Cuma günkü cumhurbaşkanlığı ilk tur oylamasının Anayasa Mahkemesi'ne taşınmasına gece saatlerinde Genelkurmay'ın muhtırasının eklenmesiyle siyasette yeni bir tablo ortaya çıkıyor. Ankara Tandoğan ve İstanbul Çağlayan meydanlarındaki cumhuriyet mitinglerine büyük katılımı da, bu yeni tablonun bir tamamlayıcısı saymak gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde gelinen kriz aşamasına ve Ankara'da yaşanan gerginliğe kadar devam eden
siyasi istikrar, son yıllarda ekonomiyi ve piyasaları iyileştiren, pozitif trendi destekleyen dört ayaktan biriydi. Ama tek başına iktidar döneminde de, siyasi istikrarsızlık yaşanabildiğini görüyoruz. Artık siyasi istikrar yok.
- İlk tepki ölçülü- Ortaya çıkan bu siyasi kriz karşısında finansal piyasalar ilk gün toz dumana karışmadı. Önemli ve ciddi bir kötüleşme yaşanmasına yaşandı ancak ölçü kaçırılmadı. Borsa açılışta yüzde 8 kadar düşmesine karşılık bunun bir miktarı daha sonraki saatlerde törpülendi. Faizde yaklaşık bir puanlık artış, dolar kurunda da 5 kuruşluk veya yüzde 4 civarında bir yükselme görüldü.
Yeni döneme gösterilebilecek tepkinin boyutunu yansıtması açısından ilk gün çok ağır bir faturayla karşılaşmadığımız söylenebilir.
- Her durumda seçim- Belki bunda da, içine girilen siyasi belirsizliğin veya krizin şu veya bu şekilde bir seçimle noktalanacak veya çözülecek olmasının payı var. Normal zamanında yapılacak olsa bile, seçime en fazla altı aylık bir süre kaldı. Kaldı ki, bu süre Anayasa Mahkemesi'nin kararı ile hızlanacak gibi. Eğer bu karar ilk turda 367'nin şart olduğu yönünde olursa zaten bütün tarafların ve piyasaların da ehveni şer saydığı çözüm ortaya çıkacak. Bu aşamadan sonra 367 zor bulunacağı için, cumhurbaşkanlığı seçiminin diğer turlarına geçilmeyebilir. Üç ay içinde genel seçime gidilir. Burada da
vatandaş veya seçmen hakem durumunda; tıpkı cumhurbaşkanlığı seçiminde bir tehlike beklediği için önceden dövize yatırım yaptığı gibi, seçimlerde de Türkiye için en ideal tabloyu ortaya çıkarabilir. - En olumsuz senaryo- Ancak, Anayasa Mahkemesi'nin kararı 367 şartının aranmaması yönünde de olabilir. Bu duruma genel kamuoyu ve piyasalar daha az ihtimal veriyor. Bu nedenle de gerçekleşmesi halinde siyasette ve ona bağlı olarak ekonomi ve piyasalarda daha sarsıcı etkiye sahip. Bu durumda hükümete cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaldığı yerden devam ettirmek veya geri adım atmak düşecek. Hükümet geri adım atarsa siyasi açıdan kaybeder. Bunu yapmadığında da gerginliğin tırmanması ve krizin kaosa dönüşmesi riski gündeme gelebilir. Bu da piyasalar için en olumsuz seçenek.
Ancak hükümet cumhurbaşkanı seçse bile, kendi iradesiyle en kısa sürede seçim kararı alması çok yüksek olasılık. Yani ya zorunlu olarak ya da hükümetin iradesiyle en geç üç ay içinde Türkiye seçime gidebilir.
- Seçimden ne çıkar?- Yapılacak bir genel seçimde acaba siyasi istikrar toblosu ortaya çıkar mı? Bundan kasıt tek başına iktidarsa, bugünkü gözlemlerle şimdilik zor. Ancak erken seçim kararı veya Anayasa Mahkemesi'nin kararından genel seçimlere kadar geçecek sürede yaşanacaklar da seçim sonuçlarında belirleyici olabilir; bunları da görmek gerekiyor. Bugün itibariyle muhalefetten tek başına iktidarın çıkması ihtimali zayıf.
Ancak bugünkü iktidarın yeniden tek başına hükümete gelmesinin de bu aşamadan sonra siyasi istikrar getirmeyeceği ortada. Hatta piyasalar tarafından gelecek dönemde en istikrarsız seçenek diye de değerlendirilebilir. Bu durumda siyasi belirsizlik daha da artar. Çünkü tek başına iktidar döneminde geldiğimiz aşama siyasi kriz.
- İstikrar yok mu?- Denilebilir ki, ekonomi ve piyasalar zaten küresel piyasaların yörüngesine iyice girdi. Ekonomik yapı oldukça değişti, dünyayla entegrasyon arttı. Artık ekonominin iyi olması için, ille de tek başına hükümet tanımlaması şeklindeki siyasi istikrar şart değil. Dünya ekonomisinin ve küresel piyasaların iyi olması temel belirleyici. Bu görüşe katılmak mümkün. Tek bir şartla: Yeni hükümet de yapısal önlemlere devam edecek, sosyal güvenlik, vergi ve diğer reformları yapacak, mevcut ekonomik yapıyı revize ederek de olsa sürdürecek. Bu durumda bile, belli bir geçiş dönemine ihtiyaç var ve böyle bir yapı ortaya çıktığında da piyasalar ve ekonomi çevrelerince anlaşılması gerekecek. O zamana kadar da, piyasalar yeni döneme uyum dalgalanmalarını yaşamaya aday.
- Sonuç- "Her yaratma eylemi her şeyden önce yıkma eylemidir" Pablo Picasso
Yayın tarihi: 1 Mayıs 2007, Salı
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/05/01//haber,B1AC3E7E4178474EB4E81FD40F952CD1.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.