Satmaz bu, satmaz!
"Az satan gazeteler", adı üstünde az satan gazeteler olduğu için az sayıda kişinin gözüne, aklına, vicdanına ulaşır. Az satan gazeteleri az sayıda kişi aldığı için, adı üstünde, az sayıda satmaktadırlar. Ama bazen, çoğunlukların sesi sadece "Az satan gazeteler" de yankılanır. "Çoğunlukların sesi" değil. Mağdur, dertli, yoksul kalabalıklar ile hırpalanan, ötelenen, örselenen kimi azınlıkların sessizliği. Çok bilmiş medya cevvallerine göre, zaten bu yüzden az satarlar!
"Az satan gazeteler" dün, "yoksulluğun içler acısı manzarası"nı görebilmişlerdi. "Görebilmişlerdi" diyorum, çünkü, maalesef, "kitle gazeteleri", görmemeyi tercih etmişti. Biliyorsunuz; bir olay, bir sorun, bu "medya çağı"nda, ancak görülmüşse vardır; görülmezse yoktur. Var olduğu halde yok edilir. Yok sayılır ve o yüzden yok sanılır. Ve görme işi, bilirsiniz, sadece gözle değil, akıl ve vicdanla yetkinleşebilen bir durumdur. Durum budur.
600 bin kişi açlık, 12 milyon kişi nispi yoksulluk sınırında, kırsal kesimde her dört kişiden biri o halde, işsiz değil ücretli veya maaşlı iken yoksullukta çırpınanların oranı yüzde 15'e çıkmış, asgari ücret azami 23 YTL artmış, Diyarbakır'da işsizlik yüzde 60'ı bulmuş... Dert mi!
Diyarbakır'ın iki mahallesinde, 2 bin 421 hanede, 15 bin 535 "vatandaş" arasında bir araştırma. Hanelerin çoğu tek odalı. Hane başına aylık ortalama "gelir" 272.9 YTL. Günlüğü 9 YTL. Dört, beş, altı kişilik aile için günde 9 YTL. Yani, bir 10 YTL olsa ortada, 1'ini geri alarak hesaplayın!
Fakat, "Türkiye Büyük Millet Meclisi", yoksul yoksul kıvranan insanların da "temsilcisi", iktidar ve muhalefetiyle, türban çekiştire çekiştire, buna çözüm bulmak üzere; farkındasınız! Fakat, milliyetçilik, ulusalcılık, dindarlık, laiklik bayrağını kimseye bırakmayan nice ateşli zat ve zati; memleketini, vatanını, milletini bu tabloya kahrolacak kadar seviyor olmalı; değil mi! Fakat, paradan, borsadan, piyasadan, gustodan, zevkten, temaşadan, kakarakikiriden çok iyi anlayan bir kısım medya, bu sefaletin üstüne üstüne gidiyor; her gün izliyorsunuz! Fakat, bir zamanlar, dini hassasiyetten öte, muhalif ruhlarıyla dikkat çeken başka bir kısım medya, yoksulluğu değil, gelir dağılımının nasıl düzeldiğini anlatarak moral veriyor; hakkını teslim ediyorsunuz! Fakat, kimi demokratın demokrasi, adalet, hukuk gündemi çok meşgul ve oraya yoksulluk hiç dahil edilmiyor; helal olsun diyorsunuz! Fakat, Diyarbakır'ın, yoksulunun yerel temsilcisi, bir yandan bu araştırmalara katılıyor, bir yandan yoksulluğun altını çiziyor ama bir yandan da, hala, "örgüt belki mayınların yerini bildirebilir" diye, silah ve ölüm gölgesinde, lütfen ricacı olur gibi yapıyor; duyuyorsunuz. Devlet, hükümet, muhalefet, asker, sivil, yerel yönetimler, diğer partiler vesaire; Yanan yıkılan, ölen öldüren, köy köy boşalan, göçlerle bir "yılan başı gibi kıvrılarak" tüm memleket sathına yayılan, ama en çok Güneydoğu'da yaralayan, eriten, sürekli sefalete veya şiddete gebe çeyrek asırlık politikaları, nasıl da tüm samimiyetleriyle tartışıyor ve çeyrek asırdan fazladır, çözüm üstüne çözüm buluyor; şaşıyorsunuz!
Memleket aslında bu kadar yoksul olmayabilirdi. İnsanları ve kurumları bu denli kör, kendini bilmekten aciz, birbirine duyarsız, daimi iç savaş halinde, ruhu kararmış, vicdanı kurumuş kalmayabilirdi. Bayramla kavuşmuş yeni bir yıl hakikaten umut olabilirdi! "Az satan gazeteler", biraz daha fazla okunabilirdi.
|