| |
|
|
Gösteri devam etmeli..
"Gösteri devam etmeli" Türkçe'ye ve Türklere has bir laf değil.. Dünyanın hemen her geleneksel dilinde var.. Evrensel.. Sevgili dostum Cengiz Semercioğlu tartışmaya açtı, Nurgül Yeşilçay'ın birçok yakınını kaybettikten sonra televizyonda canlı yayına katılması üzerine.. Özetle, "Ne demek gösteri devam etmeli.. İnsan acısını yaşamalı.. Perde de o gece açılmasın varsın" diyor.. "Hasan Pulur eşini kaybettiği gün köşesini yazmadı, ne oldu" diye örnek veriyor.. Çeşitli ünlülerden de destek alıyor.. Mesela Müjdat demiş ki.. "Yakınını kaybeden oyuncu o gece sahneye çıkmazsa, kovulur. Bu yüzden çıkmak zorundadır.." "Gösteri devam etmeli" tiyatronun, gerçek tiyatrocunun andır, Doktorun Hipokrat Yemini gibi.. Bugün lafı değildir.. Tiyatro ile birlikte doğmuştur.. Tiyatronun bir kutsal ayin mertebesinde olduğu günlerden kalmıştır.. Papaz yakınını kaybetti diye, Pazar ayini iptal olur mu?.. Öylesi.. Sanatçı, hayatını topluma adamış adamdır.. Kendisinden önce gelir sanatı.. Onun için önce perdeyi açar, sonra acısını yaşar.. Perdeyi açmak kutsaldır.. Hatta tam zamanında açmak.. Muhsin Ertuğrul öğretisidir bu.. Geciken Atatürk'ü dahi beklemeyişi ile ünlüdür.. Anlatmıştım.. Oyunu tam zamanında başlatmıştır, başta zamanın valisi ve diğer ileri gelenler dehşetle titrerken.. Tiyatroya saygısından.. Sonra Ata'ya saygısından, perde ikinci için açılırken, birinci perdeden tekrar başlatmıştır oyunu.. Bunları bilmediniz, hissedemediniz mi, Tiyatro'yu Günay'daki Hülya Avşar şovu sandınız mı, "Açılmayıversin ne olur" demeniz mümkün.. Cengiz kızmasın ama, tiyatroyu bilmiyor.. Yaşamamış.. Hissetmemiş.. Hasan Pulur, eşi öldüğü gün yazmadı. Ama Milliyet çıktı. Yani gösteri devam etti. Pulur yazmadığı zaman, ertesi gün gazetenin çıkmayacağını bilse, yazar mıydı, yazmaz mıydı, ona bakmak lazım.. Müjdat, Cengiz'e şaka yapmış olmalı.. Yarım asırdır tiyatronun içindeyim. Yası yüzünden oyuna çıkmadı diye kovulan birini hatırlamıyorum. Müjdat patron ayni zamanda.. Bugüne dek kimi kovmuş, ya da kovmakla tehdit etmiş?.. Onu İstanbul Tiyatrosu, yani çaylak günlerinden bilirim, bana bir isim verebilir mi "Falanca babası öldü diye oyuna çıkmadı da kovuldu" diye.. Bir yakınının acısı içinde iken sahneye çıkmayanı kınamam. Yasına ve kararına saygı duyarım.. Ama tiyatronun kutsallığına saygı duyup perdeyi açanı, hele içi kan ağlarken sahneye çıkıp milleti kahkahalarla güldüren komedyenleri iki misli alkışlarım.. Kaldı ki.. O acı içinde sahneye çıkmak, oynamak, acıyı bir ölçüde yenmek, acıya bir derece merhem sürmek de değil midir?. Oturup ağlamak yerine, perdeyi açmak, onu perdeyi açmaya teşvik etmek daha insancıl olmaz mı?. Gösteri devam etmeli dostlarım.. Gösteri devam etmeli!.. Ediyor da zaten, kim ne derse desin..
|