| |
Füze ve domates
Mahmud Ahmedinecad'ın İran'ı Sovyetler Birliği'nin son dönemlerini hatırlatan bir tablo sergiliyor. Yaptırımlara, gözdağlarına, askeri müdahale tehditlerine nükleer programını inadına hızlandırarak yanıt veriyor. Şahap füzelerinin hem menzilini artırıyor, hem de nükleer başlık taşıyabilecek şekilde geliştiriyor. Sadece bölgesel değil, küresel güç olma iddiası taşıdığını göstermek için uzaya füze gönderiyor. Ama halkı işsizlikten, yoksulluktan, hatta açlıktan kırılıyor. Rejim karşıtlarının değil, bizzat Ahmedinecad'ın danışmanlarının ve İran resmi kurumlarının açıkladıkları verilere göre, ülkenin ekonomik durumu şöyle: Enflasyon yüzde 30-40'larda, bütçe açığı 75 milyar doları geçti, çalışma çağındaki nüfusun yüzde 48'i işsiz. Sadece Tahran'da 100 bini aşkın kişi evsiz-barksız; otobüs duraklarında, parklarda sabahlıyor. milyon aile açlık sınırının altında yaşam sürüyor. Yani en az 20 milyon kişi aç yatıp aç kalkıyor. Gençliğin yüzde 30'u uyuşturucu bağımlısı. Tüm bunlar yetmezmiş gibi, son dönemde bir de temel ihtiyaç maddeleri, ama özellikle de domates krizi patlak verdi. İran mutfağının vazgeçilmez besin maddelerinin başında gelen domates karaborsaya düştü! Ahmedinecad'ın bu krize tepkisi ne oldu dersiniz? Kendi cümleleriyle aktaralım: "İslam Cumhuriyeti'nin düşmanları bizi nükleer programımızdan vazgeçmeye zorlamak için komplo kurdular. Piyasada domates fiyatlarını işte bu düşmanlar artırıyor. Bu komploların bizi ideallerimizden vazgeçireceğini düşünüyorlar. Ama yanılıyorlar!" Şizofren, hatta paranoyak yöneticilerin klasik tepkisi. Oysa sorun ne domates üreticilerinde, kabzımallarda. Sorun devlet sisteminde.
Tarımcılar füze üretirse İran Uzay Araştırmaları Merkezi'nin başkanı Muhsin Bahrami, 24 Şubat'ta başarıyla fırlatılan füzenin Tarım Bakanlığı mühendislik birimlerince monte edildiğini açıkladı. Tarımsal üretimi artırmakla görevli bakanlık, füze yapımıyla uğraşıyor! Sonra üretim yetersizliği nedeniyle domates fiyatları fırlayınca, Ahmedinecad suçu "Komplocu dış mihraklar"a yükleyip yakayı sıyırıyor. Tıpkı enflasyonu "Medyanın uydurduğunu", uluslararası yaptırımların Masal" olduğunu, BM Güvenlik Konseyi'nin hiçbir otoritesi bulunmadığını, ABD'nin "Çöküşün eşiğine geldiğini" söyleyerek kendini avutması gibi. Sovyetler Birliği'nin son dönemlerinde de benzer isteri nöbetleri yaşanmıştı. İki süper güçten biri olduğunu kanıtlama iddiasındaki komünist rejim ABD ile uzay yarışını kazanmak için varını yoğunu seferber ediyordu ama halkı kırılıyordu: 1980'lerin sonunda yoksulluk sınırı altında yaşayanlar nüfusun yüzde 48'ine ulaşmıştı. Sadece Moskova'da, 9 milyon nüfuslu başkentte, 1 milyon işsiz vardı. Akaryakıt yokluğundan ötürü havaalanlarının yarısı uçuşlara kapatılmıştı. O kadar dibe vurmuştu ki Sovyetler Birliği, 8 Aralık 1991'deki Minsk Anlaşması'yla tarihe gömüldüğü gün, Rus halkı parmağını bile kıpırdatmamıştı. Çünkü, anlaşmanın imzalandığı saatlerde halkın bir bölümü ekmek kuyruğundaydı, bir bölümü sebze-meyve, bir bölümü et, bir bölümü sabun kuyruğunda... Sovyetler Birliği'nin son lideri Mihail Gorbaçev, "Hiçbir devrim hedeflerine ulaşamaz" diyor. Halkını doyuramayan, hele eski rejimde karnı tok sırtı pek olan halkını açlığa mahkum eden devrimler ise asla! İstediği kadar nükleer silah yapsın, uzaya füze göndersin; halkına domates bile veremeyen İran rejimi ne kadar ayakta kalabilecek; hep birlikte göreceğiz.
|