|
|
|
|
|
Sürgündeki Halife Türkiye'yi dinden çıkmakla suçladı
|
|
Son Halife Abdülmecid Efendi, Türkiye'den çıkartılmasından sonra gittiği İsviçre'nin Territet kasabasında ailesiyle beraber büyük bir otele yerleşti ve sürgünden tam bir hafta sonra, 1924'ün 11 Mart günü İslam âlemine hitaben bir bildiri yayınladı. Abdülmecid Efendi, besmele ile başladığı bildiriyi "Halife-i Resul-i Rabbu'l-Â'lemin", yani Âlemlerin rabbinin peygamberinin halifesi" unvanıyla imzalamıştı. Son halife, Ankara Hükümeti'ni lâdinyani dindışı olmakla suçluyor ve hilâfet konusunda İslam dünyasını karar almasını gerektiğini söyleyerek önde gelen İslami liderlerden görüş ve destek istiyordu: "Kutsal hilâfet müessesesini kaldırdığı iddiasında bulunan lâdini Türk Cumhuriyeti'nin kararıyla azvatanımdan sürüldüğüm gurbet diyarında, İslam âlemine bir baba gibi davette bulunmak maksadıyla selâmlarımı gönderiyorum.
HALİFE, KİTAP YAZDI Millet Meclisi'nin üyelerinin hilâfetin aleyhinde aldıkları bu karar gayrı dinve İslâm âleminin yüksek çıkarları ile de uyuşmamaktadır. Karar, vekili olan Meclis'e hilâfete hizmet etme şerefini vermiş olan kahraman Türk milletinin vekâletini de inkâr etmektedir. İslam âlemine, Peygamber'in şeriatını inkâr eden bu kararı bâtıl farz ederek yok saydığımı bildirmek de, benim için önemli bir vazifedir. İslam dünyasının, bundan birkaç sene önce hilâfete seçilmemi tasdik edip bana bağlılıklarını bildirmiş olmasına rağmen, lâdini Türkiye Cumhuriyeti milli hakimiyet kuralına tecavüz etmiş ve itiraz hakkının kullanılmasını da engellemiştir. Dolayısıyla, bu hayati konu hakkında karar verme hakkı, artık sadece İslam âlemine aittir. Şimdi, bu konunun ele alınması maksadıyla uygun bir zamanda büyük bir toplantı düzenlenmesini teklif ediyor ve İslam âleminin en yetkili reislerini ve temsilcilerini bana fikirlerini göndermeye ve bu kutsal amaç doğrultusunda gayret göstermeye çağırıyorum.İslam birliğinin hakkımda gösterdiği muhabbet ve bağlılık ruhumu iftiharla heyecanlandırmaktadır. Mukaddes davamızın başarıya ulaşmasını, bu heyecan içerisinde, Allah'ın büyük inayetinden niyâz ediyorum" Abdülmecid Efendi'nin bu bildirisi Ankara'yı hemen harekete geçirdi ve İsviçre'den siyaset yapmama şartı ile oturma izni almış olan Halife hakkında şikâyette bulunuldu. Bu gelişme üzerine İsviçre'den de çıkartılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan son halife, bir hafta sonra yayınladığı bir başka bildiride, bütün çabasının "vatanına ve milletine bağlılıktan kaynakladığını" söyleyecekti: "... Milletime ve memleketime karşı bütün hayatım boyunca vârolan fedâkârlıkla dolu kalbi bağlılığım son nefesime kadar devam edecek, ruhum bir yuva gibi olan vatanı tavâf etmekten geri durmayacaktır. Memleketimde bulunduğum sırada vatandaşlarıma karşı Halife sıfatıyla yerine getirmeme izin verilmeyen dini görevlerimi ve aydınlatma vazifemi, bundan sonra vatanımdan uzakta yapmamı sağlaması için herşeye gücü yeten büyük Allah'a yalvarıyorum." Ama, Abdülmecid Efendi'nin hilâfet konusunun bir kongrede ele alınması yolunda bu ve bundan sonra yapacağı bütün çağrılar sonuçsuz kalacaktı. Zira, o tarihte Türkiye dışında bağımsız olan tek bir İslam ülkesi yoktu, İslam dünyası Batı'nın işgali yahut yönetimi altındaydı ve Batı, İngiltere başta olmak üzere Müslüman dünyasını dini bir bayrak altında toplayacak olan hilâfet kurumuna karşıydı! Son Halife'nin bu çağrıları sadece kâğıt üzerinde kaldı. Abdülmecid Efendi, Avrupa'da yayınladığı hilâfet ile ilgili bu ve diğer bütün bildirilerini, daha sonra kitap haline getirdi. "Yeşil Kitab" ismini taşıyan bu son derece nâdir yayın, günümüzde kitap koleksiyoncularının sahip olmak istedikleri ama çok zor bulunan bir eserdir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|