| |
|
|
DTP ve devlet
DTP'li yöneticilerin bazen zırva ve hatta ihanet düzeyine ulaşan sözlerine rağmen, Türkiye Cumhuriyeti devleti, bu partinin varlığından çok şikâyetçi değil. Zaman zaman konuştuğumuz üst düzey yöneticiler DTP'nin bağlılığının nereye olduğunu bilmelerine rağmen, bu partinin terörle mücadele konusunda Türkiye'de önemli bir işlevi olduğunu düşünüyor. Bu nedenle de, bu partinin yönetim kadrolarıyla temasta bulunmaktan kaçınmıyorlar. DTP'nin ve dolayısıyla PKK'nın "Öcalan eksenli ve endeksli" bir siyasi hareket olmasının, Türkiye açısından "önemli" olduğu inancındalar. Öcalan'ın son dönemde "ayrılıkçı söylemden" uzak durarak "üniter devleti" savunmasının buna bağlı olarak da siyasi ve terörist uzantılarının da "ayrılıkçı" olmayan bir yaklaşıma dönmesinin Türkiye'nin avantajına olduğu inancındalar. DTP ve PKK açısından en önemli sorunun "Öcalan'ın İmralı'da yattığı yatağındaki delik" olması Türkiye adına önemli bir pozisyon olarak görülüyor. Bu nedenle de Öcalan'ın Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından "zehirlendiği" iddiaları devletin bu üst düzey görevlilerini güldürüyor. Çünkü onlar Öcalan'ın "ölmesinin" değil, "yaşamasının" daha büyük değer taşıdığı inancındalar. Öcalan'ı öldürmek bir yana, yaşatmak gerektiğini düşünüyorlar. "Öcalan ölse veya öldürülse daha iyi değil mi" diyenlere verilen yanıt ise şöyle: "Öcalan ayrılıkçı değil. Üstelik bildiğimiz, tanıdığımız ve elimizde biri. Öcalan'ın olmadığı bir yerde ayrılıkçıların kıblesinin nereye döneceği hiç belli olmaz. Bu kıble Kuzey Irak'taki Kürt liderlerden biri bile olabilir ki, bu Türkiye'nin sorunlarını karmaşıklaştırır." Türkiye'nin bugünkü politikasının altında yatan gerçek bu. Ancak yükselen milliyetçilik rüzgârları ile bu politika daha ne kadar sürdürülebilir belli değil. Ama benim anladığım en azından seçime kadar "terörsüz" bir ortamın devamı isteniyor. Sonrası yeni hükümete bağlı.
|