|
|
Ogün, biz şimdi ne yapacağız?
Ogün sen cuma günü öğleden sonra Hrant Dink'in ve sonra bizim hayatımıza hunharca bir giriş yaptın. Aklımızı durdurdun, kalplerimize fazla mesai yaptırdın. Can evimizden vurdun ya da Yılmaz Erdoğan'ın dediği gibi 'Kalbimizin Hrant Dink yanından' vurdun. Sen ne yaptığının farkında mısın? Veya bizim şimdi ne yapacağımızı hiç düşündün mü? Sen hiç 'Genocide' diye bir kelime duydun mu? Soykırım'ın İngilizcesi. Sen hiç hayatında 'bbc.co.uk' veya 'cnn.com' adlı internet sitelerine girdin mi internet kafelere gittiğinde? Anlıyorum, sen internette MSN'de chat yapmayı filan seviyorsun...
AĞZIMIZI AÇAMIYORUZ Bizler bu sitelere her sabah girer bakardık; dünyada neler oluyor, Türkiye ile, AB süreci ile ilgili haberler çıkıyor mu diye. Ama cumadan beri giremiyoruz, bakamıyoruz. Çünkü ülkemizin adının geçtiği her cümlede o güzel insanın öldürüldüğü haberi yer alıyor. Sadece bu yer alsa iyi. Bir de 'Genocide' kelimesi geçiyor. 1915 yılından kaldığı söylenen fotoğraflar yayımlanıyor. Biliyorsun yazılarımızda hatta konuşurken bile 'sözde' kelimesini eklemek durumunda hissediyoruz kendimizi. Ama artık ağzımızı bile açamaz hale geldik Ogün. Ne düşüneceğimizi, ne yapacağımızı pek bilmiyoruz. İyi bir eğitim almış olsaydın, İngilizce bilirdin. Belki o zaman internet kafeler senin için chat ve oyun merkezi olmazdı. Dünyayı, senin kulağına üfleyen 'abi'lerinden değil kendi gözlerinle izlerdin. Ama evet biliyorum, yaşadığın yerde iyi bir eğitim alma şansın olmamış. Belki sizin nesli kaybettik ama AB'ye umut bağlamıştık Ogün. Yaşam standartlarımız yükselir, eğitim standartları yükselir demiştik. Ama şimdi bazı çevreler ülkemizde soykırımın devam ettiğini söylüyorlar. Hatta 'Independent' gazetesi Hrant Dink'in 1.5 milyon birinci kurban olduğunu yazdı. Bir de o tuhaf 'Insulting Turkishness' (Türklüğü küçük düşürme suçu) ve 301'den mahkum olmasını anlatıyor haber ajansları. Onu hedef haline dönüştüren yazıyı, korkunç duruşma görüntülerini verip üzerine 'Türkiye'de ifade özgürlüğünün savaşçısının susturulduğunu' anlatıyorlar. Ogün biz bu pisliği nasıl temizleyeceğiz bir fikrin var mı? Senin kendine ait, tabancasız kurşunsuz tartışabileceğin bir fikrin var mı? Sen ne halt yediğinin farkında mısın Ogün efendi? Belki Dink'in vücudunu aldın ama fikirlerine, geride bıraktığı yazılarına nasıl kurşun sıkacaksın? Bu konuda bir planın var mı? Yetimhaneden çıkan bir adamın, farklı renkleri olan bir Türk kardeşimizin ölümünün, çok sevdiğini söylediğin ülkemiz insanlarının canını ne kadar yaktığını, ne kadar üzdüğünü görebiliyor musun? Ülkene verdiğin zararın boyutları konusunda o küçük beyninde herhangi bir ışık yanabiliyor mu? Dink'in ayağındaki delik ayakkabılar içimizi parçaladı, baban senin ayağındaki yeni ayakkabılara inanamamış; senin içine siniyor mu yaşadıkların? Yeni ayakkabılarına rağmen artık sana 'katil' diyecekler. Delikli ayakkabısı olan Dink ise düşünce özgürlüğünün, düşüncenin büyüklüğünün naif bir sembolü!
CANINDAN AYIRDIN Tüm düşünceler, etnik gruplar, azınlıklar, çoğunluklar bir yana sen bir kadını, yetimhanede yeşermiş aşkından, canından, birtanesinden, sevdiğinden, can yoldaşından, erkeğinden ayırdın. Üç tane çocuğu babasız bıraktın. Onların canı öyle fena yanıyordur ki, sen hayatının geri kalanında bu yükle nasıl dolaşacaksın bilmiyorum. Yediğin haltın tek olumlu tarafı oldu; benim gibi eşekler Dink'in son yazısını okuma şansı buldu. Açık oturumlarda gördüğümde takılıp kaldığım, fikirlerine kısmen katılsam da dinlemekten keyif aldığım Dink'in son yazısındaki 'ruh halinin güvercen tedirginliğini' şimdi ben yaşıyorum. Dink'i yasalar 'istemese bile korunması gerektiğini' söylese de korumadık. Şimdi güvercin gibi, başka tedirgin güvercinlerden gelmesi muhtemel kötü haberlerin tedirginliği içindeyim. Sen bize ne yaptığının farkında mısın Ogün?
|