|
|
Bütün renkler hızla kirleniyor
Özdemir Asaf, o güzel şiirinde böyle demişti. "Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu./ Birinciliği beyaza verdiler." Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamı en iyi anlatacak mısralar bu herhalde. Sabah gelip gazeteleri okuyorsunuz, Türkiye'nin kanaat önderleriyle konuşuyorsunuz, gelişmeleri izliyorsunuz. Sonuçta her şeyin hızla kirlendiğini görüyorsunuz. Bütün ülkeyi lağım basmış gibi, yollara, ruhlara saçılan pislikten kendinizi korumanız güç. Türkiye'de radyo-televizyon yayıncılığını ele alalım. Bütün dünyada olduğu gibi, bu yayıncılık bir düzenleme kurulunun denetiminde yapılıyor. Bu kurum şiddeti, toplumu birbirine düşürmeyi, kişilere hakareti önleyici, özel amaç ve çıkarlara hizmeti engelleyici bir işlev görmek vs. gibi amaçlara hizmet için oluşturulan "bağımsız bir kurul." Kağıt üzerinde Türkiye'de de böyle. Her iktidar kendi "bağımsız" kurulunu yarattığı için bu kurulun verdiği her kararın ardında bir çapanoğlu aranıyor. Özel çıkar ve amaçlara hizmeti engellemekle yükümlü bağımsız kurullar, iktidara hizmette bir beis görmeyebiliyor. Çünkü zaten bu anlayış çerçevesinde oluşturuluyor. O nedenle şiddeti, kardeş kavgasını körükleyen bir diziye ilişkin bir bağımsız kurul girişimini herkes kendi meşrebine göre yorumlayabiliyor. Çünkü bu ülkede bağımsızlık, iktidara veya çıkar merkezlerine göre belirlenen bir duruş olarak algılanmıyor. Veya bir televizyona yönelik özel bir denetim başlıyor birden. Sansür diye ayaklanılıyor. Gerçekten de kimsenin onaylaması mümkün olmayan bir gelişme. Sonra bir bakıyorsunuz, incelenen kimsenin geçmişine... Bir banka batığını düzeltmek amacıyla bir medya grubunda pazarlıkla göreve getirilmiş bir kişi olduğunu öğreniyorsunuz. Bu durumda mevcut gelişmeler medyaya yönelik bir sansür mü, yoksa bir başka partiyle mücadele mi kestiremiyorsunuz. Her şey birbirine girmiş vaziyette. Kıblenizi şaşırıyorsunuz, çünkü herkes kendi kıblesini kendisi ayarlıyor. Yapboz oyunu gibi yaşıyoruz. Her gelen kendi oyununu kuruyor, bir yenisi gelip bozana kadar bu oyunu izliyoruz. Sonra yeni bir oyun başlıyor. İnsanlar ölüyor, hayatlar sönüyor, umutlar kararıyor. Bildik bir oyun hep aynı koşullarla tekrarlanmaya devam ediyor. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, yasa karşısında eşitlik hepsi boşta kalıyor. Yorulup bezme noktasına geliyorsunuz ama sonra fark ediyorsunuz ki, asıl amaç da bu. Bezginlik yaratmak. O yüzden bezmek yok. Beyazı kirlerinden arındırmak zorlu bir iş ama imkânsız değil.
|