kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 16 Nisan 2007, Pazartesi
Son Dakika
arama
atv
Kanal 1
ABC
Ne Rumlar'a ne de Türkler'e yaranabiliyor!
ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
Kıbrıslı yönetmen Panikos Krizantu, son İstanbul Film Festivali'nin özel konuklarındandı. 'Akama' adlı filmini sunan Krizantu, dopdolu bir salonla karşılaşınca şaşırdı. 237 filmlik bir festivalde, kendi alçakgönüllü filminin böylesine ilgi görmesini beklemiyordu. Yıllardır dostum olan ve filminin festivale katılması için aracı olduğum Krizantu, 1951'de Nikosya yakınlarındaki Değirmenli köyünde doğmuş. Atina Üniversitesi'nde edebiyat ve felsefe okumuş, eleştirmenlik yapmış, Kıbrıs Film Arşivi'ni ve Sinema Kulübü'nü kurmuş. Ayrıca dört belgesel ve bir konulu filmi var...

MUTLU OLABİLİRİZ
Krizantu'nun özelliği, Kıbrıs konusuna tam anlamıyla nesnel biçimde bakması, Rumlar'ın da geçmişteki yanlışlarını ve cinayetlerini göstermekten kaçınmaması. Bu nedenle kendi toplumunda çeşitli zorluklar yaşıyor. Ama aynı biçimde, filmleri Türkler tarafından da eleştiriliyor. Aslında bu da onun nesnelliğini göstermez mi? Kıbrıslı Türk yönetmen Niyazi Kızılyürek'le birlikte çektikleri 'Duvarımız' adlı belgesel, bunun en önemli kanıtı. 1993 yapımı film, duvarların kalkması ve iki halkın birlikte yaşaması fikrini savunuyor. Krizantu, Kıbrıs'ın doğasına olduğu kadar, insanlarına da aşık: "Ama bununla her iki yanı da kastediyorum. Öylesine ortak özelliklerimiz var ki... Pekala birlikte yaşayıp mutlu olabiliriz!" Ama bu film, Kıbrıs Rum tarafında hiç gösterilmemiş. Geçen haftalarda ise, yapılmasından 14 yıl sonra Kıbrıs Türk TV'sinde sunulan film, bu kez Türk milliyetçilerini ayağa kaldırdı. Yönetmen, basınımıza yansıyan bu olayın özellikle Denktaş taraftarı Volkan Gazetesi'nin kışkırtmasıya oluştuğunu; yoksa daha önce Türkiye'de festivallerde gösterilen filminin son derece yansız olduğunu ileri sürüyor. İlk konulu filmi olan 'Akama' ise ultra-milliyetçi ve terorizme de bulaşan EOKA örgütünün etkili olduğu 1950'lerde başlayan bir hikayeyi 1975 yılına kadar getiriyor. Kıbrıslı Türk genci Ömer'le bir Rum kızının aşklarını anlatan film; özellikle EOKA'ya getirdiği eleştiriyle dikkat çekiyor. Önce Kıbrıs Rum yönetiminden mali destek alan film, sonradan bunu kaybetti. Venedik Film Festivali'ne davet aldı ama kopya parası verilmedi. Krizantu, hem Venedik'e, hem İstanbul'a kendi olanaklarıyla katıldı. İlginç olan; filmin Türkiye- Kıbrıs Cumhuriyeti ortak yapımı olması. Resmi yazışmalarda, Avrupa'nın Eurimages kurumu desteğinde hep böyle yazıyor.

BİRLEŞMELİYİZ...
İstanbul'da çok beğenilen film, belki sinemalara da gelecek. Krizantu şöyle diyor: "Ben politikacı değil, sanatçıyım. İnsanlar ırklarına, miliyetlerine, isimlerine göre ayrılmamalı. Hepimiz insan olmakta, komşu ve dost olmakta birleşmeliyiz." Ama filmleri Papadopolus kadar Denktaş ailesi tarafından da eleştirilen sanatçı için bu iyimserlik gerçekçi gözükmüyor. O, şimdiki Kıbrıs Türk yönetimini anlayışlı ve barışçı buluyor ama bu kez sorunun kendi yönetimleri olduğunu söylüyor. Bakalım bu Kıbrıslı Türk ve Rum gençleri arasındaki çağdaş Romeo-Julyet öyküsü, bir şeyleri değiştirebilecek mi?
Haberin fotoğrafları