|
|
|
|
|
|
Makyajla herkes maymuna dönüyor ben güzelleşiyorsam ne şahane!
Kendisinden çok güzel bir kadın yarattığını ve kendisine hayran olduğunu söylüyor Ebru Gündeş. İşte bu röportajın ana fikri! Fazla kendine güven, fazla iddia ve megalomani! Bu kadar da olmaz, dedirtiyor. Ama 17 yaşından bugüne geldiği noktaya bakınca da insanın sesi çıkmıyor. Çıkamıyor! Kendisine 'makyaj güzeli' diyenlere de cevabı yapıştırıyor: Makyaj güzel surata yakışır!.
* Son albümünüz aralıkta çıktı ama sizin cephede sessizlik hakim... İyi bir şey yapıyorsanız, artık insanları da iyi bir şey yaptığınıza inandırdıysanız, 9 ay bir albüme emek vermişsem, demek ki bu albüm yerini bulacak. İster sabah programlarına, ister akşam programlarına çıkın, ister röportaj yapın, ister yapmayın.
* Hülya Avşar "Dinlerken anıra anıra ağladım" deyince, herkes Sezen Aksu imzalı 'Kaçak' şarkınızı dinlemeye başladı. Avşar bilmeden albüm satışlarınızı patlatmış olabilir mi? Hiç bu boyutunu düşünmedim açıkçası. Bu camiada çok azdır birinin albümünü beğendiğini söyleyen.. Bir ben, bir de İbrahim Tatlıses söyler bunu. Ben, o insana artı getirip getirmeyeceğini düşünerek değil, beğeniyorsam söylerim. Hülya'nın söylemesi enteresan geldi çünkü ondan böyle bir şey ilk defa duydum. İnsanların iç hayatında ne yaşadığını bilemem; o şarkı ona ne anımsattı, neden ağlattı bilemem ama Hülya'nın bunu söylemesi kendine güvendiğini gösterir. O yüzden arkadaşımı alkışlarım.
YAŞANMASI GEREKEN YAŞANIR! * Sizi de bu kadar etkileyen, ağlatan bir şarkı mı 'Kaçak'? Bugüne kadar Sezen Aksu'nun okuduğum birçok şarkısından etkilendim, Orhan Gencebay şarkıları da benim için çok özeldir ama 'bu albümde hangi şarkıdan etkilendin' diye sorarsan 'Saygılarımla' parçası beni ağlatmaya yeter!
* 'Tanrı Misafiri' albümünden bugüne 12 yıl geçti. Fizik ve kişilik olarak Ebru Gündeş çok değişti... Bir şey sorabilir miyim? Ne tür değişim gördünüz bende?
* Artık çok dişi, çok güzel, kendine güvenen, hatta kendini çok beğenen, daha az konuşan biri oldu. Oldu, aldım ben cevabımı (gülüyor)
* Bu 12 yıl boyunca 'Keşke o kadar küçükken girmeseydim bu işe, biraz bekleseydim' dediğiniz oldu mu hiç? Belki yorulduğum, kırıldığım, örselendiğim anlarda söylemişimdir. Ama bir tek inandığım şey var, hayatta ne yaşanıyorsa olması gerektiği içindir o ve yaşarsınız! Yoksa müzikal anlamda kimsenin bana bir şey diyebileceğini düşünmüyorum; özür dilerim bu konuda mütevazı olamayacağım. Bu konuda bana bir tek 'notayı tersten okuyamıyor' ya da 'akıcı okuyamıyor' diyebilirler ama oturursam, bu do'dur, bu da si'dir, bu da la'dır derim. Müzikal anlamda Allah zaten vermiş, öyle göndermiş! Bunun üzerine sadece deneyim bindi. İlk çıktığım zaman boğazlarım patlardı, o kadar sesimi kullanmayı bilmiyordum ki, nodül ameliyatı oldum. Ama zamanla öyle bir oturdu ki... Bence olması gereken zamanda çıktım. Müzikalite anlamında bana şunu söyleyebilirler; notasal, bilgisel anlamda bir şeyler edindin mi? Olması gerektiği kadarını edindim. Bu insanlar tarafından kabul görür, kabul görmez, bunu çok fazla da umursamıyorum açıkçası.
* Popstar Alaturka'da geçen haftalarda 'nota bilmek, eğitim' tartışmaları vardı. O an 'burada olması gereken ben değilim' duygusuna kapıldınız mı, ne düşündünüz? Hissettiklerimi çok net söyledim. Ben asla yapılacak işin ilminin alınmasına karşı değilim ama imkanlar el vermediyse ve o ilmi alamadıysa, o insanı da suçlamamak gerekir. Orada bir şey vardı, tüpçü bir çocuk, ona do diyezi, si bemolu, bilmem neyi söylemenin anlamı yok. O çocuk bunu bilmiyor. O zaman ben ve Armağan da burada olmamalıyız, konservatuvardan hocalar olmalı ve burada sokaktan elediğiniz insanlar değil, konservatuvardan insanlar yarışmalı dedim.
* Ne öğretiyorsunuz orada peki, hangi duyguyla oturuyorsunuz? Gerçekten sesin varsa, elektriğin varsa bu işin olabileceğinin göstergesiyim. Orada güzel sesi insanların gözüne sokmaya çalışıyoruz özetle. Kendi duruşumla ilgili doğru mesajları ve doğru şeyleri söylediğime inanıyorum. Çocukları kırmadan, incitmeden, heveslerini kırmadan..
* Ki siz, deli dolu, ağzına geleni söyleyen bir kadınsınız... Dim!
* Ne değişti? Bu kız mahalleden gelmiş, elini beline atıp her türlü cevabı verebilecek kadar hazneye sahip. Ama bu kızın hayatında çok ciddi bir şey yaşandı, beyin kanaması geçirdi, kafasında üç demir parçasıyla yaşıyor. Şöhretin, kavganın, ayrılıkların, barışmaların, maddenin ne kadar anlamsız olduğunu görmüş ve ölümün eşiğinden geri dönmüş. Bunun öğretisi çok fazla oldu; daha dingin olmanın kazanç olduğunu öğrendim. 'Niye olmadı, nasıl olmadı, böyle olmalıydı' diye kendime ediyormuşum meğer. Allah nasıl Ebru Gündeş'i yarattıysa, 'Demir Attım Yalnızlığa' albümünü çıkardığımda insanlar nasıl sokaklara döküldüyse; hastalığı da 'kendine gel' diye verdi!
ŞİRİN SEVER
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|