|
|
Sisli bir gece filmi
Ünlü yazar Ahmet Ümit'in, 11 yıl önce yazdığı ve en çok satılan kitapları arasında yer alan Sis ve Gece sinemaya aktarıldı. Sonuçtan son derece memnun olan Ümit, filmi otopsi seyredermiş gibi izlediğini söylüyor.
- Film açılışını, sizin isminizle yapıyor. Dev perdede kendi isminizi görmek nasıl bir duygu? - Bir edebiyatçı olarak, sanatın başka bir alanında, onlara katkı veren bir insan olmak, benim eserimden esinlenilerek bir başka sanat yapıtının ortaya çıkması muhteşem. Bunun kanıtlarından biri de "Eser: Ahmet Ümit" yazısı, bu da gurur verici tabii. Bir de sağ olsunlar, bu filmde ve iki kitabımdan yapılan iki dizide, eserin kime ait olduğunu senaryoyu yazandan önce koymuşlar.
- Ama etik olan da bu değil mi? - Bence çok doğru. Ama yine de bunu yapmak zorunda değiller.
'FİLMİ SEVDİM' - Filme objektif gözle bakabildiniz mi, yoksa devamlı eleştirel gözle mi izlediniz? - İkisi birlikte aslında. Baştan eleştirel gözle izlemeye başlıyorum ama bir süre sonra film sarıyor ve kendimi bir seyirci olarak izlerken buluyorum. Film bittikten sonra "Şöyle olsa daha iyi olabilirdi," dediğim oluyor tabii. Mesela ben Sis ve Gece'yi 11 yıl önce yazdım ama filmi her izleyişimde bazı sahnelerinde gözlerim doluyor. Tabii "Kuzguna yavrusu şahin görünürmüş," de denebilir ama ben sevdim filmi.
- Kitapta sizin yarattığınız dünyayla örtüşen bir film olmuş mu? - Evet, örtüşüyor. Ama tabii şöyle düşünmek lazım; edebiyat diye bir sanat dalı var ve bunun ürünü olan bir roman var. Bir tarafta da sinema diye bir sanat dalı ve ürünü bir film var. Eğer Sis ve Gece romanında varolan her şeyi aktarsaydık, 10 saatlik bir film çıkardı ortaya. Bu da imkânsız bir şey. O yüzden filmi izlerken benim romanıma ne kadar benziyor diye izlemiyorum.
- Filmde sizi en çok tatmin eden ne oldu, oyunculuklar mı, senaryolaştırılması mı, görüntüler mi? - Bence en iyi tarafı senaryosu. Çünkü iyi bir senaryo olmadan iyi bir film olmaz ve Turgut Yasalar iyi bir senaryo yazdı. Yani romanın şifresini çözerek bunu başarılı şekilde film diline döktü. O yüzden tüylerimiz diken diken oluyor. Tabii oyunculuklar ve görüntüler de çok iyiydi.
- Oyuncular, romanı yazarken sizin gözünüzde canlandırdığınız karakterlere fiziken uyuyor muydu? - Ben bu kitabı 11 yıl önce yazarken film olacağı aklımın ucundan geçmediği için herhangi bir karakter gözümün önünde canlanmıyordu. Ama şimdi filmi izlerken, kafamda flu olan karakterler için "Bunlar oldu," diyebiliyorum. Yani artık "Sedat" dediğimde rahatlıkla Uğur Polat gözümün önüne geliyor.
EGO MESELESİ - Kitabın yazarıyla filmin yönetmeni arasında genelde anlaşmazlıklar çıkar. Ama sizin Turgut Yasalar'la aranızda böyle sorunlar çıkmadı. Sizi ortak noktada buluşturan neydi? - Bunun iki nedeni var bence. Birincisi; Turgut'la diyalog kurabildik ve ikimiz de filmi düşündük. İkimizin de egoları şişkin değildir. İkincisi ise hep söylediğim gibi ben bir roman yazdım ve bu romandan bir film ortaya çıktı. O nedenle 'Filmi çekerken benim söylediklerime birebir uyacaksın,' gibi saçma sapan şeylere gitmedim. Çünkü adam edebiyat yapmıyor, romanıma da müdahale etmiyor. Önemli olan iyi bir filmin ortaya çıkmasıydı. Ama Turgut da romanın iyi bir malzeme olduğunu gördüğü için romana çok sadık kaldı.
- Filmde, kısa bir an siz de görünüyorsunuz. Kendinizi beyazperdede görmek nasıl? - Değişik bir duygu tabii, o sanat yapıtının içinde bir figür olmak çok enteresan bir şey.
EYLEM BİLGİÇ
|