| |
Erdoğan ve Ortadoğu
Filistinİsrail sorununun çözümü için neredeyse yarım yüzyıl boyunca Mısır'ın tekelinde olan inisyatif bir süredir Türkiye ile Suudi Arabistan'a geçti. Erdoğan Hükümeti'nin bu konudaki politikaları üç hedeften oluşuyor: 1-Filistinliler arasında barış. 2-Filistin sorununa köklü ve kalıcı çözümle Arap ülkeleri ve İsrail arasında barış. 3-Global çözüm gecikirse, ilk aşamada Suriye ile İsrail arasında barış. Hamas'ın sürgündeki (Şam'da yaşıyor) lideri Halid Meşal'in Ankara'ya zamansız ya da en azından "pürtelaş" davetinin gerek ABD, İsrail ve AB, gerekse Kongre'deki Ermeni tasarısı nedeniyle özellikle şu sıralar desteğine şiddetle ihtiyaç duyduğumuz ABD'deki güçlü Musevi lobisi tarafından son derece olumsuz karşılanması, ilk hedefte daha ihtiyatlı politikalar izlenmesi sonucunu doğurdu. Ama Erdoğan'ın dün belirttiği gibi, "Filistin'de ayağı yere basan bir hükümet kurulması" çabalarına el vermeye devam ediliyor. Buna karşılık, Suriye-İsrail barışına giden yolun taşlarını döşeme çabalarında kısmi de olsa başarı sağlandı. Geçen ay İsrail basınının açıkladığı gibi, iki ülke arasında 2004 Eylül'ünde başlayan görüşmelere Türkiye arabuluculuk etti. 2004 başında Ankara'ya gelen Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ın Başbakan Erdoğan'dan İsrail'le masaya oturmaları için Türkiye'den yardım istemesiyle tetiklenen ve 2006 Temmuz'una kadar devam eden bu süreçte iki ülke temsilcileri Avrupa'da 7 kez buluşup kalıcı barışın anahatlarında uzlaşmaya vardılar: İsrail, 1967 savaşında ele geçirdiği Golan Tepeleri ve Şebaa Çiftlikleri'nden Kinneret gölüne kadar çekilecek, buna karşılık Suriye de Hamas ve Hizbullah'a desteği kesip, İran'ın etki alanından ayrılacak. Lübnan'daki İsrail-Hizbullah savaşı ve BM'nin Refik Hariri suikasti sorumlularını yargılamak için uluslararası mahkeme kurulması kararı nedeniyle görüşmeler kesildi ama uzlaşma planı masada duruyor. Erdoğan, Türkmenistan gezisi sırasında uçakta bizlere bitmek bilmeyen gerilimden hem Suriye'nin, hem İsrail'in yorgun düştüğünü anlattı ve ekledi: "Esad gerçekten barış istiyor."
Başarı öyküsü ihtiyacı İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in dün Ankara ziyareti ve Erdoğan'la iki saatlik görüşmesi süreci yeniden canlandıracak mı? ABD'nin Şam'a karşı tutumu yumuşamadıkça zor ama Beyaz Saray da İsrail ile Suriye arasındaki "Statüko"nun, yani "Ne savaş ne barış durumu"nun artık sürdürülemeyeceği ni görüyor: Diplomatik açılım olmazsa, askeri tırmanış kaçınılmaz hale gelecek. Bu ikilem, Türkiye'nin öncülüğünde veya teşviğiyle müzakereleri yeniden canlandırma olasılığını güçlendiriyor ki, herhalde Erdoğan ile Olmert dün bu konuda geniş bir değerlendirme yapmış olmalılar. Filistin-İsrail sorununa köklü ve kalıcı çözüme gelince; Suudi Arabistan, Kral Abdullah'ın veliaht prens olduğu dönemde, hazırladığı barış planını canlandırmaya hazırlanıyor: İsrail'in 1967 savaşı öncesi sınırlarına çekilmesi, başkenti Doğu Kudüs olacak Filistin devleti kurulması ve mültecilerin geri dönmeleri karşılığı tüm Arap ülkelerinin İsrail'i tanımaları. Ankara da bu planı destekliyor. hükümetin tüm İslam ülkelerini biraraya getirmeyi planladığı Filistin Konferansı, Türkiye ile Suudi Arabistan'ın çabalarını birleştirmelerinin yolunu açabilir. Erdoğan'ın önümüzdeki aylar için bir başarı öyküsüne ihtiyacı var. Ortadoğu'da tarihi bir gelişmenin öncüleri arasında yer alabilirse sadece bu öyküyü yazmayacağını, tarihe de geçeceğini biliyor...
|