"Siyasi İslam'ın modernleştirilmesi mimarı"
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün Türkiye'de Cumhurbaşkanı adayı olması dünya basınında geniş biçimde yankı buldu. Uluslararası basın kuruluşları Gül'ün adaylığını, "Siyasi İslam'ın başarı formülü", "İktidar partisi krizi atlattı", "Muhalefetin Hayrünnisa'ya odaklanması bekleniyor" şeklinde değerlendirdi.
EL PAİS: "SİYASİ İSLAM'IN BAŞARI FORMÜLÜ"
Büyük İspanyol gazetesi El Pais de, "İslamcılığın sevimli yüzü" başlıklı analizinde Erdoğan ve Gül için "Her ikisi Türkiye'deki siyasi İslam'ın başarı formülü temsil ediyorlar" dedi. Gazete, Hayrünnisa Gül'ün hiçbir zaman Çankaya'ya davet edilmediğine dikkat çekerek "Kuşku yok ki Hayrünnisa, kabul salonları ve resepsiyonlarda pek görünmeyecek" yorumunu yaptı.
LİBERATİON: "SİYASİ İSLAM'IN MODERNLEŞTİRİLMESİ MİMARI"
Fransız Liberation gazetesi ise, "Erdoğan, kardeşi Gül'ü cumhurbaşkanlığına yerleştirdi" başlıklı haberinde ordunun uyarılarının ve Tandoğan gösterisinden sonra Erdoğan'ın sonunda kendisi ile birlikte siyasi İslam'ın modernleştirilmesinin mimarı olan Gül'ün lehinde aday olmaktan vazgeçtiği değerlendirmesinde bulundu.
LE MONDE: "AB MÜZAKERELERİNİN MİMARI"
Bir diğer Fransız gazetesi Le Monde da Erdoğan'ın Türkiye'deki laiklik direkleri olan ordu ve yargıyı kaygılandırdığını belirterek Gül'ün Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin mimarı olduğunu, "İslam'ın demokrasi ile bağdaştığı"nı savunduğuna dikkat çekti.
WT: "İKTİDAR PARTİSİ KRİZİ ATLATTI"
Washington Times gazetesinde yayınlanan haberde, AKP'nin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü Cumhurbaşkanı adayı olarak göstererek krizi atlattığı değerlendirmesinde bulundu. Haberde, askeri liderlerin baskısı ve kitlesel gösterilerin olduğu bir ortama Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın adaylığını koymadığı ve AKP'nin lideri olarak kalmayı sürdürdüğü kaydedildi.
FT: "GÜL'ÜN ADAYLIĞI KÜLTÜR SAVAŞINDA TONU DÜŞÜRECEKTİR"
Financial Times Gül'ün adaylığını yayınladıkları haberin yanı sıra gazetenin baş yazısında da değerlendirdi. Başyazıda, Gül'ün Cumhurbaşkanlığı adaylığının "Gerçekten tehlikeli olmaya başlamadan önce Türkiye'nin kültür savaşında tonu düşürmesinin" umudu taşıdığı değerlendirmesi yapıldı. Haberde Gül'ün laik kesim için de kabul edilebilir olduğu ifade edildi.
NYT: "GÜL PARTİSİNİN YÜZÜYDÜ"
New York Times gazetesi de AKP'nin İslami geçmişe sahip bir cumhurbaşkanı adayı seçtiğini belirterek böylece partinin Türkiye'nin laik kurumlarının kalbine ilk kez girebileceği kaydedildi. Haberde Gül için de "partisinin yüzüydü" yorumu yapıldı.
GUARDİAN: "MÜHALEFETİN HAYRÜNNİSA'YA ODAKLANMASI BEKLENİYOR"
İngiliz The Guardian'a göre, Gül, laikler için Erdoğan'a göre "daha az provokatif". Buna rağmen kararın ülkedeki gerilim sorununu çözmesi pek beklenmediğini savunan gazete, "Sayın Gül'ün adaylığına muhalefetin, Müslüman başörtüsü yasağı ile ilgili olarak AİHM'ye başvuran eşi Hayrünnisa'ya odaklanması bekleniyor" diye yazdı.
INDEPENDENT: "GÜL'ÜN ADAYLIĞI GERİLİMİ ORTADAN KALDIRMADI"
İngiliz The Independent ise, "Türkiye'nin yeni cumhurbaşkanı bir ılımlı olacak ancak gerilimler sürüyor" başlıklı değerlendirmesinde Gül'ün Erdoğan'a göre daha ılımlı olarak görüldüğünü ancak adaylığının laik elit ile gerilimleri ortadan kaldıramadığını yazdı.
ABC: "ERDOĞAN ORDUNUN UYARILARININ ARDINDAN VAZGEÇTİ"
İspanya'nın önde gelen gazetelerinden ABC ise, "laik-askeri çevreler"den gelen uyarıların etkisinin olduğunu, Başbakan Erdoğan'ın devlet başkanlığı planlarından vazgeçmek zorunda kaldığını yazdı.
TİMES: "MEYDAN OKUMA İLE DİPLOMASİ ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ"
"Cumhurbaşkanlı konusunda uzlaşı" başlığını kullanan İngiliz The Times gazetesi de, "Gül, Türkiye'nin İslamcı bir geçmişi olan ilk cumhurbaşkanı olma yolunda" ifadesini kullandı. Gazete, "Sevilen ancak eşi tartışmalı Müslüman başörtüsü kullanan Gül'ün adaylığı, meydan okuma ile diplomasi arasında ince çizgi" görüşünü dile getirdi.
THE WALL STREET JOURNAL: "TÜRKİYE'NİN ALIN YAZISINDA BATI VAR"
Amerika'nın günlük tirajı 2 milyon olan The Wall Street Journal gazetesi, ABD'nin eski Türkiye Büyükelçisi Morton Abromowitz ile Lehigh Üniversitesi'nde öğretim görevlisi ve Wilson Center da kamu politikası uzmanı olan Henri J. Barkey'ın ortak bir makalesini yayınladı. Uzmanlar, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdikleri "Türkiye'nin alın yazısında Batı var" başlıklı makalelerinde Türkiye tarihinde ilk kez İslami refleksleri olan bir partinin devletin iki önemli makamını kontrol edeceğine dikkat çekti. Ayrıca, Erdoğan'ın başbakan olarak devam etmesi durumunda AKP'nin yönetimindeki parlamento ile yeni Cumhurbaşkanı'nın seçileceği vurgulanarak bazı çevrelerin Türkiye'nin laiklikten tavizler verileceği ve dış politika da İslam dünyasına yönelmesi gibi endişeler taşıdığı dile getirildi.
Laik kesimin en büyük kaygısının şeriatın Türkiye'ye gelmesinden ziyade dinin sosyal hayata daha geniş anlamda girmesi olarak değerlendirilen yazı şöyle devam etti: "AKP'nin iktidarda olması partiye rektörleri ve bürokratları atama ve önemli yasaları geçirme yetkisi vermekte. AKP hakimleri atama yetkisini de alarak, Türkiye'deki demokrasinin bütün dallarını kontrol etmiş olacak. Türkiye'nin en bağımsız kurumu ordu dahi AKP Cumhurbaşkanı'nın askeri atamalara müdahale etmesinden çekinmektedir."
Gazetenin 24 Nisan tarihli sayında yayınlanan makalede, Türkiye'de belli bir zümrenin Başbakan Erdoğan'ın Avrupa Birliği için yaptığı girişimleri dahi şüphe ile yaklaştığı vurgulanarak, "Ancak, Erdoğan'ın son dört yıl içerisindeki siciline bakıldığında gündeminin 'İslamcılıktan' çok uzak olacağı görülmektedir. AKP, iktidara demokratik yollardan gelmiştir ve çoğu göstergelere göre iyi yönetilmiştir. Son dört yılda ekonomi büyümekte, endüstri gelişmekte, AB yönündeki reformlar tüm hızıyla devam etmekte ve Türkiye bölgede büyüyen bir güçtür" denildi.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ya da Başbakan olarak devam etmesinin Türk demokrasisine ciddi bir tehdit unsuru oluşturmadığı ifade edilen yazıda, AKP iktidarının bu gücünün Türkiye'de yıllardır eksikliği duyulan güçlü bir muhalefet partisinin ortaya çıkacağı tezini savunuldu. Türkiye'nin değişimleri barış içinde başarması durumunda politikalarında normalleşme ve olgunlaşma işareti olacağı fikrini dile getiren yazı şöyle devam etti: "Bu, özellikle Erdoğan'ın, ordunun istememesine rağmen başarılı olacağı için önemlidir. 47 yıldır Atatürk'ün laik mirasının koruyuculuğunu üstlenen Türk ordusu seçimle başa gelen liderlere karşı dört kez darbe yapmıştır. Genelkurmay Başkanı tarafından düzenlenen basın toplantısının Başbakan ya da Cumhurbaşkanı'ndan daha fazla ilgi gösterilen bir ülkede, bugüne kadar aşılamayan, ordunun müdahale edeceği korkusu, kalıcı siyasi ve ekonomik istikrar ile aşılabilir. AKP ve Erdoğan, sistemi bozmadan ve güvenilir bir muhafazakâr parti olduklarını ispatlayarak kendilerini eleştirenlerinin yanıldıklarını böyle bir dönemde özellikle AB'nin yardımı ile başarabilir.
Erdoğan'ın Türkiye'si kendine daha çok güvenen, uluslar arası arenada daha aktif bir rol alan dış politikası ve değişen jeostratejik gerçeklerden dolayı artık Amerika'yı temel almamakta. Ekonomisi büyümekte ve ABD'nin bölgedeki politikasını karıştırmakta. Daha da önemlisi Erdoğan Avrupa'nın bütün engellerine rağmen Türkiye'yi AB'ye daha da yakınlaştırmış, üyelik için mücadelesini devam ettirmekte ve Kıbrıs anlaşmazlığını çözmek için dramatik tavizler vermiştir. ABD ve Türkiye'nin ortak politikaları olmasına rağmen Irak, İran, Suriye ve Hamas gibi konularda farklı görüşler sergilemeye devam etmekte. Erdoğan yönetimde Türkiye Orta Doğu'da bağımsız bir ses oluşturmuştur ancak her iki ülke aralarındaki görüş farkını alttan almakta ve ortak çıkarlarına dikkat etmektedirler."
Makalede Türkiye'nin 20 yıl öncesinde olduğu gibi ABD'den destek alan, Moskova'dan tehdit gören, ekonomik sıkıntı çeken ülke konumunda olmadığı hatırlatılarak, bu yeni oluşumun Washington yönetimi tarafından algılanıp Amerika'nın stratejik çıkarlarını tamamlaması açısından Ankara ile iyi ilişkilerini sürdürmesi gerektiği ifade edildi. Türk liderlerin Irak'ın bütünlüğünden yana olduğu belirtilen makalede, ABD'nin müdahalesi ile Türkiye'nin yüz yüze gelmekten korktuğu Kuzey Irak'ta Kürt devleti ve onun Türkiye'deki Kürtlere etkisi ile yüz yüze geldiği savunuldu. Türkiye'de artan milliyetçiliğin AB'nin samimiyetsiz davranışı ve Irak'a müdahalenin etkili olduğu aktarıldı.
Türkiye'nin iki konu üzerinde derin kaygılar taşıdığı belirtilen yazıda bunlardan birisinin Kerkük diğerinin de Kuzey Irak'ta bulunan Türkiye karşıtı PKK'lı asiler olduğu ifade edildi.. PKK teröristlerini asi olarak tanımlayan makalede özetle şu görüşlere yer verildi: "Türkiye'nin büyük bir güçle karşı çıktığı petrol zengini Kerkük'ün Irak Kürdistan'ının bir parçası olup olmayacağına dair 2007 yılında yapılması önerilen referandum, diğeri de, kuzey Irak'ta bulunan Türkiye karşıtı PKK asilerinin Iraklı Kürtler tarafından temizlenmesi. Her iki konu Washington ile ilişkilerde gerginlik yaratmaktadır ve her an tam kapsamlı bir krize dönüşebilir. Iraklı Kürt liderler tarafından yakın geçmişte yapılan bazı tehditler Türk generallerinden karşı tehditler gelmesine neden oldu. Bu durum dikkatle yönetilmediği takdirde ABD Türkiye ittifakında dengelerin aniden bozulmasına yol açacak ve belki de AKP yönetimine en büyük tehdidi oluşturmaya devam edecektir."
Yazının sonunda ise Türk insanın demokrasiye ve laikliğe bağlılığına vurgu yapılarak bundan dönüşün kolay kolay olmayacağı belirtildi. Makalede "Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olması ya da başbakanlığa devam etmesi halinde Washington'da bazılarının iddia ettikleri gibi, Türkiye 'kaybedilmeyecektir.' Türk halkının Batı'ya, demokrasiye ve laikliğe bağlılığını koparmak zordur ve büyük zorluklara karşı çıkma gücü vardır. Erdoğan ve partisinin de dramatik bir yola başvuracağı izlenimi de yoktur. Türkiye Batı ile birlikte büyümeye devam edecektir." görüşüne yer verildi.
AJANSLAR
Yayın tarihi: 25 Nisan 2007, Çarşamba
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/25//haber,164544F397974B85845F46604FB98A8B.html
Tüm hakları saklıdır.
Copyright © 2003-2007, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.