|
|
Bölünme tehdidi ve Kürt sorunu
Türkiye'de insanların sürekli beslenen korkusu "bölünme"dir. Sevr'den bu yana çeşitli kaynaklar bu korkuyu sürekli gündemde tutar. Demokratik açılımın, insan hakları reformlarının, kişi hak ve özgürlüklerinin önüne konulan en önemli engellerin başında "bölünme tehdidi" gelir. Nitekim, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt da, Washington'da "Kurtar bizi paşam" sözleri arasında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin çok büyük risk ve tehditlerle karşı karşı olduğunu belirtip "Bölme rüyasını kabusa çeviririz" demiş. Türkiye'de bölünme tehdidinin asli kaynağı Kürtler olarak görülüyor. Peki, Kürtler gerçekten ülkeyi bölmek istiyor mu? İstanbul Üniversitesi Kamu Hukuku Ana Bilim Dalı'nın tamamen kurutulduğunu düşünüyordum. Hukuki Perspektifler Dergisi'nin aralık ayı sayısında Prof. Dr. Oktay Uygun'un makalesini okuyunca yanıldığımı anladım. Uygun, bu makalesinde ulusal kimlik ve siyasal sistem tartışmalarını ayrıntılı olarak ele almış. Türkiye'deki Kürt nüfus tartışmalı bir konu. En son 1965'te anadil sorularak yapılan son nüfus sayımına göre bu rakam yüzde 13. Ancak 2006 itibariyle bu oranın yüzde 19 olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfus göçlerle büyük kentlere akıyor, ancak ağırlıklı olarak hala Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde yoğunlaşmış durumda. Etnik kimliği temel alarak siyaset yapan HADEP ve DEHAP 1995, 1999 ve 2002 seçimlerinde sırayla yüzde 4.17, 4.75 ve 6.14 oranında oy almış. Ayrıntılı analiz, bu partilerin nüfusu 500 binin üzerindeki merkezlerle küçük yerleşim birimlerinde ortalamanın altında oy aldığını gösteriyor. Bu da, Kürt kökenli seçmenin sadece etnik kimlik üzerinden siyaset yapmadığını açıkça gösteriyor. Ayrıca Uygun'un vurguladığı gibi, Kürt kimliği üzerinden yapılan siyaseti Kürt yüksek burjuvazisi de desteklememektedir. Ve yine Uygun'un altını çizdiği gibi, burjuvazisinin ekonomik ve entelektüel desteğini sağlayamayan siyasal bir hareketin başarıya ulaşması olanaksız değilse, bile çok zordur. Sadece şiddeti temel alan bir hareketin öncülüğünü kabul eden bir siyasi hareketin Türkiye'de başarı şansının düşük olduğu eldeki verilerden açıkça görülmektedir. Kürtlerin temel talepleri, bölünme veya ayrılıktan çok, daha fazla demokrasi, insan hakkına saygı ve ekonomik yaşam koşullarının düzeltilmesiyle ilgilidir. Elbette, bu gerçek bugün için geçerli olan bir durumdur. Ancak, Türkiye çağdaş, modern, demokratik ve laik bir hukuk devleti olma yolunda ilerlemesini sürdürürse, gelecekteki eğilimin de ayrılık değil, birlik içinde bir arada yaşam yönünde olacağı söylenebilir. O yüzden risklere ve tehditlere hazırlıklı olmak, ancak geleceğimizi korku değil, umut üzerine kurmak daha gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
|