Bir bağımlıyla yaşamak
Bir izleyici olarak ekranda konuşan insana inanmama, anlattıklarına ikna olmama hakkım var değil mi? Var. Öyleyse ben, Tuğçe Kazaz'a hiç mi hiç inanmadım. Kusura bakmasın. Gerçi kendisinin umru olduğunu zannetmiyorum. Çünkü göründüğü kadarıyla, kadının dünya umrunda değil! Bunu da 'geçer haslet' sayıyor belli. Sansın. Devam etsin. Bize ne! Ama bilsin ki, Dobra Dobra'da Şenay Düdek'in kendisine yönelttiği "Uyuşturucu kullanıyor musun?" şeklindeki soruya, yüzünden eksik etmediği anlamsız ifadeyle "Bilmem, sen kullanıyo musun?" şeklindeki, son derece 'anlamsız' bir soruyla cevap vermesi pek hoş olmadı. "Evet kullanıyorum ama şu anda siz böyle pat diye sorunca ne diyeceğimi şaşırdım ve saçmalıyorum," dese, belki durum daha toparlayıcı bile olabilirdi. En azından arkasından, "Ha ha espri yaptım," falan deyip yırtabilirdi. Neyse... Seda Sayan da son programlarda uyuşturucu kullananları çıkarıyor programa. Madde bağımlılarını ve onların yakınlarını. Görüyoruz ki, 'bir madde bağımlısına bağımlı yaşamak da' dert. Evladınsa, anan babansa, karınsa, kocansa, sevgilinse; atsan atılmaz satsan satılmaz. Alkol veya uyuşturucu, hiç fark etmez, bir bağımlıyla uğraşmanın, onu adam etmeye çalışmanın, ondan bir türlü kurtulamamamın, sağlıklı insan için bile ne büyük azap olduğunu bilirim. 36 yaşındayım ve bu yaşa kadar İzmir'in Kordonboyu'nda bir ileri bir geri tur atarak gelmedim. Şahitliklerim, tecrübelerim oldu tabii. Ah o nasıl bir bağımlılıktır. Bir bağımlıyı seviyorsanız eğer, kendi içinizde her an bir kavga yaşarsınız. Gitmekle kalmak, inanmakla artık yalanlara kanmamak arasında... Çünkü karşınızda bir değil aslında iki kişi vardır. Bağımlısı olduğu artık her ne karın ağrısıysa, onun öldürdüğü beyin hücrelerinin etkisiyle, size her türlü eziyeti yapan, gözleri bir başka insanmış gibi deli deli bakan, 'normal şartlarda' ağzına almayacağı sözleri sarf etmekten imtina etmeyen, yine normal şartlarda sizi okşamaya kıyamadığı elleriyle şiddet göstermekten çekinmeyen bir canavar büyütür içinde. O canavarı yok etmek için verdiği kararların, ömrü kısa kelebekler gibi nasıl da yitip gidiverdiğini görmekle geçer ömrünüz. Hiçbir yalana inanmayı hiç bu kadar çok istemediğinizi fark edersiniz: "Ben artık temizim!" O artık temiz. Birkaç gün, hadi bilemedin 'hafta' sürer o yalancı bahar. Sonra o en sevdiğinizin, kendi 'canına' söz geçirememesinin verdiği utançla yine, nasıl saldırgan vahşi bir hayvana dönüştüğüne tanık olursunuz. Kendine güven duygusu, görebileceği zararı sonuna kadar görmüştür ama, o yine de kendisini o sırada dünyanın merkezi sanır... Gibi yapar. Size de bu dramda susan kişiyi oynamak düşer. Aksini yaptığınız taktirde, yani, bağımlı bir kişi kullandığı uyuşturucunun veya alkolün etkisi altındayken alaycı, ayıplayıcı, damgalayıcı, iğneleyici, itham edici, kınayıcı, küçümseyici bir tavır takınırsanız, ki bu bardak artık taştığında doğaldır ve mümkündür işte o zaman iş iyice sarpa sarar. Her 'bağımlı bağımlısı' iyi bir oyuncu ve psikologdur aslında. İstifası hep cebinde gezer ama işleme koymak kolay değildir ki. Bir insanı severseniz seversiniz işte! Takım tutmak gibidir belki de. Yense de yenilse de...
|