|
|
Biz Arap değiliz, Türküz ve güzelliğe daha saygılıyız
Haşa, ırkçı değilim. Hiç de olmadım. Ama şu Arap milletine kızıyorum, son günlerde. Niye mi? Mekke'de yaşanan şu rezalete bakınız. Kutsal Kâbe'nin karşısındaki tepede bulunan Osmanlı'ya ait ve tarihi önemi büyük Ecyad Kalesi'ni yerle bir ediyor Suudiler. Ve yerine, Kral Abdülaziz Kutsal Kent Hizmetleri Vakfı'na ait bir dizi kule inşa ediyorlar. El-Beyt Kuleleri denen bu yapılardan ilki olan Zemzem Kulesi, bu Hac mevsimine yetişiyor. Bunlarda, 'Kâbe'ye nazır' beş farklı tipte suit, ayrıca çok sayıda restoran, alışveriş merkezi gibi şeyler var. Böylece, Arapların İslam'dan önceki temel özelliklerinden biri olan iyi tüccar olmanın bunca yıl sonra ve İslam dinine rağmen hiç bozulmadan kaldığı, her şeyin para ve gelir çerçevesi içinde düşünüldüğü anlaşılıyor. Kendi adıma, belki Hac'ca hiç gitmeyeceğim, bu manzarayı görüp sinirlenmeyeceğim, ama yine de bu durum beni çok rahatsız ediyor. Kendi kendime sorup duruyorum: Acaba Papalık kurumu, Vatikan'ın tam göbeğinde, 'Saint Pierre Meydanı'na nazır' benzer bir şey yapsaydı... Veya İsrail, Kudüs'te tam kutsal yerin bağrına böyle kuleler dikseydi. Dünya nasıl karşılardı, ne tepkiler oluşurdu? Ticaret elbette kötü bir şey değil. Kazanç duygusu bireyde olduğu gibi toplumlarda da vardır ve lanet okunacak bir şey değildir. Ama zaten petrol mülti-milyarderi olan bir ülkede, İslam'ın en kutsal yerinin yanı başında, hem de eski bir eseri yıkarak yapılan bu sonradan görme zengin işi ve tipik Batı tarzı yapılar, Mekke'nin aynen korunması gereken tarihi, dini ve arkeolojik kimliğine uyuyor mu? Ve bu gibi tutumlar, her şeyden önce bir tevazu ve kanaatkârlık felsefesine dayanan İslam'ın ruhuna aykırı değil mi? Son dönemde bizde de İstanbul varoşlarından Anadolu'ya her yeri saran ve ilk katlarındaki dükkân ve ticarethane levhaları daha kilometrelerce uzaktan görünen irili-ufaklı camiler gibi... Siz hiç, alt katında ticarethaneler bulunan bir kilise veya havra gördünüz mü? Osmanlı da camilerine bunu yapmadı, dükkânları külliye denen çevre mekânlarına aktardı. Din ve iman mabediyle dünyevi kazanç düşüncesi, böylesine iç içe olabilir mi?
BİZ VİYANA'YA KADAR GİTTİK Aslında biz Türkler, bu konularda Araplar'dan farklıyız. Onlar çölde doğdu, orada yaşadı. Bizse Orta Asya'dan gelip hep Batı'ya gittik, Bizans'ı fethedip onun şehircilikteki kültürünü özümsedik. Sonra Avrupa'ya akın ettik, sayısız kente el koyduk, Viyana kapılarına kadar gittik. Biz çok gördük, çok gezdik, birçok uygarlıkla içli-dışlı olduk. Ve kendi ana yurdumuzda da çok güzel kentler kurduk. Biz çöl Arabının zevkini, kültürünü aştık, başka bir noktaya geldik. Onlar yapsın, ama bizler Mimar Sinan'ın torunları olarak, camilerimizi tüm soyluluğu ve vakarıyla korumalı, bezirgân bir zihniyete teslim etmemeliyiz. Tam bunları derken, Erzurum'un o ünlü Çifte Minareli medresesinin burnunun dibinde belediye tarafından yapılmak istenen bir dizi dükkân inşaatının haberi gelmez mi? Yerel örgütler protesto etmiş ve iş mahkemelik olmuş. İşte Anadolu'nun en güzel kimi yörelerinde yapılmak istenen ve Türk'ün zevkine, güzellik duygusuna, tarih ve kültürüne tümüyle aykırı işler. Kızmaz mısınız?
|