|
|
Kentin taşı toprağı altın olurken...
İstanbul'un tarihi kimliğini korumak ve yaşatmak yerine bir karış toprağını bile talan edip paraya çevirmek istiyorlar
İstanbul'da kimi gözde arsanın inanılmaz bedellere satılması, tüm gözleri (yalnız bizim değil, dünyanın gözlerini) bu kente çevirdi. Ne oluyordu, o eski söylence gerçekleşiyor, İstanbul'un taşı-toprağı altın mı oluyordu? Galiba öyle, çünkü 'Yedi tepeli kent' nihayet hak ettiği yere kavuşuyor. Buna öncelikle sevinmek gerekir, gocunmak veya üzülmek değil. Bir kentin değer kazanması, o ülkenin genel anlamda yükselişiyle koşut biçimde gerçekleşir. Bir kentin paraya kavuşması, sermayenin gözdesi olması, ancak özlenecek bir şeydir. Bunca yıldır, yoksulluğa teslim olmuş kentler de gördüm. En kötü zamanlarında, üzerine çölün toz bulutu inmiş olan Kahire'yi, tüm o güzel yapıları yok olmaya terk edilmiş Havana'yı, eşsiz tapınakları gecekondularla kuşatılmış Bangkok'u da gördüm. Ve her seferinde içim acıdı.
GEÇMİŞE ÖZLEM YOK İstanbul da öyleydi. Bakmayın o çığlık çığlığa "Nerede o eski İstanbul?" nostaljisine. Geçenlerde açılan eski İstanbul kartpostalları sergisi, bunun kanıtıydı. O yangın yerine dönmüş antik merkezler, o iğreti binalarla görülmez olmuş camiler, o yok olup giden tarihsel yapılar... Tüm bunlar, Cumhuriyet döneminde biraz düzeldi, son yıllarda da kimi kötü gelişmelere karşın, az şey onarılmadı, kent az güzelleşmedi. Mesele kentin para etmesi değil. Mesele bu paranın nasıl kullanılacağı, bu parayla kentin hangi temel yönü seçeceği... Söylemeye gerek bile yok: İstanbul gibi kentlerin, çok uzun bir tarih süreci içinde billurlaşmış birer kimliği vardır. Bu gibi kentlerde yapılacak asıl şey, o kimliği korumak, yaşatmak ve geliştirmektir. Ne yazık ki öyle olmuyor. Sağcı, ki en azından muhafazakâr olması gereken bir hükümet zamanında, İstanbul korunmak bir yana, bir karış toprağı bile paraya dönüştürülmesi gereken - hem de acil olarak gereken - sıradan bir toprak muamelesi görüyor. Amma kapitalistmiş bunlar yahu! Kent öylesine bir satışa çıktı ki... Ve hep benzer projeler: Daha çok blok, daha yüksek yapılar, daha gösterişli alışveriş merkezleri, daha fazla yol, kavşak, tünel, vs. Yanlış anlaşılmasın, aslında bunlara da karşı değilim. Ama öncelikle bunların eski İstanbul'un hayli uzağında olması gerekir. Ayrıca var olan yeşil alanların mutlaka korunması, başkalarının da eklenmesi, fuar, gezi, spor, rekreasyon, eğitim, eğlence gibi amaçlara yönelik alanlar belirlenmesi şarttır. Belki daha da önemlisi, kentin modern bölgelerinin kazandığı bu artı-değerin büyük ölçüde eski ve tarihsel kentten kaynaklandığı gerçeğinin asla unutulmaması ve bu gelirin çok önemli bir bölümünün o bölgeye harcanması gerekir. Ne yazık ki, baş döndüren satış rakamları ve gazete sayfalarını işgal eden site ilanları arasında, bu yönde tasarılar, projeler ve müjdeler hiç duyulmuyor. Hem de İstanbul'un Avrupa'nın kültür merkezi olmasına sadece üç yıl kaldığı halde...
|