|
|
|
|
|
|
Eskiden pencereden mahalle seyredilirdi, şimdi televizyondan hayatlar izleniyor
SABAH gazetesi magazin müdürü Şengül Balıksırtı ve deneyimli gazeteci Ali Çınar'ın birlikte sunduğu Herkes Yanlış Biliyor, her sabah atv'de magazin gündeminin nabzını tutuyor. Balıksırtı'yla, herkesin ilgisini çeken magazin dünyasını ve ünlüleri konuştuk
Hayat eskiden mahallede yaşanırdı, artık televizyonda
SABAH gazetesi magazin müdürü Şengül Balıksırtı ve deneyimli gazeteci Ali Çınar'ın birlikte sunduğu Herkes Yanlış Biliyor, her sabah atv'de magazin gündeminin nabzını tutuyor. Balıksırtı'yla, herkesin ilgisini çeken magazin dünyasını ve ünlüleri konuştuk.
- Herkes Yanlış Biliyor programınızın adı. Herkes neyi yanlış biliyor? - Programın hazırlık döneminde toplantılarımızı yaparken çıktı bu isim ortaya. Bir arkadaşım bana bakarak, "İkiniz de 20 yıldır bu dünyanın içindesiniz. Her şeyi biliyorsunuz. Ve insanlar size güveniyor. Madem televizyona başlıyorsunuz, bu farkınızı ortaya koymanız gerekiyor," dedi. Benim de yazılarımda hep altını çizmeye çalıştığım şey tam da buydu aslında. İnsanı tanımak. İnsanı tanımak istediğiniz an, herkesin gördüğünden o kadar farklı şeyleri görebiliyorsunuz ki. O zaman haber diye sunulan şeylerin çoğunun yanlış olduğunu görüyorsunuz. Ki, programımıza konuk olan kişiler de konuşurken bu sözü kendiliklerinden kullanmaya başladılar. Yani anlatılmayanları anlatıyorlar. Ve bunu yaparken de "Herkes yanlış biliyor," diyorlar..
-
Neden böyle bir magazin programına ihtiyaç duyuldu? - Magazin çok önemli hayatımızda. Televizyon programlarında magazinle ilgili haberlerin çekiciliği, gazete manşetlerine yansıyan haberler, hatta köşe yazarlarının bile magazinle ilgili konuları köşelerine taşımaları, bunun ne denli önemli olduğunu gösteriyor zaten. O zaman ben de diyorum ki; bu işi bilenler yapsın. Öyle dışarıdan ahkam kesenler değil. İnsanı anlatmak için önce o insanları, onların dünyalarını tanımak gerekiyor çünkü.
- Bu son birkaç yıldır magazin iyiden iyiye yükselişte ve insanların merak kat sayıları giderek artıyor, bunu neye bağlıyorsunuz? - Hayat, eskiden mahallelerde yaşanırmış. Herkes camlara çıkar ve kollarını dayayıp dışarıda, başka hayatlarda olan biteni seyredermiş ya; şimdi de bu ihtiyacımızı artık televizyon görüyor diye düşünüyorum. Ortada bir gürültü, bir kalabalık, bir heyecan var ve herkes bunu merakla izliyor. Hayat şartları da çok ağırlaştığı için insanların kendilerini eğlendirecek, deşarj edecek başka araçları yok. Televizyon çok ucuz bir şey. Kumanda hemen elinizin altında. Para harcayıp sinemaya gitmek yerine, evde koltuğuna oturup televizyondan Hülya Avşar'ın hayatını film gibi izliyor insanlar.
- Şunu hep merak ediyorum... Programa katılan ünlülerin sizin sorularınıza gerçekten doğru cevap verip vermediğinden ne kadar emin misiniz? - 20 yıllık magazincilik tecrübem, insanları o kadar iyi tanımamı ve anlamamı sağlıyor ki, biri yalan söylediğinde hemen fark ediyorum. Orada belki de bir psikolog gibi oluyorum. Mesela ilk hafta konuğumuz olan Tamer Karadağlı örneğini vereyim. Benim sorularıma cevap verdi ama anlatmak istediği kadarıyla anlattı. Eminim daha çok söyleyecek şeyi vardı. Ama her yerde insanlar vermek istediği kadarını veriyor, daha fazlasını boğazını sıksanız da anlattıramazsınız.
- Size gözünüzün içine baka baka yalan söyleyen ve sizin de "Yalan söylüyorsun," dediğiniz kimse oldu mu? - Bugüne dek iki tane öyle röportajım oldu. Birini Sibel Can'la yapmıştım. Hakan Ural'la evliliği çok kötü durumdaydı ve röportaja gittim. Bana çok güzel bir mutluluk tablosu çizdi ama biliyordum ki bir hafta sonra boşanacaklar. Daha fazla dayanamadım ve "Yeter, ben daha fazla devam edemeyeceğim. Sen doğruyu söylemiyorsun," dedim ve röportajı yarıda kesip çıktım. Zaten 10 gün içinde de boşanma ve bütün o bildiğimiz olaylar patlak verdi. Ortalık birbirine girdi.
- Diğer isim kimdi peki? - Onu söylemeyeyim... Ama bir de aldatıldığım durumlar oldu. Yıllar önce Ahu Tuğba'yla bir röportaj yapmıştım. Müthiş âşık olduğunu söyledi eşine ama bizim dergimizin basıldığı gün çıktı ve boşanacağını açıkladı. Tabii ben çok kötü oldum, henüz tecrübesizdim. Telefon açtım ve "Niye böyle yaptın?" dedim. O da bana "O gün öyle konuşmam gerekiyordu," dedi. O orada kendisini koruyor ama sizi kullanıyor.
- Sabahın o erken saatinde canlı yayına konuk getirmek zor olmuyor mu peki? - Elbette ki çok zor ve sabah çok erken olduğu için yerine başka birini getirme şansınız yok. Ama burada ilişkiler çok önemli. 20 yıldır birlikte yaşıyorum ben o ünlü insanlarla, partnerim Ali Çınar da öyle. Bu bir iş ahlakıdır. "Söz namusdur," denir ya, bu işte de öyle. Biri "Geliyorum," derse ne yapar eder gelir. Bir de kimse bizim gönlümüzü hoş etmeye gelmiyor oraya. Biz yayın boyunca 15 dakika konuşuyorsak, geri kalan süre konukların kendilerini anlatmalarına ayrılıyor.
İLKNUR K. AKMAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|