TÜSİAD, 10 yıl önce yayımladığı Demokratikleşme Raporu'nu güncelledi. Raporun Kürt Sorunu başlıklı bölümünde ana dilin en azından seçmeli ders olarak okutulması istendi
Anayasa'da 58 değişiklik önerisi yapıldı. Siyasi Partiler Kanunu'nun azınlıklara dayalı politika yapılamayacağını düzenleyen maddesi için 'bütünüyle kaldırılmalı' denildi.
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) ilk defa yayımlandığı 1997 ve güncellendiği 1999 yıllarında kamoyunda tartışmalara neden olan Demokratikleşme Raporu, ikinci defa güncellendi. Rapor, ilk iki raporu hazırlayan ve 2002 yılında vefat eden Prof. Dr. Bülent Tanör'ün anısına adandı. Türk Demokrasisi'nde 130 yıl başlıklı raporda, aradan geçen zamanda demokratikleşme adına atılan adımlar, ilk iki rapordaki istekler çerçevesinde ele alındı. Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Zafer Üskül tarafından hazırlanan raporda, Tanör'ün gerçekleşmeyen önerileri tekrar edildi ve yeni öneriler getirildi. Anayasa dahil olmak üzere çok sayıda kanunda değişiklik isteyen ve bazı maddelerin kaldırılmasını isteyen raporun sadece Anayasa'da 58 değişiklik ile iptal önerdiği dikkat çekti. Raporun "Kürt Sorunu(Güneydoğu Sorunu)" başlıklı bölümünde, yapılan yasal düzenlemeler sonucunda anadilde öğretim sorununun ortadan kalktığının sayılamayacağı belirtildi. Raporda, "Anadil öğretiminin resmi dil yanında, en azından seçimlik ders olarak okutulmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır" denildi. Yine Kürt Sorunu bölümünde siyasi partilerin ırk, din, mezhep, dil farklılığına dayanan azınlıklar bulunduğunu ileri süremeyeceklerini düzenleyen Siyasi Partiler Kanunu'nun 81'inci maddesinin bütünüyle kaldırılması önerildi. 81'inci madde aynı zamanda azınlık yaratma amacı güdülemeyeceğini ve partilerin toplantı ile yayınlarında Türkçe'den başka dil kullanılamayacağını öngörüyor.
DÜZELME DE VAR Raporda, 10 yıl öncesine göre Türkiye'de demokratikleşme alanında atılan olumlu adımlara da yer verildi. Olumlu olmakla birlikte bütün adımların yeterli olmadığına dikkat çekildi. Aradan geçen zamanda siyasi partilerin kapatılmasına karşı ek güvence getirildiği ve seçilme hakkı ile ilgili sınırlamaların daraltıldığı kaydedildi. Olumlu olmakla birlikte yeterli bulunmayan adımlar ise milli güvenlik konularında ağırlıktaydı. Milli Güvenlik Kurulu'nda sivil temsilci sayısının artırılması, sivil genel sekreter atanabilmesi ve kararların tavsiye niteliğine bürünmesi olumlu olarak nitelendi. Raporda, Anayasa'ya uluslararası insan hakları sözleşmelerine atıf yapan hükümlerin konulmasıyla, "zihniyet değişimi gerekliliği" sayılmazsa sorunun kökten çözüldüğünün düşünülebileceği ifade edildi. Raporun Kürt Sorunu bölümünde, 10 yıl önce gündeme getirilen özel isimlerin korunması, dil yasaklarının kaldırılması, basın, yayın ve sanat ürünlerine yönelik düzenlemelerin gerçekleştiğine dikkat çekti.
AMAÇ ARAMAYIN TÜSİAD Başkanı Ömer Sabancı da gazetecilerin raporda yer alan görüşlerin ne kadarının yönetim, ne kadarının akademisyenlerce paylaşıldığı sorusu üzerine, Türkiye'nin bölgesinde demokrasi ve ekonomik gelişme yönünden parlayan bir yıldız olduğunu, ancak hala katedilmesi gereken yol bulunduğunu söyledi. Sabancı şöyle konuştu: "Bunları Türkiye'nin gündemine getirip tartışmaya açmanın çoğulcu ve demokratik yapının oluşmasında faydalı olduğuna, herzaman uzlaşmacı yaklaşımların önemli olduğu inanıyoruz. Yoksa bizim bugün başka bir amacımız yok. 'Cumhurbaşkanlığı seçimi var da, arkadan genel seçimler var da, aman şimdi böyle bir rapor açıklayalım' diye bir görüşümüz yok. Bülent Tanör'ün raporundan sonra 10 yıl geçmiş. Tarih, bugüne geldi. Yoksa başka bir amaç bunun arkasında aramayın. İçerisinde güzel öneriler var. Bu bir süreçtir. Lütfen bunun arkasında şu sebep, bu sebep gibi bir şey aramayalım. Her fikir, her öneri illa yarın sabah hayata geçecek diye bir şey yok"
DİRENÇ OLMASI DOĞAL Öte yandan Sabancı, konuşmasında daha şeffaf ve daha katılımcı bir demokrasiye doğru gelişmenin statükoyu korumak ile iktidarını paylaşmak istemeyen kesimlerde bir direnç yaratmasının doğal olduğunu ifade etti. Sabancı, "Konjonktürel bazı gelişmeler, zaman zaman bu direnci besler" dedi.
YER ADLARI DEĞİŞMESİN Yerleşim yerleri adlarının merkezi kararlarla değiştirilmesi milli kültüre de saygısızlıktır... Anadil öğretimi resmi dil yanında seçmeli ders olarak okutulmalı... Siyasi Partiler Kanunu'nun 81'inci maddesi bütünüyle kaldırılmalı 'Türkiye kültür soykırımcısı' damgasına müstehak değildir derken kastettiğimiz hükümlerden biri budur.
YETKİLERİ DARALTILMALI Cumhurbaşkanı, klasik parlamenter sistemin aksine sembolik değil, gerçek yetkilerle donatılmıştır. Cumhurbaşkanının görevlerinin ilgili olanları yasama, yürütme ve yargı organına devredilmelidir... Devlet Denetleme Kurulu'nu düzenleyen Anayasa'nın 108'inci maddesi yürürlükten kadırılmalıdır.
MGK KALDIRILSIN Anayasa'daki Milli Güvenlik ibaresi Milli Savunma olarak değiştirilsin...Milli Güvenlik Kurulu kaldırılmalı...Genelkurmay Başkanlığı, Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmalı... Savunma görevi Milli Savunma Bakanlığı'na ve iç güvenlik görevi ise İçişleri Bakanlığı'na bırakılmalırdır.
YEREL YÖNETİM REFORMU Anayasa'nın yerel yönetimleri düzenleyen 127'nci maddesi sorunların yerinde çözülmesini öngören bir reforma temel oluşturacak şekilde yeniden kaleme alınmalı..Olağanüstü hal süresince çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin, TBMM'de belirli bir sürede onaylanmamaları halinde yürürlükten kalkacakları Anayasa'da düzenlenmelidir.
İMAM HATİPLERE KIZ ALINMASIN Din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmalı. İmam hatip liseleri günümüzde laik öğretim birliğini bozar bir nitelik sergilemeye başlamıştır. İmam Hatip Liseleri, yeniden düzenlenmeli ve bu okullara kız öğrenci alınmasına son verilmelidir... Anayasa'nın yükseköğrenimi düzenleyen 130 ve 131'inci maddeleri yeniden düzenlenmeli.
ASKERİ YARGI KALDIRILSIN Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bağımsız bir yapıya kavuşturulmalı, hâkimler idari olarak kurula bağlanmalı... Askeri yargı, yargının bütünlüğünü mahkemelerin bağımsızlığını ve yargıç teminatı ilkelerini ihlal eder niteliktedir ve bu sebeple kaldırılmalıdır. Yüksek mahkeme üyeleri sadece Cumhurbaşkanı tarafından seçilmemeli, bu seçimi Yargıtay ve Danıştay üyeleri yapmalı.