Deprem değil kafa öldürür

Özal, başbakan olduğu 1980'li yılların sonunda çıkardığı imar affı yasasını savunurken "Binaları yasalara uyduramadık, bari yasaları binalara uyduralım" demişti.
Kanunları binalara uydurduk ama doğa kanunlarına laf geçiremedik.
17 Ağustos depreminde 20 binden fazla ölü, binlerce sakat ve binlerce yersiz yurtsuz insan oldu.

O dönemde en seksi erkek seçtiğimiz Ahmet Mete Işıkara "Depremle yaşamayı öğrenmeliyiz" demişti.
Biz de hemen öğrendik.
Japonlar ve Amerikalılar depreme hazırlık olarak binaları ve şehirleri güçlendiriyor.
Bizse depreme ceset torbaları, toplu mezar yerleri, ekmek çıkaracak fırınlar ve kan stoku ile hazırlanıyoruz.
Elalem olmadan yapılabileceklere bakıyor, biz olduktan sonra enkazı nasıl kaldıracağımıza...
Şirinevler'de 8 katlı bina çöktü. Depremdeki gibi bir sokağın tamamı ya da mahalle değil...
Polis enkaz üzerinde "Aa nasıl oluyormuş acaba" diye dolaşanları dağıtmak için biber gazı kullanmak zorunda kaldı.
Kısa sürede şöhret olmak isteyen bir sürü adam "Herkesi ben kurtardım" diyerek medya mensuplarını çembere aldı.
Gazeteciler olay yerinden ayrılırken gönüllü kurtarma ekipleri trafik nedeniyle daha yeni olay yerine geliyordu.

Depremde herkes hatlara yüklendiği için telefonla konuşamamaktan şikâyet ediyorduk. 25 bin kişinin toplandığı statlarda yine telefonda konuşamıyoruz. Şehrin göbeğinde yarısı kapsama alanında yarısı kapsama haricinde bir sürü ev var.
Eskiden deprem değil çürük bina öldürür derdik ama bu doğru bir tanımlama değilmiş.
Bizi deprem değil bu kafa yapımız öldürecek...