|
|
Orada biraz daha kalsanız?
Yazımın bu bölümü, İstanbul'daki evlerinden çok uzaklarda bayram tatiline yelken açmış okurlarıma adanmıştır. Sayın, şehir veya yurtdışında tatil yapmayı başarabilecek maddi duruma sahip okur! İtiraf ediyorum sizleri çok fena kıskanmıştım. Öyle iyi niyetlerle filan da değil; en fesat duygularla kıskandım. Ben gazetede 7. katta çalışıyorum ve binamız, iri bir akvaryum gibi boydan boya cam kaplı. Ön cephe de şehrin köprülere bağlanan ana arterlerini görüyor. İşte o camdan, hüzünlü gözlerle uzun uzun bakmıştım arkanızdan. Ama cumartesi sabahı uyandığımda artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağın fark ettim. Trafik hakkın rahmetine kavuşmuştu. Beşiktaş'tan Ümraniye'ye 12 dakikada gittim. Köprüler de beleşti. İçimden bir kaç kere (Hem köprü beleş olduğu hem de trafik olmadığı için) bir Avrupa'ya bir Asya'ya geçmek geldi. Hangi restorana gitsem az sayıdaki müşteriden biriydim ve servis inanılmaz çabuktu. Sinemaların gişe camında "19.45 seansına yerimiz kalmamıştır, poponuzu kaldırıp iki saat önce gelseydiniz" yazıları yoktu. Gönül kubbemde asıl bayram ise akşam Abbasağa Parkı kenarındaki evime döndüğünde yaşandı. Mahallenin en gözde park yeri boştu. Evet; o meydandaki, park ve deniz manzaralı olan.
MESAJ VERİYORUM: Sayın tatilci, lüffen gittiğiniz yere yerleşmenin yollarını arayın. Biz de elimizden ne geliyorsa yaparız. Bulunduğunuz bölgedeki sosyo ekonomik durumu geliştirmek için gazetemizde haber yapar, iş adamlarının o bölgeye yatırım yapmasının öneminden bahsederiz. Bakın eminim siz de orada çok rahatsınızdır. Biz burada zaman zaman sokaklarda halay çekerek trafiksizliği kutluyoruz. Bir süre, çok değil bir iki ay oralarda kalsanız çok süper olacak!
|