|
|
Suç turizmle birlikte patladı...
Geçen hafta Emniyet Genel Müdürlüğü'nün suç istatistiklerini açıklamasıyla birlikte gazeteler ve televizyonlar yine 'suç patlamasından' söz etti. İstatistikler, 1984 yılında kentlerde her 100 bin nüfusa 320 suç kaydı düşerken, 2006 yılında bu rakam yaklaşık beş kat artarak 1500'ün üzerine çıktı
Suç değil turizm patladı!
Geçen hafta Emniyet Genel Müdürlüğü'nün suç istatistiklerini açıklamasıyla birlikte gazeteler ve televizyonlar yine 'suç patlamasından' söz etti. İstatistikler, 1984 yılında kentlerde her 100 bin nüfusa 320 suç kaydı düşerken, 2006 yılında bu rakam yaklaşık beş kat artarak 1500'ün üzerine çıktı.
Turizmden sonra suç oranlarıyla en yakın ilişki kurulan veriler göç hızı ve milli gelirden aldığı pay.
Suç oranlarındaki patlamayı, yaşanan büyük kriz yüzünden sadece 'işsizlik' ve 'yoksulluk'la ilişkilendiren yorumlar, her yıl olduğu gibi bu yıl da istatistikleri izledi. Aslına bakılırsa suç oranlardaki artışın krizleri de barındıran dönemlerde katlanarak ilerlediği ve bunun da işsizlik ve yoksullukla ilintili olduğu bir gerçek. Benzer biçimde 1988 yılından, içinde 1994 krizini de barındıran 1996 yılına kadar geçen sekiz yıllık dönemde suç yüzde 134 artmıştı. Tıpkı 1999 ve 2001 krizlerini içine alan 1998-2006 aralığında suç oranlarındaki yüzde 108 artış gibi. Peki ama suç oranlarındaki patlamanın nedeni sadece klasik 'işsizlik ve yoksulluk' ikilisi mi? İstatistikler bunun pek de böyle olmadığını söylüyor. Suçu sadece yoksulluk ve işsizlikle ilişkilendirmek, Jan Valjan (Sefiller) ve Raskolnikov (Suç ve Ceza) gibi roman karakterlerinin yarattığı önyargılara dayanıyor.
BAŞKA DEĞİŞKENLER VAR Göç, gelir adaletsizliği, kültür çatışması, eğitim düzeyi, umutsuzluk, modernleşme ya da siyasal çatışma gibi veriler suç patlamasını açıklamakta yoksulluktan ve işsizlikten daha elverişli ipuçları sunuyor. Bir-iki yıllık rakamlara değil de 10-20 yıllık eğilimlere bakıldığında, suçu etkileyen şaşırtıcı değişkenler var. Örneğin turizm... Türkiye'de suç oranları en çok 'turizm' istatistikleriyle paralellik gösteriyor. Bunu zenginlik, göç ve eğitim gibi istatistiklerin belirleyiciliği izliyor.
YOKSUL DEĞİL, ZENGİN İLLER Türkiye'de illere göre 1994-2004 yıllarını içeren 11 yılın verilerine bakıldığında, nüfusa oranla en çok suç işlenen iller Muğla, Bartın, İstanbul, Antalya ve Mersin. Türkiye'de bu 11 yıllık dönemde kentlerde her 100 bin nüfusa ortalama 622 suç kaydı düşerken, bu beş ilde oran, ülke ortalamasının iki katına yaklaşıyor. Bu illerin ortak özelliği ise nüfuslarının binde 30'unu aşan bazen binde 80'e kadar ulaşan 'göç'e maruz kalmaları. Daha önemlisi hem kişi başına milli gelirde, hem de gayri safi milli hasılada ortalamanın üzerinde pay alan zengin iller olmaları. Bu bağlantı tersinden de geçerli, suç oranlarının çok düşük olduğu Muş, Hakkari, Şırnak ve Mardin gibi iller, zenginlikte ve kişi başına gelirde ülke ortalamasının çok altında ve sıralamada çok gerilerde. Ancak en şaşırtıcı veri, suçta açık ara önde giden beş ilin en önemli ortak özelliğinin 'turizm' olması. Yani her yıl nüfuslarına göre büyük oranda yerli ve yabancı turisti ağırlamaları.
AZMETTİRİCİ HELGA MI? Küçük yaşlardan beri 'bacasız sanayi turizm' efsanesiyle büyüyen bir neslin buna şaşırmaması mümkün değil. Ancak istatistiklerde suçla turizm arasında açıklanmaya muhtaç bir bağ var. Bu konuda yapılmış bir araştırma ya da veri yok. Ama turizm suçu 'kültürlerin çatışmasıyla' açıklanan kuramlar açısından hiç de yabana atılmayacak sonuçlara da sahip. Kendi halinde kasabaların 'ışık hızıyla' modernizmi yaşaması, kayıtlara suç olarak geçebiliyor. Bunun dışında turizmin yarattığı anonimlik, toplumsal hareketlilik ve kayıt dışılık da suçu dolaylı olarak besleyen faktörler arasında. Ancak turizm ile suç arasında belki de en önemli bağ, varolan gelir adaletsizliğinin üzerine turizm gelirlerinin eklediği baskı.
MUĞLA İLK SIRADA Türkiye'de 10 yıllık istatistiklerde 100 bin nüfusa göre en yüksek suç oranına sahip il, Bodrum, Marmaris gibi 'turizm cennetlerini' bünyesinde barındıran Muğla! Muğla'da her 100 bin kişiye ortalama 1297 suç kaydı düşüyor. Muğla'da suçun belirgin bir karakteristiği yok, daha yüksek olan şahsa karşı suçlarda cinayet, yaralama, darp öne çıkıyor. Mala karşı suçlarda ise hırsızlık ve gasp. Ancak Muğla 3 bin doların üzerinde kişi başı gelire sahip, eğitim oranı ise gayet yüksek. Turizmde ise ilk üçte yer alıyor... Muğla binde 70 gibi yüksek oranlı bir göç hızına sahip. Ayrıca sanayinin gelişmediği, tarım ve görece hizmet sektörüyle varolan bu illerde, gelir dağılımının daha büyük bir uçurum yarattığını söylemek de güç değil. Karadeniz'in Amasra gibi bir cennetine sahip olan Bartın, suç ortalamasıyla Türkiye ikincisi. Bartın'da yerli turizm önemli bir rol oynuyor. Ama turizm şişede durduğu gibi durmuyor olmalı ki Bartın, darp suçunda Türkiye'nin en yüksek oranına sahip ve ikinciliğinde bunun önemli bir payı var. Bartın'ın bir başka özelliği dışarıya binde 86 gibi yüksek bir oranda göç vermesi. Bartın'da yüksek işsizlik ve eğitimsizlik oranı dikkat çekiyor.
İSTANBUL VE ANTALYA Türkiye'nin en kalabalık şehri, suç oranlarında da ilk sıralarda. Ancak İstanbul'u suç oranlarının üstlerine taşıyan kişiye karşı suçlar değil, servet suçları. Özellikle de 'otomobil' hırsızlığı. Türkiye'de son 10 yılda düzenli olarak çalınan yaklaşık 40 bin otomobilden yarısı, İstanbul'da sırra kadem basıyor. Bunun dışında İstanbul'da hırsızlık ve gasp gibi klasik suçların yanı sıra bilişim suçları ve insan kaçakçılığı gibi modern suç kalemleri de kabarık. 10 yıllık ortalamalarda suçta dördünce sırada gelen Antalya, oransal olarak en yüksek işyeri hırsızlığı yapılan şehrimiz. Milli gelirden yüksek pay alan, yüksek bir eğitim oranına sahip Antalya, suç ile turizm arasındaki bağlantılar için canlı bir laboratuar gibi.
CENGİZ ERDİNÇ
|