|
|
Gözler kalbin aynasıdır
Cumartesi günü bir gazetenin ekinde Survivor yarışmasıyla hayatımıza giren Selim ve Nadya ile yapılmış bir röportaj vardı. Röportajın takdim yazısı 'ilk görüşte aşk', 'gerçek sevgi' gibi tanımlamalarla doluydu. Gözüm sayfadaki fotoğraflara takıldı. Nadya her karede objektife bakmış, Selim ise bir kare hariç hep Nadya'ya... Bu durum insanın garibine gidiyor. Hani bir laf vardır ya, 'gözüm senden başkasını görmüyor' diye; fotoğraflarda her şey var, o söz yok. Kız eski bir model belki o yüzden hep objektiflere bakmıştır, haksızlık yapmayayım diye koca röportajı sonuna kadar okudum. Aklımda kalanlar yarışmadan sonra gelen iş teklifleri; 3 ortak açacakları restoran, Nadya'nın Atina'ya dönünce ne yapacağı ve ilişkilerinin nasıl başladığı oldu. İyi de 'gerçek sevgi' diye sunulan röportajın gelecek zamana dair tüm bölümleri iş üzerine mi olur? Fotoğraflarda 'gözüm senden başkasını görmüyor' yok demiştim, sayfayı kapatırken 'gözler kalbin aynasıdır'ı mırıldanıyordum. Konuyu unuttum gitti. Pazar akşamı internet sitelerinde dolaşırken Selim ve Nadya'nın Beyaz Show'a katıldıklarını okudum. 'Aşkları için çiğ balık yediler' başlığı altında programdan görüntüler veriliyordu. Oynat tuşuna basınca karşıma çok ilginç bir manzara çıktı. Selim balığı ısırıp yiyor ama Nadya ısırdığı balığı kaşla göz arasında Selim'in elinden aldığı peçeteye bırakıyordu. 'Çiğ balığı yemedi, bakın yakaladım' gibi bir hava içersinde falan değilim. Aksine Nadya vejetaryen de olabilirdi. Kızdığım, normal ve daha başlangıç aşamasında olan bir ilişkiyi medyanın çağdaş bir Romeo- Juliet öyküsü gibi sunmaya çalışması. Hem onlara hem de bize ayıp olmuyor mu?
|