 |  |
2007'yi bırak 2030'a bak!
"Devlet bütçesinin gelir kalemlerini incelerken gözüm vergi tahsilatı tahminine takılınca, 'Silahlı soygun bu!' diye bağırmaktan kendimi alamadım..."
Zehir zemberek diyaloglarla süslediği senaryolarıyla ünlü Fransız yapımcı Michel Audiard bir filminde kahramanını böyle konuşturmuştu.
Meclis Genel Kurulu'nda bugün görüşülmeye başlanacak 2007 yılı bütçesine bakınca, insan ister istemez Audiard'a hak veriyor.
Çünkü yüzde 5 büyüme, yüzde 4 enflasyon öngörülen bütçede vergi gelirlerinde 2006'ya göre yüzde 10.5 artış bekleniyor! Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, "Yeni vergi yok" diyerek önümüzdeki yıl vergi oranlarını yükseltmeyi düşünmedikleri güvencesi veriyor ama büyüme ve enflasyon hedefleriyle tutarsız vergi geliri artışını nasıl sağlayacakları sorusuna inandırıcı yanıt veremiyor.
Tek dediği, "Kayıt dışını kayıt altına alarak başaracağız!" Oysa daha geçenlerde Devlet Bakanı Ali Babacan itiraf etti: "Kayıt dışıyla mücadelede 4 yılda bir arpa boyu bile yol alamadık."
Unakıtan ayrıca 2007 bütçesi hedeflerini "Mali disiplin", "Borç stokunu indirmek", "Makro ekonomik istikrarı sağlamak" diye sıralıyor. Oysa makro istikrarın sağlanması, başta IMF olmak üzere Türk ekonomisinin üstüne titreyen tüm kurumların korkulu rüyası cari açığı azaltmaktan geçiyor. Bunun da sadece iki aracı var: Talebi kısmak için vergileri (özellikle de dolaylı vergileri) artırmak ve kamunun sunduğu hizmetlerin tarifesini yükseltmek, yani KİT ürünlerine zam yapmak.
O nedenle Unakıtan'ın cevapları tam da ABD Merkez Bankası eski Başkanı Alan Greenspan'in iktisatçıları çok güldüren bir sözünü çağrıştırıyor: "Anlattıklarımdan bir kişi bile herhangi bir şey anladıysa, kendimi iyi ifade edememişim demektir!"
Bütçe görüşmeleri boyunca enflasyon-büyüme-vergi hedefleri arasındaki çelişkiyi açıklaması için herhalde sürekli sıkıştırılacak olan nüktedan Maliye Bakanı'na bir Fransız meslekdaşımız olan François Kahn'ın ilginç "Önerisi" ile tüyo verelim: "Ülkenin ulusal zenginliğini herkese paylaştırın. Böylece herkesten servet vergisi alabilirsiniz!"
26 bin dolarlık rüya
Şaka bir yana; uzmanlar bir ülkenin ekonomik gelişmesini yönlendiren direksiyon olan devlet bütçesinin misyonlarını şöyle sayıyorlar:
* Ekonomik istikrarı gerçekleştirmek, böylece fiyat istikrarı ve tam istihdam için zorunlu olan ortamı hazırlamak.
* Kaynakların etkin kullanımı ve dağılımı yoluyla ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmek.
* Düzenli ve dengeli bir gelir ve servet dağılımını sağlamak.
2007 bütçesinin bu makro amaçlara uygun hazırlandığını söylemek hiç de kolay değil. Buyurun iki örnek:
* Yatırım kalemlerinin ciddi biçimde budanması nedeniyle "Tam istihdam" bir yana, mevcut işsizlik oranını aşağı çekme umudu bile vermiyor.
* Vergi gelirlerinde dolaylı, yani zenginfakir herkesin aynı oranda ödediği vergilere yüklenmesi nedeniyle, gelir ve servet adaletsizliğini daha da artırıyor.
Kısacası, ne yazık ki gelecek yıl da her 4 yurttaşımızdan biri (işçi sendikalarının hesaplamalarına göre her 2 kişiden biri) yoksulluk sınırının altındaki gelirle yaşam savaşı vermeye devam edecek.
Durun, hemen karamsarlığa kapılmayın. Size bir de iyi haberimiz var: Dünya Bankası dün açıklanan "Küreselleşmenin Yeni Dalgası" başlıklı raporunda Türkiye'nin 2030'da İspanya'nın bugünkü refah düzeyini (kişi başına milli gelir 26 bin dolar) yakalayabileceğini duyurdu.
Topu topu 25 yıl sonra. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Sıkın dişinizi!
|
