kapat
   
SABAH Gazetesi
 
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Sevişme sahnelerini abartmak yapılan işe karşı saygısızlıktır!
Sevişme sahnelerini abartmak yapılan işe karşı saygısızlıktır!
Şanslı bir oyuncuyum
Hiç pişman olmadım

Sevişme sahnelerini abartmak yapılan işe karşı saygısızlıktır!

Ahmet Ümit'in romanından sinemaya uyarlanan 'Sis ve Gece'nin kadın oyuncuları Selma Ergeç ve Tülay Günal aynı fikirde: Filmlerdeki sevişme sahnelerinin abartılması, yapılan işe saygısızlıktır; ayıptır! Bakılan şeyde değil, bakanlarda problem var.

Ahmet Ümit'in aynı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan 'Sis ve Gece' filminde, Uğur Polat'ın oynadığı 'Sedat' karakterinin sevgilisi 'Mine'yi Selma Ergeç, eşi 'Melike'yi ise Tülay Günal canlandırıyor. Selma Ergeç'i ödüllü 'Beş Vakit' filmi ile 'Şöhret' dizisinden tanıyoruz. İlk kez bir sinema filminde rol alan 14 yıllık tiyatrocu Tülay Günal'a ise daha çok tiyatro seyircileri aşina... Usta oyuncu Uğur Polat'la çalışmanın kendileri için çok özel olduğunu söyleyen Ergeç ve Günal, 'Sis ve Gece'deki sevişme sahnelerinde abartılacak bir durum olmadığı görüşünde birleşiyor. İki oyuncu da "Abartmak, hem işe hem de iş için bütün enerjisini veren insanlara yapılan bir saygısızlıktır" diyor.

BOŞLUKLARI ROMANLA DOLDURDUK


* Film çekilmeden önce Ahmet Ümit'in 'Sis ve Gece' romanını okudunuz mu?

TÜLAY GÜNAL:
Kitabın çok sağlam bir kurgusu ve sıkı bir temposu var. Ahmet Ümit gerçekten olayları bir dantel gibi ince ince işlemiş. Roman içinde kaybolmanıza neden oluyordu. Çok beğenmiştim. Melike karakteriyle ilgili kafamda oluşan soru işaretlerini kitaptan giderdim. Detayları filme yansıtmasak da bilerek oynamak çok başka.

SELMA ERGEÇ: Ben kitabı, senaryodan sonra okudum. Turgut Bey (Yasalar), romana çok sadık kalmış. Mine karakteriyle ilgili kafamda bir siluet belirlenmişti ama bunun altını bir şekilde doldurmam gerekiyordu. 'Sis ve Gece'den sonra Ahmet Ümit'in kafasındaki kadın figürünü daha iyi çözebilmek için 'Aşk Köpekliktir' isimli başka bir kitabını da okudum.

MİNE YARALI, MELİKE İSE ÇOK SABIRLI


* Peki nasıl bir kadın bu sizin okuduğunuz, anlamaya çalıştığınız ve oynadığınız Mine? S.E.: Mine kaybolmuş bir kadın. Benim oynamaya çalıştığım Mine; yalnız ve yaralı küçük bir kız. Çok güvensiz bir dünyada yaşamış sanatçı ruhlu bir kadın...

* Melike de filmde biraz geri planda kalmış bir karakter. Sizce Melike'nin alt metninde neler var? T.G.: Melike aslında hayatta da öyle, ilişkide de öyle. Kocası tarafından çok yalnız bırakılmış bir kadın. Çok sabırlı, çok anlaşıylı, iyi bir eş. Kocasının Mine'yle ilişkisini iki yıldır bilen ama buna sessiz kalan bir kadın. Bir kadın neden tepkisiz kalır? Ya bir stardartı korumak için ya da ekonomik yetersizliklerden dolayı. Ama Melike'de farklı bir durum var. Bu kadın gerçekten kocasını seviyor ve onun acı çekmesinden dolayı çok mutsuz. Eşine olan sevgisi aslında kendi kadınsal egolarının önüne geçiyor.

* Aynı durumda olsanız siz ne yapardınız; tepkisiz kalır mıydınız? T.G.: Evli değilim. O ilişkinin yoğunluğuyla, duygusuyla ilgili bir şey. Büyük laflar etmekten hoşlanmam; 'Ben çekip giderim' diyemem.

HAYATI SORGULATMAK GEREKİYOR


* Selma Hanım; Mine karakterinin sanat eğitimi alıyor olması aslında biraz size benziyor. Siz de resim yapıyor, keman çalıyorsunuz... S.E.: Evet, ben de 3 yaşından beri çiziyorum, resim yapıyorum, keman çalıyorum. Mine'nin Almanya'da yaşamış ve büyümüş olması da bana benziyor. Ama ortak noktamız olmasa bile anlayabildiğim bir karakterdi. Bazı konularda fikir ayrılıklarımız bile oldu yönetmenimizle. Mine aşık mıdır Sedat'a değil midir, yoksa Fahri'ye mi aşık gibi konuylarda tartıştık. Ben Sedat'a aşık olduğunu savunuyordum. Mine'de Electra kompleksi var. Kafasındaki baba figürünü arıyor...

* 'Sis ve Gece', karakter çözümlerini seyirciye bırakılan biraz kapalı bir film olmuş gibi... Polisiye olduğu için belli bir gizem korunmak istenmiş olabilir mi? T.G.: Bu keyifli bir şey. Polisiye olmasından dolayı bir gizem var. Her şey hap gibi seyirciye verilmiyor. Seyirci aslında kafa yorucu bir işle karşı karşıya. Böyle işlerin olması gerektiğini düşünüyorum. Kafa karışıklığından korkmamamız lazım. S.E.: Evet kafa karıştırmak çok önemli bir şey. Uyumayı, uyuklamayı, hiçbir şey düşünmemeyi, soru işaretsiz dolaşmayı çok seviyoruz. Bu bitkisel hayata düşmemek için sinemanın böyle bir misyonu var. Tabii ki, eğlendirici filmler de olmalı ama biraz insanları yerinden kaldırmak, hayatı sorgulatmak, biraz farkındalığı arttırmak da gerekir.

* Selma Hanım sizin utangaç bir yapınız var; fotoğraf çektirmekten hoşlanmıyorsunuz. Filmdeki sevişme sahnelerinde zorlandınız mı? S.E.: Aslında mankenlik de yapıyorum ve bu yüzden fotoğraf çektirmeye alışık olmam gerekir... Ama birebir kendim olarak çektirdiğim zaman hiç hoşuma gitmiyor. Sevişme sahnelerinin çekimlerinde ise çok profesyonel bir ekiple çalıştığımız için hiçbir sorun olmadı. Kameramandan set sanatçısına kadar herkes bunun iş olduğunun farkındaydı.

* Sizin de filmin sonunda bir sevişme sahneniz var Tülay Hanım... T.G.: Ağlamak kadar doğal sahneler bunlar ve asla bir rahatsızlığım olmadı.

* Erkek arkadaşlarınız da izlemiştir bu görüntüleri... Kıskançlıklar yaşandı mı? T.G.: Yaşamımıza dahil ettiğimiz kişilerin böyle bir durumdan rahatsız olmaması gerek. Sonuçta biz oyuncuyuz ve mesleğimiz bu!

* Bazı oyuncular bu tür sahneleri oynadıktan sonra pişmanlık duyabiliyor. Cansu Dere, 'Son Osmanlı-Yandım Ali'deki öpüşme sahnesinden sonra "Keşke oynamasaydım" dedi mesela... S.E.: Ben abartılacak bir durum görmüyorum. Eminim birkaç sene sonra bu bilince, bu farkındalığa ulaşmış olacağız. Ben 'Yandım Ali'yi seyrettim; hiçbir şey yok! Bu bir iş ama herkesin de buna iş gözüyle bakması gerekir. Sonuçta filmde bir hikaye anlatılıyor. Olan şeyin dışına çıkartmak, hem işe yapılan bir saygısızlık; hem de bütün zamanını, hayatını, enerjisini orada harcayan insanlara karşı saygısızlıktır. Ayıptır!

BAKILAN DEĞİL BAKAN PROBLEMLİ!

T.G.: Buna baştan 'Evet' ya da 'Hayır' dersin. İnanmıyorsanız zaten baştan bunun önlemini alırsınız ve 'Ben bu işin içinde olmak istemiyorum' dersiniz. Bunlar çok garip geliyor bana. S.E.: Pişmanlık sizin kendinizle ilgili bir şey; o kararı başında zaten veriyorsunuz. Biz bu işi çok severek yapıyoruz, benim hayatım bu! Buna saygı duymak, filme saygı duymak gerek. Hiçbir film öyle sahnelerden ibaret değil! 'Yandım Ali' bence çok güzel bir filmdi. Cansu çok güzel oynamış; hiç rahatsız olunacak bir şey yok. Bence bakılan şeyde değil, bakanlarda problem var! Çıkan eserde bir sorun yok ama sizin ne niyetle baktığınız da önemli...

* Cansu Dere, "Selma Ergeç evime girip çıkan üç insandan biridir" demişti sizin için... Dostluğunuz ne zaman başladı? S.E.: 5-6 senedir arkadaşız. Çok iyi bir insan, son derece disiplinli, son derece çalışkan, fikirlerine ve zekasına büyük saygı duyduğum bir arkadaşım.

* Uğur Polat gibi usta bir oyuncuyla karşılıklı oynamak nasıldı? T.G.: Uğur Polat benim tiyatrodan tanıdığım ve çok beğendiğim bir aktör. Oynarken de onu seyrettiğim zaman aldığım hazzı aldım. Karşılıklı oynamak da kısa süreli bir evlilik gibidir. Kısa süreli bir karşılaşmaydı ama çok şanslı olduğumu hissediyorum. Uğur Polat'ın çok özel bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.

AHMET ÜMİT'İN BEĞENMESİ ÖNEMLİ

S.E.: Çok sakin, son derece centilmen. Onun bu centilmenliği oyunculuğa da yansıyor, kadrajda olmasa bile, bütün samimiyetiyle o karakteri orada canlandırıyor ve oyun veriyor. Kesinlikle bir alışveriş içerisinde olabiliyorsunuz; duvara karşı oynamıyorsunuz.

* Filmin gişe yapacağını düşünüyor musunuz? Nasıl buldunuz kendinizi? T.G.: Hiçbir iş, gişe kaygısı duyularak yapılmıyor. Ama ben yapacağını düşünüyorum. Bir kere Ahmet Ümit'in romanı. Oyuncular çok güçlü, çok iyi oynanmış, iyi yönetilmiş, bütün bunlar biraraya geldiği zaman, 'Gişe yapmalı' diye düşünüyorum. Yapılan işten son derece memnunum. S.E.: Ben Tülay'ın oyunculuğunu çok beğendim. Kendime karşı objektif olamıyorum. Negatifler gözüme batar, pozitifleri görmem. Ama yönetmenim ve Ahmet Ümit beğenmişse benim için yeterli. T.G.: Ahmet Ümit'in bir röportajında; 'Yarattığım dünyayı gördüm, yazdığım karakterleri o perdede gördüm' demesi çok önemli bir şey. Çünkü genelde haklı olarak pek çok yazar kitabından uyarlanan filmleri beğenmiyor.

BUGE CANKAT

DİĞER GÜNAYDIN HABERLERİ
 Sevişme sahnelerini abartmak yapılan işe karşı...
 Makyajla herkes maymuna dönüyor ben güzelleşiyorsam ne...
 Oyunda kimseye yağ çekmiyoruz!
 Gisele'i her an özel uçakla getirebiliriz!
 Her yanı Erkek Dadılar sardı
 Vural Gökçaylı'nın defilesinde yardım için açık artırma
AYŞE TÜTER
Lezzet Güneşi
Ispanak köklü hindi
Isıtılmış yağa...
Douglas ve Zeta'nın deri ceketleri Kapalıçarşı'dan
Douglas ve Zeta'nın deri ceketleri Kapalıçarşı'dan
Catherine Zeta Jones ve Michael Douglasçifti, geçtiğimiz haftalarda...
2011 yılına kadar ekrandalar
2011 yılına kadar ekrandalar
'Desperate Housewives'ın yapımcısı Marc Cherry, ABC televizyonuyla...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.