol var. Ne yapsak da futboldan kopamayız. Çünkü biz futbolla doğduk, futbolla büyüdük, futbolla var olduk. Tanju Çolak futbolla bir şeyler kazandı, futbol sayesinde Tanju Çolak sevilip sayılıyor. Kısacası futboldan kopmak gibi bir şansımız yok. Ha beni futboldan koparmak istiyorlar mı? Evet. Beni uzaklaştırmak için her şeyi yapıyorlar.
Niye peki?
Ben de onu merak ediyorum.
Kariyerin mi korkutuyor insanları?
Her şeyim korkutuyor. Adamlığımdan karizmama kadar, misyonuma kadar korkutuyor.
OĞUZ ÇETİN, METİN TEKİN OLAMAM
Sen Fatih Terim'in yanındaki Oğuz Çetin, Metin Tekin gibi durabilir misin? Sana aldığın paranın 10 katını verseler Oğuz Çetin'in yaptığını yapar mısın?
Yapmam.
Metin'in yaptığını?
Yapmam
Teknik direktörlüğü hâlâ düşünüyor musun?
Teknik direktörlük yapmak istiyorum. Maddi imkânları iyi olan ve sorumluluk verilen bir kulübü alıp başarıya götürememem için hiç bir neden yok. Çünkü gerçekten iyi bir futbol bilgim ve tecrübem var. Dedim ya hakikaten bu konuda ciddi iyi bir ekibim var. İstatistik ekibime kadar, teknik, taktik her konuda hazırım kısacası.
Sivasspor'un teknik direktörü Bülent Uygun dergimize verdiği röportajda Türkiye'de teknik direktörlerin büyük bir kısmının başarılarına göre değil, ilişkilerine göre görevler aldığından yakındı, sence de böyle mi?
Kesinlikle doğru, Bülent kardeşime katılıyorum. Tamamen ilişkilerine göre. Burası Türkiye.
Kaçta kaçı?
Yüzde 85'i ilişkiye göre, yüzde 15'i de başarısına göre. Çünkü Türkiye'de yöneticiler kendilerinin yöneteceği tipte teknik adam arıyor. Bu yüzden biz kolay iş bulamıyoruz. Çünkü beni yönetemezler. Ben bu işten de çok şikâyetçi değilim. Ben buyum.
Kendinin örnek aldığın beğendiğin teknik adam var mı? Mesela yarın Samsunsporu satın aldın, başkan oldun teknik adam olarak kimi tercih edersin ?
Ben çalıştıracağım. Bu da Türkiyede ilk olarak Samsunspor'un başkanı ben olursam teknik direktörü de ben olacağım.
Türk teknik adamlar kendilerini mi geliştirmeye çalışıyorlar yoksa çevrelerini mi?
Türk teknik adamlar artık kendilerini geliştirmek için hiçbir uğraş vermiyor. Gerçek bu. Teknolojiye hiç ayak uydurmuyorlar. Dünyada neler olup bittiğiyle ilgilenmiyorlar. Ama Hikmet Hoca bu konuda örnek bir insan. Fatih Hocam da öyle. Bu tipte teknik adam ülkemizde bir elin parmakları kadar az. Diğerleri hep sabit, eski kafa, eski sistem, eski dünya görüşünde hareket ediyorlar. Bugün dünyada yapılmadık hiçbir şey kalmadı. Artık her şey en detaylı istatistikler üzerinde. Dünyada futbol böyle bir düzende oynanıyor. Mesela e-asistan ve e-analiz adındaki sistemler bu konuda en gelişmiş olanı. Mesela Şenol Güneş'e biz bu teknik desteği şu an vermekteyiz. Ne söylüyorsak o çıkıyor. Şenol Hocam da bu olaydan duyduğu memnuniyeti her zaman samimiyetle ifade ediyor. Biz şimdi Avrupa'ya açılmak istiyoruz. FIFA'ya gideceğim, Şenes Erzik Bey'le bir görüşmemiz olacak
TEŞVİK PRİMİ ALDIM ÇATIR ÇATIR DA YEDİM
Hiçbir futbolcu bana göre maçı satmaz. Sadece teşvik primiyle karşı takımı yenmesi için para alır. Ben iki-üç defa teşvik primi aldım, daha doğrusu takım olarak aldık. Hiçbir yerim sızlamıyor valla, parayı çatır çatır yedik.
Teşvik primi önlenemez. Kim kabul edecek, kim aldım diyecek? Alınan para iyi paradır ama ne kadar desen hatırlayamıyorum şimdi. Oranı maç priminin iki-üç katıdır. Öyle transfer boyutunda, çok abartılı bir rakam değildir.
Bunca zamandır futbolun içindesin. Samimi olarak senden bir cevap istiyorum, Türkiye'de şike var mı?
Hatır şikesi var.
Hatır şikesi nedir, nasıl oluyor?
Dostluk ilişkisiyle. Hiçbir futbolcu bana göre maçı satmaz. Sadece teşvik primiyle karşı takımı yenmesi için para alır, ben öyle düşünüyorum. Ben hiçbir futbolcunun maçı satmak için para aldığını görmedim, duymadım.
Bülent Akın'la yaptığım röportajda, "Teşvik aldım, şikeyi de duydum" diyor.
Teşvik mutlaka vardır. Dün de vardı şu anda da vardır, yarın da olacaktır. Bunun önüne geçemezsiniz. Ama hiç bir futbolcu para karşılığı maçı satmaz. Öyle ahlaksız futbolcu olduğunu da düşünmüyorum. Gözümle görmedim, duymadım
Ama teşviki gördün değil mi?
Evet
Peki, sen teşvik aldın mı?
Aldım. Aldım. Adını sorma. Aldım değil aldık.
Kaç defa aldın?
İki-üç defa aldık. Takım olarak aldık. Burada teşviki ya küme düşenler alır ya da şampiyonluğa oynayanlar, ortadakiler almaz.
Teşvik primi aldığın için bugün vicdanın sızlıyor mu? "Bu parayı niye aldım?" diye bir pişmanlığın var mı ?
Yoo, çatır çatır yedim o aldığım teşvik paralarını. Zaten bir tek ben almadım, takım olarak aldık. Hiçbir yerim sızlamıyor valla, parayı çatır çatır yedik.
Aldıklarınızın yanında alamadıklarınız da oldu mu?
O bizim sorunumuz değil. O bizi ilgilendirmez, kaptandır bu işleri yapan. Para kulübe gelir, ekip arasında paylaştırılır.
TEŞİK PRİMİ ALMAYAN YOKTUR
Teşvik primi önlenebilir mi?
Önlenmez, nasıl önlenecek? Kim kabul edecek, kim aldım diyecek? Benim gibi adamlık yapanı kaç tane gördün? Almayan da yoktur. Ama bak ne diyorum, alttakilerle üsttekiler için söylüyorum. 6 ile 12. sıra arasındakileri söylemiyorum.
Peki, alınan paranın miktarı ne kadardır?
Alınan para iyi paradır ama ne kadar desen hatırlayamıyorum şimdi. Oranı maç priminin iki-üç katıdır. Öyle transfer boyutunda, çok abartılı bir rakam değildir.
Hakem bağlanır mı?
Zor, bence zor. Eskiden bağlanırmış ama şimdi zor. Hele bugünlerde televizyonun girmediği yer yok, her şey göz önünde
SAMSUN-F.BAHÇE MAÇINDA OLANLARI CEMİL TURAN BİRİNCİ AĞIZDAN DUYDU
Samsun-F.Bahçe maçının ardından söylentilerle ilgili olarak ciddi boyutta bir araştırma yaptım. Çünkü benim üzerime de bir şeyler yıkılmak istendi. Futbolcularla bire bir konuştum. Hem F.Bahçe'den hem de G.Saray'dan büyük miktarda para gittiğini net olarak duydum
Cemil Turan'ın yanına gittim ve bu işi kimlerin yaptığını telefonda kendisine dinlettim. "Tamam evladım" dedi. Böyle bir şey düşündüysem, dünyanın en şerefsiz adamı olayım. Böyle bir şey ispatlanırsa kendimi Taksim meydanına asmaya hazırım.
Şampiyonluğun belli olduğu ünlü Samsunspor-F.Bahçe maçı hakkında Cihan Oskay'ın iddialarıyla ilgili bir şeyler biliyor musun?
Samsun-Fenerbahçe maçında bir şeyler olduğu gerçek. Var olduğunu düşünüyorum.
Bu konuyla ilgili kulağına gelen bir şeyler oldu mu, duydun mu?
Duydum tabii, niye duymayacağım? Ben Samsunluyum ha. Sayın Aziz Yıldırım bana o zaman dedi ki, "Tanju ya senin ne işin var Samsun da?" Dedim ki, "Sayın Başkan, ben Samsunluyum, burada büyüdüm. Ailem, annem babam hâlâ burada. İş yerim burada." Şaşırdı.
O maçta Galatasaray adına da bir şeyler geldiği iddiaları vardı.
Evet, geldiği söyleniyor. Aynen söyleniyor. Ben o maç sonrasında işi daha ciddi boyuta götürerek araştırma yaptım. Çünkü benim üzerime de bir şeyler yıkılmak istendi. Şaşırdım ve araştırdım. Bire bir de konuştum o futbolcularla ve işin gerçeğini öğrendim. Hem Fenerbahçe'den hem de Galatasaray'dan büyük miktarda para gittiğini net olarak duydum.
Peki, senin Galatasaray adına o maçla ilgili bir şeyler yaptığın mı iddia edilmişti?
Evet. Ama evime gitmek nasip olmasın, böyle bir şeyin içinde olmadım. İşin garip tarafı, F.Bahçe'ye gittikten sonra Florya'ya bir kez dahi uğramamıştım ama beni böyle suçladılar. Çok çirkin, çok üzüldüm. Bunu kanıtlamak için Cemil Turan şahittir, gittim yanına, masasına oturdum, kimlerin yaptığını orada telefona basarak Cemil Turan'a dinlettim. "Tamam mı Cemil ağabey" dedim. "Tamam evladım " dedi. Ve gittim. Orada bir kuruş boğazımdan geçtiyse, cebime bir şey girdiyse ya da böyle bir şey düşündüysem, dünyanın en şerefsiz adamı olayım. Yapanın da Allah belasını versin, yapmayıp da yaptı diyenin de. Bu kadar açık söylüyorum. Ha, beni Salı günü maçtan bir hafta önce bir futbolcu aradı, "Beni biri aradı, uçağı yolluyorum gel dedi" dedi. Ben de sözünü ettiği kişiyi aradım ve "Böyle böyle bir şey var, bu çocuk korkmuş, haberiniz olsun" dedim. Bunun haricinde en ufak noktam yoktur. Varsa, kendimi Taksim meydanına asmaya da hazırım.
Bu konuda senin üzerine iftira atılmak istendi, sen de ondan dolayı mı bir araştırma yaptın?
Aynen öyle oldu.
Olayı ortaya çıkarttın, bunu da Cemil Turan'a dinlettin öyle mi?
Futbolcuyla bile birebir konuştum. O da telefonda dinledi kulağıyla. Aziz Yıldırım Başkana da o gün bugündür biraz kırgınım. Çünkü her insanın ona göre bir fiyatı vardır ama bazı insanların fiyatı yoktur. Aziz Başkan'la o gün bugündür aramız soğuktur. Açık söylüyorum, Aziz Yıldırım'ı çok severim. Ben Fenerbahçe'ye geldiğim zaman futbol şube sorumlumdu. Ağabeyimdi, çok iyi dostumdu. Penaltı yarışması yapardık takım elbisesine. O kadar iç içeydik ki hiç bir zamanda beni kırmamıştır. Ama merdiven çıkarken "Tanju senin ne işin var burada demesi, en büyük üzüntümdür." Yahu benim memleketim Samsun. Annem, babam, bütün sülalem, işyerim burada. CNN Türk'te çalışıyorum, Ali İsmet burada ve müdürümüz İhsan Topaloğlu, Çarşamba gününden yolladı bizi oraya. Ama bunları duyunca şoke oldum, şaşırdım
OSKAY MECZUP DEĞİL
Peki, Cihan Oskay'a karşı Fenerbahçe'nin tutumunu nasıl buluyorsun?
Haklı olduğu yönler var adamın, ben Cihan ağabeyi tanırım
Onun için meczup dediler sence öyle mi?
Yok ya, hiç alakası yok. Meczup olamaz o.
Peki, bu şekilde çıkıp anlatması doğru muydu?
Orada bir yanlış var. Neden bugüne kadar çıkıp anlatmadı, o da tartışılır, Soru işaretleri çok. İki tarafta da çok ama bu Türkiye'nin gerçeği. Türkiye'de bunlar oluyor.
Teşvik primini önlemek için gösterilen çaba boşuna mı sana göre?
Bana göre vakit kaybından başka bir şey değildi.
(CHA)
Yayın tarihi: 2 Mayıs 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/02//haber,A819F23B9F7140208BF6DC6514206D04.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.