|
|
İki büyük sanatçıyla geçen saatler
Geçen cumartesi, İstanbul-Modern'de Yavuz Turgul ve Şener Şen'le birlikte kalabalığın önüne çıktık. Kalabalık sözü abartmalı değil: Öylesine çok insan geldi ki, söyleşi önceden planlandığı gibi sinema salonunda yapılamadı, binanın geniş fuayesine alındı. Bu durumda insanlar oturamadı, ya yere çömelmek ya da ayakta durmak zorunda kaldılar. Ama iki saat boyunca kimse yakınmadı. Nasıl yakınsın ki... Karşılarında 'müthiş ikili' vardı: Yıllar boyu, Züğürt Ağa'dan başlayıp Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Gölge Oyunu, Eşkıya, Gönül Yarası ve (Yavuz'un senaryosunu yazıp temellerini attığı) İkinci Bahar TV dizisiyle, seyirciye hep çok güzel şeyler sunmuş, onu git gide hızlanan hayatımızın acımasızca öğüttüğü eski Yeşilçam, gerçek alaturka musikimiz, gölge oyunlarımız, gerçek insanlığımız, eski İstanbul'un kendine özgü erdemleri gibi şeyler üzerine düşündürmüş bir ikili. Ama bunu asla bir öğretmen edasıyla yapmamış, araya hep mizahın o eşsiz tebessümünü, insan olmanın onurunu, sanatın gizemli reçetesini ve denetlenmiş bir duygusallığın buruk hüznünü de katmış, ortak belleklerimize sayısız görüntü armağan etmiş bir yönetmen ve onun baş oyuncusu... O toplantıda, onların ne kadar sevildiğini ve birkaç kuşağı nasıl etkilediklerini daha iyi anladım. Bu güzel fırsat için, kendi adıma ve sanırım tüm katılanlar adına İstanbul-Modern'e teşekkür ediyor ve gerçek sanatçıları seyircisiyle karşı karşıya getiren bu gibi olayların çoğalmasını diliyorum.
|