Kalp damarlarına sihirli ilaç!
Atatürk doktorlarına, "Bacaklarım çok kaşınıyor," demiş! Doktorlar, "Bunlar karınca ısırıkları paşam," demişler. O gün Çankaya'nın her yerine DDT sıkılmış. (DDT dedim ya 50 yıl öncenin harika ilacı. Bit, pire ve tahtakurusunu yok eden mucize ilaç.) Her doktorla sohbetimin sonunda sorarım: "Bugünkü tıp olsaydı, Atatürk kaç yıl yaşardı?" Doktorlar derin bir ah çekerek şöyle yanıtlar: "Asla sirozdan ölmezdi. Çok uzun yaşardı!" "Peki, nasıl olur da doktorlar siroz belirtisi ile karınca ısırığını karıştırır?" Bu soruyu sorduğum her doktor, başını iki yana sallar. Ben de o hüzünlü ortamı dağıtmak için şöyle derim: "Beni Türk doktorlarına emanet edin!" Efendim!... Atatürk'ün son günlerinde, "Paşam," demişler, "bu sirozun en iyi ilacı enginar." Antakya'dan özel olarak getirtilen enginarlar pişirilmiş. Ama Atatürk, o enginarları yiyemeden vefat etmiş. Enginar, gerçekten karaciğerin ilacı. Senede dört ay çıkan enginarı bolca yiyin. Ayrıca yapraklarını kaynatın (acı olmasın diye içine maydanoz da atın) ve bir gün dinlendirin. Sonra içebildiğiniz kadar için. İşte size harika bir karaciğere takviye ilacı. Şunu da unutmayın, dalında kuruyan Malatya kayısısı ile Maraş'ın dut pekmezi de ilaç gibidir. Nereden mi biliyorum? Ben de son yıllarda 'alternatif tıp'tan çok yardım aldım. Elbette modern tıp, benim silahım oldu. Bilimin ipine sımsıkı sarıldım ve tıp adamlarına hep inandım. Tam sekiz yıldır, kanserin her türlüsü ile savaşırken şunu da yaptım: Alternatif tıp, yani doğal besinlerden aldığım destekle güç buldum. O kadar yaşanmış hikâye var ki... Sağlıklı beslenmenin yolu alternatif tıbbın liderliğinden geçiyor. Artık bu kanıtlandı. Hadi size yaşanmış bir öykü: Müdür olan eniştem Abdülkadir Tuncay, yıllar önce kalbinden rahatsızlanır. Ankara Üniversitesi'nde sıkı bir muayeneden geçince kalbe giden tüm damarların yüzde 98'inin tıkalı olduğu saptanır. Yaşlı olduğu için ameliyat edilemez. Eve dönüş hüzünlü olur. Çünkü tıp çaresizdir. Mahallenin yaşlı insanları akıl verir. 'Şunları yap', derler. Müdür enişte, denileni yapar. Altı ay sonra aynı doktorlara gider. Sonuç şaşırtıcıdır. Müdür eniştemin damarlarının tıkalılık oranı yüzde 98'den yüzde 60'a inmiştir. Eniştem, çok sonraları doğal yaşlılıktan vefat etti. Ama kalpten değil. O sihirli hayat formülünü kız kardeşim Meserret, bir kenara not etmişti. Ben de bu formülü çok sevdiğim kalp uzmanı cerrah Doğan Sarıbeyoğlu'na anlattım. O da bu sihirli formülü kendi üzerinde test etti. Sonucu anlattı: "Artık asansör kullanmıyorum, merdivenleri rahatlıkla çıkıyorum." Kalp damarları tıkalı olanlara bir numaralı tavsiye şu:
* Günde üç tane, kırmızı soğan yenilecek. (Sakarya tercih edilecek) Sonra da şu formül uygulanacak:
* 100 gram karabaş, 100 gram melisa otu (oğul otu da olabilir), 15 gram zencefil, 15 gram havlican iki litre su ile kaynatılacak ve tencerenin kapağı kapatılarak 24 saat dinlendirilecek. Bu sudan sabah, akşam iki kez birer bardak içilecek. (Su acı, içemiyorum diyenler greyfurt veya limon sıkabilirler). Hani karnınız ağrıyınca nasıl nane limon kabuğu kaynatıyor ve iyileşiyorsanız, kalp için de size önerim budur. Bugün başlayanlarla altı ay sonra görüşmek dileğiyle... NOT: Nihayet 18 yaş altına içki ve sigara satmak suç oldu. Şimdi soru şu: Ne zaman sigara içmeyenlerin hakları korunacak? Ne zaman sağlıklı insanlar pasif içici olmayacak. Ne zaman?
|