İLİŞKİLİ HABERLER
Beni bir tahtakurusu gibi ezmek istediler
Beni bir tahtakurusu gibi ezmek istediler
'Yerli 'Elvis Presley' olarak ünlenen ve Türk popunun mimarı kabul edilen Erol Büyükburç kendisine yapılan haksızlıklara isyan etti: Beni hep kıskandılar. Üç şarkılık adam yerine koydular. Tahtakurusu gibi ezip kanımı çıkarmaya çalıştılar. Yerimde başkası olsa çoktan intihar ederdi..
Erol Büyükburç Türk Pop Müziği'nin gelmiş geçmiş en büyük yapı taşlarından biri. Her şeyiyle bize ait ilk pop şarkıları onun imzasını taşıyor. O gazinoların ilk popstarı. Sıra dışı kıyafetleri ve kendine özgü danslarıyla 70'li yılların Tarkan'ı...
3 ŞARKILIK ADAM DEĞİLİM
Röportaj için buluştuğumuzda küskün, hatta sitemli bir ses tonuyla kendisini yok sayanlardan dert yanıyor... "Ben üç şarkısı olan bir sanatçı değilim ki! Bütün bunlar Türkiye'nin müzik platformunda bir devrim ışığıyla ortaya çıkan bana karşı verilmiş bir tepki oyudur" diyor. Müzikteki devrimlerine devam etmek istediğini belirten Büyükburç, 'Türkümania' ve 'İstanbulitan' adlı iki farklı projeyi hayata geçirmeye hazırlandığını anlatıyor...
* Röportaja başlamadan önce ilk söylediğiniz cümle 'Ben üç şarkı yapan bir adam değilim' oldu... Öyle tanındığınızı mı düşünüyorsunuz?
Evet... Bugüne dek gereğince övünme sınırını hiç geçmedim, hep ölçülü ve dikkatli konuştum. Ama birçok kitapta ve yerde gerçek fonksiyonumu zikretmeyen yazılarla karşılaşmaya başladım. Ben Türk popunun mimarıyım, Türk popunun gelişme döneminde devrim niteliğinde pek çok şey yaptım. Türk popunun start noktası benim! Ama hakkımda minimal bir sanatçı gibi; dokunuşunu yapmış ve gitmiş gibi bir izlenim var.
* Türk popuna ne gibi katkılarınız oldu?
İngilizce sözlü pop parçaları yorumladım ki; bu Sertab Erener'in de Eurovision'daki başarısının temelini oluşturan bir zemindi. İkincisi sözü, müziği, orkestrasıyla Türk popunu oluşturdum ki bu Türk popunun kuruluşu anlamına gelir. Üçüncüsü, halk türkülerini aranje ettim. Kıyafet devrimi yaptım. Gazinoların ilk popstarı da, Anadolu rock'ın ilk örneklerini veren adam da benim...
* Bunca şey yapmışken neden görmezden gelindiniz?
Çünkü hayatım boyunca yüksek basınçlı bir kıskançlık çemberi içinde kaldım. Benden yararlanmak isteyenlerin kıskacında kaldım. Hep tuzakların içine itildim. Servetimin yüzde 80'i elimden alındı. Yüzde 20 ile yaşıyorum. Bu, olmam gereken yer değil.
* Neden bu kadar çok tuzak kuruldu size?
Bana hayran çok büyük bir grup vardı. O zamanlarda ailelerin bazı bireyleri, bana olan tutkuyu kıskanmış ve onları bazı konularda men etmişler. Bana hayranlık duyanların karşısına tepki olarak çıkmışlar. Hanım hayranlarım anlatır; 'Eşimle senin için kaç defa kavga ettim, konserine, filmine gitmek için' diye... Benim gibi Türk müzik platformunda devrim ışığıyla ortaya çıkan birine tepki ve kıskançlık oyudur bu. Bir de bazıları benden sonra bir şeyler yapmaya çalışmış ama gölgemde kalmış. Bunu hazmedemeyip kendi varlıklarını ortaya çıkarmak için geçmişimi yok etmeye kalkmışlar.
* Bu durum sizi çok mu kırıyor?
Bu kadar yenilik yapmış olmamın gururunu yaşamak istiyorum. Yarı yaşımda olmayanların ahkam kesmesine karşıyım. Benim 70'lerde ortaya çıktığımı zannediyorlar. Oysa 1952'de ortaya çıktım. Hayatım boyunca dünyanın en iyi insanı olmaya çalıştım. Bu çağda itişen kakışan davranışlar ön planda. Bizim gibi insanların fanusa konup pamuklarda korunması lazım. Türk popunun mimarını tahta kurusu gibi ezip kanını çıkarıp bir kenara atmak... Bunu çok yadırgıyorum.
* Bu kırgınlıkları isim yapmış başka sanatçılar da yaşıyor mudur?
Tabii. Mesela birini bir yere konuşlandırıyorlar adına da Tarkan diyorlar. Oysa onun etrafında beste ve söz konusunda ondan daha yetenekli çocuklar var. Kenan Doğulu ve Teoman mesela. Ama onlar sanki ikinci üçüncü sınıfmış gibi bir konumda kalıyor.
* Ya kızınız Ajlan öldüğünde hakkınızda yazılan yazılar?
Benim için 'duygusuz' dediler. Oysa onun ölümü, yarı yarıya ölmeme neden oldu. Hâlâ kabul edemedim. Mezara gitmiyorum diye neler yazıldı. Ben mezara gidemem. Annemi, babamı, kardeşimi de ziyaret edemiyorum bayramlarda. Mezara gittiğim zaman ölebilirim. Bana nasıl duygusuz derler, ben dünyanın en hisli adamıyım. Yerimde başkası olsaydı intihar ederdi.
HELİN'İN SESİ HÜLYA'DAN İYİ
* 'Şarkı Söylemek Lazım' adlı yarışmada jürisiniz. Sizce yarışmanın adayların sesleri ileride şarkıcı olabilmek için yeterli mi?
Eğitimler sayesinde, sinek gibi bir ses, çok iyi olanlardan iyi sonuç verebiliyor günümüzde. Mesela Mustafa Sandal'ın çok iyi sesi yok ama stüdyolarda söyleyerek kendini iyi şarkıcı sınırına getirebildi. Madonna ne ki? Ne Celine Dion, ne Barbara Streisand ne de Whitney Houston! Madonna'nın agresif bir kimliği var, imaj maker'ları ona göre ona bir rol biçiyorlar, seks idolü haline getiriyorlar. Madonna, endüstriyel dokunuşun bir ürünüdür...
* Ya yarışmacıların sesleri?
Semih Saygıner'in sesini duyduğum zaman şaşırdım. İyi bir şarkıcının ses tonu gibi. Bu konuda çalışsa iyi bir şarkıcı olurdu. Ruhsal birikmişliği var. Bilardoda gösterdiği o matematiksel zekanın bu sürece de katkısı var. Çünkü müzik matematiktir. Helin Avşar, Hülya onun ablası olmamış olsaydı daha rahat olurdu. Önünde geçmesi gereken başarılı bir kadın var. Bu endişeler onu silikleştiriyor, korkaklaştırıyor. Sesi ablasından bir gömlek iyi. Hülya sonradan olma şarkıcı. Ama bu sonradan oluşun içinde azmi var. Bu kimyayı çıkardığın zaman Hülya'nın içinden, sunumdaki özelliklerini hepsi yok olur. Hülya o hırsı ve azmiyle kendini şarkıcı kılabiliyor. Helin'i de besleyecek tek güç hırs!
Yayın tarihi: 12 Nisan 2007, Perşembe
Web adresi: https://www.sabah.com.tr/2007/04/12/gny/haber,9CCE474A131947EDB50C09054DC693E2.html
Tüm hakları saklıdır.