Bazen bir şiirdir yaşamak
Acısı, ağrısı olmadığında, yaşamın şiir olup olmadığını ancak sanatçılar veya ölüm kalım savaşından geçenler bilirler sanki. Kimsenin göremediklerini fark eder, evrene daha çok şaşırır, düzenine, kurgusuna hayret ederler. Karıncanın çabasına, arıların işini ne kadar ciddiye aldığına, cırcır böceğinin gevezeliğine daha fazla akılları takılır. Kanını emen sivrisineği bile eskisi gibi intikam duygusu ve öfkeyle hamle yapıp öldüremez, onlar öyle kurgulandı diye vahşi hayvanlarla bile empati kurarlar. Gökyüzünün mavisini, grisini bütün renklerini bilir, denizin, toprağın kokusunu, kıpırtılarını ilk onlar fark ederler. Acıları, yoksullukları, ta içlerinde hisseder, ölümle sınırlı günlerin içinden evrenin şiirselliğini zorla da olsa çıkarır, bazen isyan eder ama çoğunlukla dakikalarla saniyelerle boğuşmayı bırakıp şükrederler.
EMPATİ Bazen sağlıkla ilgili bazı işaretler oluyor. Bir yerde alışık olmadığım bir şişlik, sürekli bir yanma, geçmeyen bir yara, vesaire... Sabıkalıyız ya hemen gidip ultrasona veya MR'a girip rahatlıyorum. Burada bahçeye bakan camlı bir kafes var. Sönmez'le oturup neticeleri beklerken gördüm o mimoza ağacını... Ocak sonunda açar mı? Açmış. Hem de her tarafı yıkanmış gibi, pırıl pırıl tertemiz bir sarı ki başka türlü! Şiir gibi geldi "Acaba netice iyi mi, kötü mü?"yü unutup hayranlıkla onu seyrettim. O sarı tüylü ponponların muntazamlığına, yapraklarına, narinliğine, hafif bir esintide nazlı nazlı salınışına bakarken, ben o oldum. İçimde haz duygusu dalgalandı. "İşte mutluluk bu," dedim. Zihin perdemize yansıyan şiirsellik ve depolamamız gereken enstantaneler.
KÜRESEL TEHLİKE Yardım işlerinde bir şeyler yapmak istediğimizde her zaman yanımızda olan bir arkadaşım var: Monik İpekel. Üstelik hiç ismini ortalara dökmeden geride durur. Bütün canlılara sevgi ve saygı duyan, her zaman etrafındaki acıya, yoksulluğa, çaresizliğe duyarlı, örnek bir dünya vatandaşı. Bir arkadaşın evinden çıktığımızda, şubat ayında insanın içini ısıtan bir güneş ve onun ışığında yıkanan bir denizle karşılaştık. Bahçelerde süslenip püslenip bize bakarmış gibi duran bahar dallarıyla göz göze geldik. Şiir gibiydi... Monik'in koluna girip kulağına "Sana bir şey söyleyeceğim ama sakın kimseye söyleme," dedim. Sesimi daha da alçaltarak "Bana bu küresel ısınma çok iyi geldi. Bu ışık ve enerjiyle içimde de dışımda da çiçek açtırıyor. Yemin ediyorum ben sebep olmadım," dedim. Çok güldü. Fakat daha eve gelip sevdiğim köşe yazarlarını okurken, şakama bile pişman oldum. Bir sürü yaşam alanının sular altında kalacağından, kuraklık ve susuzluktan insanların öleceğinden, ekolojik dengeler bozulunca yaşamı tehdit eden börtü böceğin çoğalıp, kuşların, ormanların yok olacağından endişelendim. Ve bütün bunlar çok yakında olacağı için çocuklarımı, en çok da torunlarımı etkileyeceğini düşünüp mutsuz olup karardım. Allah'tan genetik bir alışkanlıkla otellerde bile ışıkları kapatmadan çıkmam, çoğu aleti fişte bile bırakmam, diş fırçalarken suyu devamlı akıtmam. Bulaşık yıkarken devamlı akmasına çok karşı olduğum için beni gören hemen kapatır. Tam dolmadan bulaşık makinası çalıştırtmam. Püskürtülen ürünlerden uzak duruyorum, deodoran da bile sıvı olanına geçtim. Bir tek arada sırada saçıma şekillendirici spray sıkıyorum. Arkadaşlarla özel günlerde çiçek yerine ÇEKÜL'ün orman projelerine destek veriyoruz. Küresel ısınmaya karşı yapabileceğimiz daha büyük projelere destek olalım. Lütfen elektrik ve suyu ekonomik kullanmak ve hava kirliliğini azaltmak için her yöntemi deneyin. Kendiniz, çocuğunuz, torununuz için... Ama o zamana kadar "Ne fark eder ki?" demeyin. Nasıl küçük küçük bozduysak, küçük küçük çok büyük katkımız olur inanın!
|